iki

639 76 9
                                        



Hastanenin o yoğun atmosferinde Belgin Savcı'nın bakışları adeta bir fırtına gibi üzerime çöktü. Bir savcının işine olan bağlılığına saygım vardı, ama hastamın hayatını riske atacak kadar ileri gitmesi kabul edilemezdi. Bu kadının sertliği herkes tarafından biliniyordu, ama böyle bir durumla bizzat yüzleşmek başka bir şeydi. Henüz birbirimizi tanımıyorduk, ama bu kadar kısa sürede aramızda buz gibi bir gerginlik oluşmuştu.

"Sayın Savcım" diye başladım, ses tonumu olabildiğince sakin ve profesyonel tutarak, "burada mesele sadece hukuki değil, aynı zamanda tıbbi. Hastanın durumu gerçekten kritik. Onun hayatını riske atacak herhangi bir müdahale, hem sizin için hem de benim için ciddi sorunlara yol açabilir. Lütfen bunu göz ardı etmeyin."

Belgin Savcı'nın gözlerindeki sertlik bir an olsun yumuşamadı. "Ben ne ve nasıl yapılacağını gayet iyi biliyorum Doktor Hanım bu konuda o hassas kalbiniz müsterih olsun. Ama sizin de anlamanız gereken bir şey var. Bu şahıs, sadece bir hasta değil. Cinayete teşebbüs suçlaması var. Eğer bu adam ölürse, onunla birlikte dava da kapanır. Adalet yerini bulmaz."

Derin bir nefes aldım, sinirlerimi kontrol altında tutmaya çalışarak. Elbette böyle bir durumda hem hukuk hem de sağlık dengelenmeliydi, ama Belgin Kaya bu dengeyi tamamen hiçe sayıyordu. "Bakın tekrar söylüyorum." Dedim derin bir nefes alarak. "Adalet elbette önemli Ama biz burada insan hayatından bahsediyoruz. Adaletin peşinde koşarken bir insanın hayatını kaybetmesine izin veremem."

Belgin Savcı bir adım daha attı, mesafeyi daralttı. Şimdi onun parfümü burnuma çarpıyordu. Çok güzel kokuyordu. Yine o keskin, delici bakışlarıyla bana dik dik bakıyordu. "Peki ya adaletin sağlanmaması ne olacak? Eğer bu adam konuşmazsa, bu davayla bağlantılı tüm suçlar da açığa çıkmayacak. Siz doktorlar, bazen olayın sadece bir boyutunu görürsünüz. Ama ben... Ben bütünü görürüm."

Onun bu soğuk mantığı karşısında gözlerimi kısarak bakışlarımı sabitledim. "Siz de bazen olayın sadece hukuki boyutunu görüyorsunuz, Sayın Savcım. Ama insan bedeni hassastır. Eğer bu adam şu anda ifade verecek duruma gelirse, elbette size yardımcı olacağım. Ancak şu an değil."

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık, sadece koridordaki hastane sesleri kulaklarımıza çalınıyordu. Belgin Savcı'nın gözlerinde bir anlık bir titreme sezdim ama çabuk toparladı kendini. "Tamam" dedi, sesi biraz daha yumuşamış gibi geldi ama hala sertti. "Şu an için durumu değerlendirmenizi kabul ediyorum. Ama bu iş burada bitmedi Doktor Hanım."

"Siz işinizi yapın, ben de kendi işimi yapayım" dedim sakin bir şekilde, onun tehditlerine boyun eğmeyeceğimi göstermek istercesine. Ona dönüp sert adımlarla odadan uzaklaştım, derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Belgin Kaya'nın bu kadar inatçı olacağını tahmin etmemiştim. Her ne kadar işime ve hastalarıma olan bağlılığım tam olsa da, onunla bir anlaşmaya varmak gerçekten zor olacaktı. İşin kötü yanı, bu davada karşımda olacağını biliyordum. Hastanede sürekli karşılaşacağız gibiydik.

Ofisime döndüğümde, hala içimdeki huzursuzluk geçmemişti. Kalemimi masama bırakarak oturdum ve bir an için gözlerimi kapattım. O sırada kapı çalındı. Başımı kaldırdım ve kapıdan içeri giren başhemşire Azra'yı gördüm.

"İnci iyi misin?" diye sordu, endişeli bir ifadeyle.

"İyiyim, Azra" dedim, ama sesimden yorgunluk belli oluyordu. "Belgin Savcı ile biraz gergin bir konuşmamız oldu."

Azra başını salladı "Belgin Savcı ile herkesin gergin konuşmaları olur merak etme. O, zoru sever."

"Zoru sevmesi sorun değil de, biraz insanları da sevse fena olmazdı" dedim hafif bir gülümsemeyle.

İhtilaf (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin