R.K-10

68 6 3
                                    

KUMSAL SOYLU

Medya: Alaska Özberk

Doruk arka cebindeki anahtarı çıkarıp ayaklarımı çözdü. Vücuduma enjekte ettiği o sıvıdan ve zincirlerden ayaklarımı hissetmiyordum. Benden bağımsız bir parça olmuşlardı artık. O iğrenç meyveden ağzıma hafif bir şey sürdüğümde bile vücudum kabarırdı. Doruk damarlarıma enjekte etmişti ve üstüme dökmüştü. Hem aklıma takıldığı için hem de zaman kazanmak için zorlukla sordum.

-Neden vücudum kabarmadı? Normalde az bir miktar alsam da kabarırım.

Bir yandan beni bağladığı masanın zincirleriyle uğraşıyordu bir yandan da bana cevap veriyordu.

-Çünkü o saf vişne-

-Adını söyleme piç!

-Sulandırılmış vişneydi.

-Ya sikiyim! Yapma!

-Uyuduğunda doktor vücudundaki vişneyi çıkarttı.

-Söyleme artık! Yeter!

Hızlıca kollarımdaki kelepçeleri de söktükten sonra beni kucağına alarak bu yerden çıkardı. Kucağına almasına itiraz etmemiştim çünkü kelepçeler yüzünden yürümeyi geçtim dengemi bile sağlayamazdım. Kafam omzuna düştü ve o anda irkildi.

Mavi ve tonlarından oluşan bir yatak odasına gelmiştik. Doruk beni yatağın üzerine bıraktı ve tişörtünü çıkardı. Yatakta üzerime üzerime gelmeye başladı. Ben geri kaçtıkça o geliyordu. En sonunda yere düştüm.

Doruk sıkıldığını belli eden bir ses tonuyla sordu.

-Bunu gerçekten istemiyorsun değil mi?

Tereddüt etmeden cevap verdim.

-Olayları geç anlama gibi bir problemin var galiba.

-Tamam. Bir sonraki adıma geçeceğiz o zaman. Bu adımı atlıyoruz.

Kaşlarımı kaldırarak sordum.

-Bir sonraki adım?

-Vücudundaki dövmeleri sildiriyoruz.

Gözlerimi olabildiğince açtım. Resmen ses tellerimi kopararak itiraz ettim.

-Asla sildirmem dövmelerimi!

-Büyük konuşma Kumsal.

-Ne istiyorsun lan benden beynini siktiğimin malı?

-Bu küfürlerin beni sadece tahrik ediyor Kumsal. Kızmıyorum ya da sinirlenmiyorum. ,

Yataktan doğruldu ve üzerine tişörtünü giydi. Beni de kucağına almaya çalıştı ama izin vermeden kalkmaya çalıştım. Dengemi kaybedecek gibi olsam da toparlanmayı başardım. Kendi kendimi güçlü ol diye tembihledikten sonra komodinin üzerinde duran vazoyu elime aldım. Tam Doruk' un kafasına geçireceğim sırada bileğimi yakaladı ve elimde vazoyu alarak kapıya fırlattı.

Bacaklarımdan tutarak sırtına attı ve cam parçalarına basmamaya dikkat ederek odadan dışarı çıkardı. Sırtında delicesine tepiniyordum. Bacaklarımı iyice sıkıştırdı. Rahat durmam için yapmıştı bunu. Ama ben rahat durur muyum? Sırtını ısırdım .

O anda boğazından boğuk bir inilti kaçtı ve vücudu taş kesti. Olduğu yerde durdu ve beni yere indirerek bağırdı.

-Yarım bıraktığım işi tamamlamamı mı istiyorsun lan sen!?

-Ne istediğim umurunda mı gerizekalı?

-Değil!!

Derince bir nefes aldım. Sakin olmaya çalışıyordum. Biraz daha yatıştıktan sonra konuştum.

-Beni kaçırdın. Ve kaçırdığın yetmezmiş gibi vücuduma o iğrenç şeyden enjekte ettin. Beni senin altına yatmam için tehdit ediyorsun. En önemlisi de dövmelerimi sildirmemi istiyorsun.

"Sakince söylemiştim bu sözleri. Yaptıklarına iyice sinirim bozulurken bağırarak sordum."

-Derdin ne lan senin!?

Hiçbir şey demeden baygın bakışlar eşliğinde beni tekrar sırtına attı. Arabanın kapısını açarak beni içine fırlattı. Sürücü koltuğuna geçerken kapıyı açtım ve gücümü toplayıp olabildiğince hızlı koşmaya başladım.

Ayaklarımı götüme vura vura -mecaz anlamda değil tam olarak yaptığım buydu- koşuyordum. Çok uzaklaşmadan ağzıma kapanan bir mendille gözlerim kapandı ve kendimi boşluğa bıraktım.

Kan ter içinde uyanmıştım. Doruk'un küçüklüğünü görmüştüm yine. Dönüp dolaşıp aynı kabusu görüyordum. Saçma sapan bir şeyi bu kadar uzun süre görmem normal değildi sıkılmıştım artık.

Hızlıca yorganı üzerimden ittim ve dolapla kapı arasındaki köşede kalmış aynanın önüne geçtim. Üzerimde beyaz bol bir gecelik vardı. Hemen çıkardım ve vücudumu incelemeye başladım. Bütün dövmelerim silinmişti. Sol göğsümün üstündeki ne zaman ve nasıl yaptırdığımı bilmediğim "PAİN" dövmesi duruyordu sadece. Yüzüme baktığımda piercingimin ve kulağımdaki küpelerin olmadığını gördüm.

Saçlarıma baktığımda ise boyanmış olduğunu gördüm. Kendi renginden biraz uzak bir renge boyanmıştı. Saçlarım dümdüzdü. Ve şampuan kokuyordu. Saçlarımın yeni yıkandığını gösteriyordu bu da. Banyodan sonra asla bu şekilde düz olmazdı. Uçları hafif kayardı. Çok belli olmasa da ben görürdüm. Ama şuan dümdüzlerdi. Brezilya fönü çekilmiş olmalıydı.

Kendimdeki değişiklikleri incelemeyi bıraktıktan sonra sinirle elimi aynaya geçirdim. Beni tamamen değiştirmişti. Ben duygusuz ve güçlü bir kız görüntümü zedeleyecek hiçbir şey yapmazken o sikip atmıştı.

Aynanın kırılan bir parçasını yerden alarak avucumun içinde sıktım. Doruk aniden odaya daldı ve gördükleriyle şaşırarak yanıma gelmeye çalıştı. Hemen bağırdım.

-Bu halim ne benim!? Neden değiştirdin beni!? Hayır bu ---- bu aynadaki ben olamam. Ben------ ben hayır -----hayır olamam!!

Avucumdaki camı yere bırakarak acıyı önemsemeden ayağa kalktım ve etrafımda ne varsa yıkıp dökmeye başladım. Kırılan aynayı ayağımla tekmeledim. Dolapı tekmeledim. Kıyafetleri ortalara fırlattım. Yatağı tekmeledim. Örtülerini tek tek söktüm. Yatağın yanındaki küçük komodini de kaldırıp duvara fırlattım. Sinirimi alamayıp odanın içindeki tualete girdim ve orada da ne varsa yıkıp döktüm.

Sinirden kulaklarım uğuldamaya başlamıştı artık. Başım dönüyor dengemi sağlayamıyordum. Birden havalandığımı hissettim ve Doruk'un beni kucağına aldığını anladım. Doruk odanın içine geçti tam çıkacakken olduğu yerde durdu. Kollarından kurtulmaya çalışırken ağzından çıkan sözle ve bakışlarını takip ederek kapıya baktım.

-Alaska?


RUHUMA KARIŞ(Yeniden Yazılacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin