ON SEKİZ: ORMAN YANGINI

44 5 83
                                    

18. Orman Yangını

"Her birimiz Cennet'i de Cehennem'i de içimizde taşıyoruz."

Oscar Wilde
(şarkılar)
Mesela Yani, Kayra
Angel, Massive Attack
Genesis, Grimes
🗝₊˚⊹
Asena

Roma
Sekiz sene önce,

"Prenditela con calma," Annem o zamanlar gençti. Şimdi geçmişe bakınca anca fark ediyorum bunu. Genç bile denmezdi ona, küçüktü. Oldukça küçük. Aşık olmuştu ve ülkesini, bildiği her şeyi bırakıp kendisini dilini bile bilmediği bir ülkede bulmuştu. Ailesini ve sahip olduğu tüm ayrıcalıkları kaybetmişti.

En sevdiğim yazar Oscar Wilde'dır. Ama bunu kimseye söylemem çünkü kendimden bir parçayı, en gerçek parçamı bir başkasının görebilecek ve bilecek olması beni ölümüne kurtarır. Hayır, ben açık bir kitap olamam, hatta sayfalarını istediğinde aralayabileceğin bir kitap bile değilimdir gerçekte. Olsam olsam antik dilde yazılmış ve kenara atılmış kelimelerin yaşadığı bir parşömen kağıdı olabilirim.

Oscar Wilde diyor ki; insan cenneti de, cehennemi de içinde taşır. Öyleyse, size saf kötü olarak anlattığım her bir kişi aslında içinde cennette de sahiptir ve ben sadece taraflı ve güvenilemeyecek bir anlatıcıyımdır.

Ama şu an, ben henüz on bir yaşındayım ve annem henüz dünyadaki en kötü insan değil benim için. Hataları olan, genç bir kadın yalnızca.

"Lütfen Neva," diye bağırdı annem en sonunda pes edip. Bu koca bir bahçeyi tavaf eden ben ve ikizimin durması için yeterli de olmuştu çünkü     gözlerinden akan yaşları fark etmiştik ikimizde.

Neden Roma'ya geldiğimizi sorgulamadan kendimizi bir gece uykumuzdan uyandırılıp buraya gelirken bulmuştuk ve babam yoktu. Dili bile doğru düzgün anlamıyorduk ve yeni tanıştığımız bu adamlar bizi sürekli anlamadığımız yerlere sürüklüyordu.

"Ağlama, mama." diye fısıldadı annemin yaşlarla ıslanmış yanaklarına öpücükler konduran Roma. Büyük kahve rengi gözleri parlaktı ve sarı saçları güneşin altında parlıyordu. Her şeyiyle babama benziyordu. "Tamam yine gideceğim o adamlarla, sadece şaka yapıyorduk."

"Hayır!" diye bağırdım yerimde tepinirken. "Hiçbir yere gitmiyorsun, ben de gitmiyorum. Süreki iğne batırıyorlar koluma ve canım yanıyor." Üstelik vücudumda geçmeyen mürekkep izleri bırakıyorlardı ve anlamadığım bir dilde konuşan adamlar odaya girip çıkıyordu her seferinde. Hepsi çok korkunçtu ve hepsinden bütünüyle nefret ediyordum. En çok da o soluk benizli, dövmeli adamlardan.

"Çocukluk yapıyorsun, Viktorya." Annemin söylediği isimle arkamı dönüp koşuşturmaya başlamıştım yeniden. Viktorya. Asena Viktorya Sare. Neva ismini kendime ait kılmayı hayatımın ilk senelerinde ne yazık ki başaramamıştım. O zamanlar annemin bana seçtiği ve zafer anlamına gelen, benim daha önce hiç hayatımda tatmadığım bir anlama sahip o ismi kullanmak zorundaydım.

"Çocuğum ben zaten," diye fısıldadım çimlere atarken kendimi. "Ve babamı istiyorum. Canımı yakıyorlar!" O günleri hatırlamak bile kolumda artık varlığını unuttuğum izin sızlamasına ve artık hiç kimseden, kendimden bile duymadığım o ismin kulaklarımda çınlamasına sebep oluyordu.

"İleride en değerli sen olacaksın, la mia bellissima ragazza." Şimdi bakıyorum bu günlere, annem aslında bana hayatımın sırrını vermiş ancak ben o kadar travma sahibi olmuşum ki tüm bunlardan sonra, aklım başımdayken hiçbirini hatırlamamışım.

KOSTYEV SARMALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin