ON BİR: ÖLÜMÜ TACI OLAN KRAL

143 16 84
                                    


11. ÖLÜMÜ TACI OLAN KRAL

"Ruhlar var ateşlerin arasında, her biri yakalanmış kendisini yakacak olana."

Dante Alighieri, İlahi Komedya

🗝₊˚

(şarkılar)

devils playground, the rigs

dove, anti honey

army dreamers, kate bush

tüm playlist için biyografimdeki spotify hesabıma bakabilirsiniz!

🗝₊˚

Kaliningrad, Rusya

Zehirli bir gece, yirmi sene önce.

Soğuk bir geceydi, Rusya'daki her gece gibi. Yine de bu gece öncekilerden daha dondurucu hissettiriyordu. Ölüm hep böyle hissettiriyordu galiba. Soğuk. Ancak aynı zamanda karanlık bir geceydi de, yağan kar bile aydınlatmıyordu gecenin karanlığını. Ölümü tacı olacak bir prens, dizlerinin üzerinde ölümünün bile ayağına gelmesini bekliyordu.

Başı geride, koyu renk saçları dağınıktı. İleride oğlunun da ondan bir parça olarak taşıyacağı kemikli burnu darbe izleriyle morarmış, büyüleyici büyük yeşil gözleri kısılmıştı. Uzun boynu, ay ışığıyla aydınlanırken, kırmızı bir kolye gibi boğazını saran kan kurumuştu.

Yaşarken bir prens gibi onurlandırdıkları hayatını, ölümü bir kral olarak taçlandıracaktı.

"Bu herif manyak," diye bağrındı aralarındaki en iri yapılı adam. Kollarının arasındaki kendinden yaşlarca küçük adamın yüzünün her yerinden kan akıyordu. Bunun yediği kaçıncı darbe olduğunu bilmiyordu bile artık. Ancak bir şeyi biliyordu. Bu gece ölecekti ve ölümüne kendi ayaklarıyla gelmişti.

Kız kardeşi, henüz onlardan kaçmadan önce bir cümle söylemişti ona. "Bizim aileden birini sevmek, bir idam cezası." Demişti. Yakov zaman ilerledikçe bunun ne anlama geldiğini anlamaya başlamıştı. Alyona'nın, tek aşkının aynı kaderi yaşamayacağından emindi.

Saatlerdir buradaydı. Bıçakla derisine yaralar bırakıyorlar, hakaretler ediyorlardı. Ancak Yakov'dan alabildikleri tek tepki gülümsemeydi. Sanki hiçbir şeyi hissetmiyordu.

En fenası, yaralarından akan kan asla durmuyordu. Yanındaki iki adam ve dışarıda bekleyen korumaları onun kanının akmayı kesmediğinin farkındalardı da üstelik. Sürekli kanıyor, kanıyor ve kanıyordu. Yeni bir yara açmalarına gerek kalmadan, kansızlıktan ölecekti.

"Ölürsen gebertirim seni." Biricik aşkı Yekaterinburg'da, kollarının arasındayken böyle söylemişti ona. Adeta tehdit etmişti onu. Ölürse bile yakasını bırakmayacağını orada bile onu bulacağını söylemişti. Yakov buna güveniyordu. Hayatında tek bir kadını sevmiş, tek bir kadından ailesinin olmasını istemişti ve bunu başaramadan dünyadan giderken, tek bir pişmanlığı vardı.

Soyunun bitmesi gerektiğini biliyordu, hayır, insanların öyle olduğunu sanması gerektiğini biliyordu. Yoksa istediklerine ulaşamayacaktı. İnsanlar onların asilliği ile ya da zenginlikleri ile ilgilenmiyordu artık. Vahşi yönetebilecek birilerini istiyorlardı. Petrovichlerin değeri, öldüklerinde artardı. Birçok şey gibi. Kendisini öldürtmeliydi, bir kahraman olmalıydı. Kız kardeşinin yaşadığından ve bir çocuğu olduğundan artık emindi. Aleksandra, hala çocukluğundan hatırladığı o vahşi yürekli, sivri dilli kızsa, oğlunu hak ettiği yere ulaştıracak ve ailesinin adının silinmesine izin vermeyecekti. Onu senelerdir görmese de, kız kardeşlerinin söndürülmesi kolay bir ateş olmadığını biliyordu.

KOSTYEV SARMALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin