20

1 1 0
                                    


Lyra, Aldric ile birlikte evin kapısından içeri adım attığında, kalbindeki karmaşa her an daha da yoğunlaşıyordu. Koridorda yürürken, Aldric'ı dikkatle takip ediyordu ama aynı zamanda evin içini keşfetmeye çalışıyordu. Evin içi, derin siyah tonlarının yanı sıra cesur kırmızı detaylarla bezeli bir atmosferle doluydu. Duvarlar, ünlü ressamların elinden çıkmış değerli tablolarla süslenmişti; her biri, bir hikaye anlatıyordu. Mermer döşemeler, altında yankılanan adımlarını daha da belirginleştirirken, ışıklandırma sistemi gözleri rahatsız etmeyecek bir incelikle tasarlanmıştı.

Aldric, Lyra'nın hayranlık içinde etrafa bakmasını sabırla bekledi. Yüzünde beliren hafif gülümsemeyle, kızının gözlerindeki hayranlığı izliyordu. Ancak, Lyra'nın kendisine baktığını fark ettiğinde, o gülümseme aniden silindi ve "Acele et!" diyerek dikkatini yeniden ona yönlendirdi. Lyra, iç geçirdi ve dudaklarını büzerek hızla Aldric'i takip etmeye başladı.

Oturma odasına geldiklerinde, karşısında annesi Elysia'yı gördü. Elysia'nın yanında, iki çocuk duruyordu; bir an için bu çocukların kendisinin kardeşleri olduğunu fark ettiğinde, yüreği bir sevinçle doldu. Elysia, sabırsızlıkla koşarak Lyra'ya sarıldı; sanki yıllardır hasretle beklediği birine kavuşmuş gibiydi. Yüzünden alnına sevgiyle öpücükler kondururken, saçlarını nazikçe okşuyordu.

"Canım kızım, Lyra! Seni o kadar özledim ki, bunu kelimelerle anlatamam. İçimdeki boşluğu sadece sen doldurabilirsin. Lütfen beni affet, buna mecburdum. Senden ayrılmayı asla istemedim," diyerek gözleri dolmuş bir halde ağladı Elysia.

Lyra, annesinin duygu yoğunluğu karşısında gözleri dolarak Elysia'ya sarıldı. "Anne..." kelimesi dudaklarından dökülünce, Elysia'nın kalbi bir an için durdu; bu kelime, yıllardır beklediği bir özlemin adeta haykırışı gibiydi. Şaşırmış bir ifadeyle, Lyra'nın bu kadar çabuk kabul edeceğini hiç düşünmemişti. Aniden içini kaplayan mutluluk, her şeyden daha değerliydi.

"Kızım!" diyerek tekrar sarıldığında, Lyra'nın kalbinde sıcak bir huzur hissetti. Bu an, onların arasındaki bağı güçlendiren bir kavuşma olmuştu; gözyaşları, kaybettikleri yılların acısını silerken, yeni bir başlangıcın habercisi oluyordu. Lyra, annesinin kollarında, artık yalnız olmadığını ve her şeyin yeniden başlayabileceğini hissetti.

Ancak bu sıcak duyguların ve anların yoğunluğu, Aldric'in soğuk sesiyle aniden kesildi. "Bu kadar yeter. Gel, seni kardeşlerinle tanıştırayım," dedi. Lyra, Aldric'in sert ifadelerinden ürpererek yanına doğru yürüdü. Aldric, gururla "Bak, bu benim güzel kızım Casandra, bu da benim yakışıklı oğlum Alexander," diye açıkladı. İkizler, yanındaydılar ve "Evet, onlar ikizler," diyerek heyecanla eklediler.

"Çocuklar, hadi ablanız Lyra ile tanışın," dedi Aldric. Lyra, kardeşleriyle tanışırken, çocukların gözlerindeki merak ve hayranlık parıldıyordu. İkizler, gerçekten ablası olup olmadığını sorduklarında, "Evet," diyerek kıkırdadı. Lyra'nın bu sevimli sesi, Aldric'in derin bir iç çekmesine neden oldu. Kızının gülüşü, adeta ona güzel bir melodi gibi gelmişti, içini ısıtan bir müzik notası gibi.

İşte o an, Aldric Lyra'yı dikkatle incelemeye başladı. Gerçekten de göz alıcı bir çocuktu. Daha önce böyle bir saflıkta, masumiyette ve güzellikte ne bir çocuk ne de bir kadın görmemişti. Lyra, kardeşleriyle konuşurken sesi sanki büyüleyici bir melodi gibiydi, tatlı ve içten bir tınıyla yankılanıyordu. Aldric, bu düşünceyi yalnızca şimdi kavramıştı; gözleri parlayarak Lyra'ya baktı. İçinde, hem bir sıcaklık hem de koruma içgüdüsü kabarıyordu.

Ancak Lyra, üzerindeki incelemelerden rahatsızlık hissetti. Aldric'in kendisine neden böyle baktığını merak ederken, dudaklarını büzmesiyle hissettiği rahatsızlık daha da derinleşti. Aldric, bu durumu fark ettiğinde, Lyra'nın daha da tatlı görünmekte olduğunu düşündü. İçindeki karşıt duygularla dolup taşarken, Lyra'nın o saf gülümsemesi, onun kalbinde beklenmedik bir etki yarattı. Sanki zaman durdu, dünya etraflarında dönerken, sadece ikisi arasında bir bağ oluşmuştu. Lyra'nın gülümsemesi, Aldric'in içindeki buzları eritiyor, kalbinde bir ateş yakıyordu; bu ateş, hem karanlık hem de aydınlık geçmişini sarmalıyordu.

Gölge ve GerçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin