"Türk Milleti, Atatürk'ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bir bütün olan türkiye cumhuriyeti son yıllarda iç ve dış düşmanların tahrikleriyle varlığına ve bağımsızlığına yönelik haince saldırılar içindedir. Anayasal kuruluşlar suskunluğa bürünmüş, Atatürkçülük yerine diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek ülke bölünmeye kadar sürüklenmiştir.."
Merih yanına sandalye çekip oturduğu vitrinin üzerinde çalışan radyoyu kapattı, kapısına dayanan gençlerle beraber bütün ev halkı uyanmıştı.Askerlerden öğrendikleri bilgilerden sonra ismailin aklına orada eksik olan iki kişi gelmişti, Arda ile Erenay.
Bi koşu Erenayın evine gitmişlerdi, alperin kapıyı alacaklı gibi çalması sonucu merih elinde sopayla karşılamıştı onları. Kapı açılır açılmaz kapı eşiğini boylayan isim mert olmuştu, sıkış tıkış kapıya dayandıkları için düşen sarışını gören merih sopasını indirmişti. Bir arbede ile içeriye giren gençlerin sesine uyanan derya kucağında ağlayan ömer ile birlikte salona gelmişti, duyulan bilezik seslerinden de anlaşılacağı üzere evin en büyüğü fatma teyze de telaşlı bir şekilde salona gelmişti.
Şuanda ise salonda, kimisi sandalyelere oturmuş kimisi ise ayakta durarak merihin açtığı radyodan bilgi almaya çalışıyordu. Radyonun kapatılmasıyla beraber lafa giren ilk isim kenan olmuştu "merih abi ne olmuş yani ben anlamadım bu adam çok resmi konuştu, gemischt." Sarışının sorusuyla beraber işaret ile baş parmağıyla bıyığını düzelten merih sessiz kalmayı tercih etti, düşünüyor gibiydi. Kenanın sorusunu alper yanıtladı "yani kısaca amına koymuşlar ülkenin" Alperin ettiği küfürle karnına yediği dirsek bir olmuştu, herkesin karnına dirsek atmasından şikayetçi olmak üzere ağzını aralayan kıvırcık, irfanın fısıltısıyla susmak zorunda kaldı "kazma mısın oğlum sen derya yengeyle fatma teyze burada" Alper duyduğu şeyle 'hee' gibi bir ses çıkarıp kafa salladı. İsmailin kendisine ters ters baktığını fark eden alper evdekilere kısa bir bakış atıp ismailin kulağına fısıldadı. "İsmoşum, bakma şöyle ters ters ya valla üzülüyorum" İsmail bağladığı kollarıyla ve çattığı kaşlarıyla konuştu "plakçıya gelen kızın yanında da etsene böyle küfürler" Alper eliyle başını kaşırken sıkıntıyla lafa girdi "ya tanımıyorum diyorum ilk defa gördüm niye inanmıyorsun" Onların didişmesini bölen merihin gür sesi olmuştu."Erenayla Arda ortalıkta yoksa birliktelerdir, Arda için endişelenmeyin Erenayın ona verebileceği bir canı var. Erenay için de endişelenmeyin kendini bile bile ateşe atmaz, kardeşimi biraz olsun tanıyorsam şimdi canını Ardaya feda etmek için saklıyordur." Deryanın eşinden duyduğu kelimelerle birlikte içini bir korku salmıştı. Erenayla birlikte yıllardır sakladıkları sırrın açığa çıkmasından deli gibi korkmuştu. Merihle evlendikleri zaman erenay sadece 13 yaşındaydı, çok küçükken tanıdığı bu çocuk derya için, ömerden önce doğmuş büyük oğluydu. Erenay bu kadına küçüklüğünden beri bütün herşeyini anlatırdı, hiçkimsenin karşısında ağlamayan bu çocuk yengesi elinde bir kase kestaneyle odaya girip mutsuzluğunun sebebini sorduğunda hıçkırarak ağlamaya başlardı.
1970
Eve gelip üstünü değiştirdikten sonra yemek bile yemeden odasına kapanan çocuk deryanın içini epeyi bir huzursuz etmişti. Sobanın üstünde pişirdiği kestaneleri salondaki ev halkına dağıttıktan sonra, gün boyu aklından çıkmayan küçük çocuk içinde bir kase koymuş ona götürmek için odasının yolunu tutmuştu. Kapıya kadar geldikten sonra kapıyı tıklatmıştı, içeriden gelmesi için onaylayan bir ses duyduktan sonra, genç kadın kapıyı güler yüzü ile nazik bir şekilde açmıştı.Odaya girdiğinde kocaman gülüşü hafif tebessüme dönmüştü çünkü odada kesinlikle bütün kıyafetleri, eşyaları, yastığı yorganı yere saçılmış, kızarık yanakları dağıttığı saçları ve çıplak üst bedeniyle yatağın kenarında çökmüş oturan bir erenay bulmayı beklemiyordu. Kapıyı örtüp çocuğun yanına kadar adımlayan kadın konuştu "erenay iyi misin yengem neyin var, bak sabahtan beri yemek bile yemedin" Erenay anlını dayadığı dizinden kaldırıp genç kadına bakarken konuştu "iyiyim yenge birşeyim yok" Genç kadın ayakta dikilmeyi bırakıp aynı küçüğün oturduğu gibi yanına oturdu.
Erenaya ne zaman neyin var diye sorsa 'birşeyim yok yenge' cevabını alan kadın farklı yollar denemek istiyordu, elinde duran kestaneye bir bakış atıp gülümserken lafa girdi. "Erenay bak şimdi senle bir oyun oynayacağız." Kafasını yana çevirip ona teklif edilen şeyle 'ne oyunu be' bakışı atıp sırıtan çocuğu gören kadın gülümserken tekrar konuştu "senin oyun yaşını geçtiğini biliyorum ama benim canım çok sıkılıyor, o yüzden oynayacağız" Çocuktan hafif bir baş sallaması alan kadın, yanında oturmayı bırakıp karşısında bağdaş kurmuştu.
Elindeki kestane kasesini tam ortaya bırakırken konuştu "bak şimdi bu kase senin kafan, içindeki kestaneler de senin kafanı kurcalayan düşünceler" Oyunun garipliği yüzünden dikkatini oraya vermeye çalışan çocuğun yüzündeki ciddiyeti görünce gülmemek için zor durdu genç olan, ellerini çocuğa gösterirken anlatmaya devam etti "bu eller ise ben oluyorum" Eline bir kestane alan kadın tekrar konuştu "ben bu kestaneyi nasıl yerim?" Kestaneye bir bakış atan çocuk, bakışlarını yengesine çıkarırken kendisine yöneltilen soruyu yanıtladı. "Kabuklarını soyarak" Kadın çocuğun cevabına kafa sallarken konuştu "neden kabuklarıyla yemiyorum ki, yemeyeceksem neden var çok gereksiz değil mi" Erenay hafif bir omuz silkti kadını onaylar şekilde bir ses çıkarırken konuştu "yani evet gereksiz" Derya eline aldığı ikinci kestaneyi erenayın ellerine bıraktı "evet şimdi oyuna başlıyoruz, bak bu siyah gereksiz kabuklar senin mutlu olmanı engelleyen şeyler" Erenay genç kadının yapmaya çalıştığı şeyi anladığında yüzünde bir gülümseme oluştu "bu eller kimdi" Diyerek ellerini kaldıran kadını yanıtladı "sendin" Kadın oyun fikrinin işe yaradığını düşünmenin sevinciyle, elindeki kestaneyi kabuklarından ayırırken tekrar anlatmaya başladı. "Elime alıp kabuklarından arındırmaya başladığım bir kestane ile oyun başlar, bu kasedeki bütün kestaneler soyulana kadar bana derdini anlatacaksın."
Derya oyunun kalanını çocuğa anlatırken soymaya başladığı kestaneyi soymuştu, çocuğun elindeki kabuklu kestaneyi alıp yerine yeni soyduğu kestaneyi bırakmıştı. Erenay elindeki sarı renkli kestaneye bakarken avcunu sıkarak hapsetti kestaneyi, güçlü bir şekilde sıktığı yumruğuna bakarken konuştu çocuk. "Onun peşinde yenge" Kadın duyduğu sesle özenle soymaya çalıştığı kestaneyi soymayı bir saniyeliğine bırakmıştı, fakat sonra hemen devam etti. "Kimin?" Yengesinin sorduğu soruyla beraber aklına gelen yüzle yumdu gözlerini "Ardanın" Diyebildi küçük olan. Yengesi anlam veremediği bakışlarını çocuğun üstünde gezdirirken lafa girdi "şu bizim karşı daireye yeni taşınan çocuk mu?" Yengesini kafasını sallayarak yanıtladı küçük çocuk, derya tekrar bir soru soracakken lafa giren erenayla beraber susmak zorunda kalmıştı. "Ülkede başka insan mı kalmadı diyeceğimde diyemiyorum, o da haklı. Kim karşısında kuzu gibi bakan yeşil gözlere dayanabilir ki" Sıktığı dişleriyle konuşan çocuk sinirle ayağa kalktı, elindeki kestaneyi duvara fırlatırken tekrar konuştu yerde oturan yengesine doğru. "Adam olsa uzaktan sever değil mi yenge? Dokunmasına ne gerek var" Derin bir nefes veren kıvırcık çöken omuzlarıyla tekrar lafa girdi.
"Rahatsız olduğunu bile görmüyor, sevgi dediği şey bu mu yenge. Hayır asıl anlayamadığım şu, Arda ondan rahatsız oluyor bu çok belli. Ama neden hala gülüyor ona, niye bakıyor öyle yeşil yeşil" Derya bütün kestaneleri soymuştu ama erenay hala anlatıyordu, duyduğu şeylerin şaşkınlığını atamamış kadın bir an olsun tebessümünü silmemişti yüzünden. Erenay eski yerine tekrar otururken yengesine baktı, söyledikleri yüzünden hayatının bitebileceğini biliyordu. Derya zeki bir kadındı, anlamıştı erenayın duygularını. Abisinin öğrenirse kendisini öldüreceğini düşündüğü hislerini abisinin en yakınına anlatmıştı kıvırcık olan.
Derya yanına oturan çocuğa baktı, elinde kestanelerle dolu kaseyi yan tarafına bırakırken bacağına vurdu iki kez. Erenay kafasını yengesinin dizlerine koydu, tavanı izlerken konuştu. "İstediğini söyle yenge, tutma içinde. Ama şunu unutma, ne yaparsanız yapın onu sevmeyi bir an olsun bırakmayacağım. Kafama dayanmış namlunun soğukluğunda yine onun adını haykıracağım." Derya çocuğun ağzından çıkanları dinledikten sonra konuştu. "Namlunun soğukluğunu hissedersen erenay, bil ki senden önce ben tatmışımdır. Sırrın benimle mezara girmezse, seninle birlikte ben mezara girerim." Yengesinin söylediği sözleri zor bela idrak eden çocuk hızla doğruldu yerinden, o zaman anlamıştı erenay bütün hayatı boyunca dert yanacağı kişiyi bulduğunu. O gün gece yarısına kadar konuşmuşlardı birlikte, deryanın öğrendiği tek şey erenayın duyguları olmamıştı, kıvırcığın bugünkü öfkesinin sebebini de öğrenmişti. bertuğ denen çocuğun ardadan hoşlandığını öğrenmişti küçük olan. Öfkesini kinini kustuğu bu odayı yengesiyle beraber topladıktan sonra duşa girmiş ve üstünde hislerini birine anlatmış olmanın rahatlığıyla oluşan aptal sırıtışıyla uykuya dalmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/377274807-288-k505765.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medcezir - Arfer
Romance80'lerde sen muhafazakar sağcı ben anarşist solcu olsak, bir tenhada denk düşünce sana bıçak çekmezdim.