Bazı günler vardır, yorgunluğunu tarif bile edemezsin. Ama bazı insanlar vardır, hadi gel gidelim dese tüm yorgunluğu unutup onunla dünyanın öbür ucuna yürürsün, yorgunluk nedir hatırlamazsın bile. İşte, o bazı insanlar benim için erenaydı. Düştüğüm günahın sorumlusu, deli gibi atan kalbimin tek nedeni. Kendimi bildim bileli aşık olduğum tek adam, Erenay kadıoğlu savaşın ortasında bile kapanabileceğim o dudaklarından çıkan tek söz beni yaşatabilir, öldürebilirdi.
Tarif bile edemediğim o yorgunlukla kampüsten çıkıyordum, yan tarafa kafamı çevirdiğimde bertuğun koşarak bana geldiğini gördüm sırtıma atlar gibi sert bir şekilde sarıldığında düşmemek için direndim. "Ardaa, naber?" Saçımı karıştırarak sorduğu soruyu tebessüm ederek yanıtladım "iyi, senden naber" Kolunu omzuma attı, beraber çıkışa yürürken muhabbet ediyorduk. Biraz uzaktaki kapının orada bekleyen bedenleri görünce yüzümde bir gülümseme oluştu, Alper abim, Mert abim, İrfan abim ve tabi ki Erenay. Beni almaya gelmişlerdi, Bertuğ kapının oraya vardığımızda erenaya gözünün ucuyla bakmış ve lafa girmişti "ee geliyorsun o zaman akşam, sensiz olmaz bak." Yavaşca kolunun altından çıkarken cevapladım. "Geleceğim, geleceğim merak etme" İrfan abim ve mert abim sorgular şekilde bertuğu inceliyorken alper abim kitlenmişti resmen, dirseğimle hafifce karnına vurup kendine getirmeye çalıştım. Yaptığım haraketle bana baktı, tekrar bertuğa baktı burnunu yüksek bir sesle çekti, ona bakmayı bırakıp mert abinin omzuna kolunu attı.
"Hadi o zaman görüşürüz" Bertuğ elini sallayarak giderken gözüm erenaya çarptı, Alper abimle uğraşmaktan ona hiç bakmamıştım. Burnundan soluyordu, hala bertuğun arkasından bakıyorken birden bana döndü "nereye gideceksin?" Akşam eylem vardı bizim okuldan kalabalık bir grupta gidecekti, solcu olarak benimde gitmem şarttı fakat bunu abimlere ve erenaya söylersem hayatta göndermezlerdi. "Bir arkadaşımızın yaş günü ona gideceğiz" Erenay güneşten dolayı gözlerini kısmıştı, kıvırcıkları anlına dökülüyordu. Allah biliyor ya o karşımda böyle biblo gibi dikilirken yalan söylemek çok zordu. "İyi tamam ben bırakırım seni" Dedi, vücudumu kaplayan telaşla ellerimi sağa sola salladım "yok yok ben tek giderim, yorulma sen" Kafası genelde böyle ince işlere basmayan mert abim bile bir bokluk olduğunu anlamıştı, cidden yalan söylemekte berbattım. Erenay tam lafa girecekken hepimizin duyduğu o sesle susmak zorunda kaldı "arda siyah boya var mı sende akşam eylem için duvarlara yazı yazacağız" Samet boşboğazın önünde gideniydi, şimdi de herşeyi batırmıştı.
Tüm gözler bana döndüğünde havada kalan ellerim yumruk olmuştu, dudağımı dişlerken gözlerimi kapatmıştım, suratımda 'işte şimdi sıçtım' der gibi bir ifade vardı. "Aç gözünü aç" Mert abimin sesiyle gözlerimi açmak zorunda kaldım, hepsi ellerini bellerine koymuş bana bakıyordu. Samet gerici ortamı farketmiş olmalıydı "ben yanlış birşey söyledim galiba, gitsem iyi olacak" Başını kaşıyarak söylediği şeyle buradan uzaklaşırken arkasından bağırdım "git sen git, attın bombayı git tabi" Erenay üzerime yürümeye başlarken sametin arkasından bağırmayı bırakıp ona bakmaya başladım. "Arda, bu ibne ne zırvaladı az önce?" Belindeki ellerinden biri yanağıma ulaştığında cevapladım hızla "ne zırvalamış" Diğer eli de diğer yanağıma çıktığında sesini biraz kısarak konuştu "bende sana soruyorum ya" Gözlerinin içine baktığımda artık bu mevzuyu toparlayamayacağımı anladım, yalan söyleyemezdim. Ama doğruyu da söyleyemezdim susmayı tercih ettiğimde göz temasını bozmamıştık. İrfan abim erenayın omzuna dokundu "bırak erenay, eyleme gidecekmiş işte anladık. "
Erenay ellerini yanaklarımdan çektiğinde sinirle irfan abime döndü "ne eylemi amına koyayım, izin vermiyorum ben böyle birşeye" Yaptığım eylem sağcılar için olsaydı böyle yapmazdı ama diye düşündüm, anlık gelen sinirle bağırdım "senden izin istemedim, gideceğim." Erenayla beraber hepsi arkasını dönüp bana baktığında erenay, üzerime yürümeye başlamıştı işaret parmağıyla sağ tarafı göstererek konuştu "yerse git, hadi" Kafamı gösterdiği yere çevirip tekrar yüzüne çıkardım, bir adım ona yaklaştım kulağına uzanırken fısıldadım. "akşam bir meşaleyi de senin adına fitillerim o zaman" Omzuna çarpıp yürümeye başladım, arkamı dönmemiştim ama arkamda büyük bir yıkım bıraktığımı biliyordum.
Bakmama gerek yoktu, şuan derin derin soluduğunu, yumruk yaptığı ellerini geçirecek bir yer aradığını çok iyi biliyordum. Dolu dolu olan yeşillerimle oradan uzaklaşırken duyduğum son ses, demir kapıya atılan bir yumruk sesi olmuştu.
...
12 eylül 1980 gecesiydi 'faşizme karşı omuz omuza' tarzı slgoanlarla ellerimizde sopalar taşlar ve de meşalelerle sokaklarda bağıra bağıra yürümeye başlamıştık. Birden durduğumuzda ne olduğunu anlayamamıştım, bir süre kalabalıkla beraber bende bekledim. Daha sonra duyduğum tanıdık sesle önümdekileri ittire ittire en öne geçtim.
Karşımda kesinlikle bizimle aynı kalabalığı oluşturmuş bir erenay beklemiyordum, elinde duran sopası beni görünce havaya kalktı. İki yana açtığı elleriyle gülümserken konuştu. "Birtanem, cidden dediğini yapmışsın elindeki meşaleyi benim için mi yaktın" Dediğinde sinirle ona bakarken elimdeki meşaleyi sağa doğru fırlattım. Bir adım atarak ona yaklaşıp tam karşısında dikildim "neden geldin?" Diye sorduğumda sopasını yere indirdi, Bana karşı bu sefer o bir adım attığında havaya bakarak konuştu. "Anlamadığın birşey var, hiçbir zaman anlamadığın" Yukarı bakan gözlerini yeşillerime indirirken konuşmaya devam etti "sana gitme dediğimde bunun nedenini siyasi düşünce farklılığımıza yordun, hiç düşündün mü senin için endişelenme ihtimalimi?" Söyledikleriyle yutkundum bir adım yaklaşarak konuşan ben oldum "her ne için olursa olsun, ben çocuk değilim, ne yapıp yapmayacağıma karar verebilirim."
Cümlemi bitirir bitirmez adım attı burunlarımızın birbirine değmesine bir adım kalmıştı hızla konuştu "tam bir çocuksun, olmasaydın emin ol bunu şuan burda olmayarak gösterirdin." Gözlerinin içine uzunca bakarak bekledim, yaptığımdan korkarak bir adım attım burunlarımız artık birbirine temas ediyordu nefesini dudağımda hissediyordum. Gözlerine bakarken fısıldadım yüzüne doğru "Çocuk olmadığımı sana burada da gösterebilirim" göz bebeklerinin koyulaşmasına bizzat şahit oldum, kesinlikle böyle birşeyi beklemiyor gibiydi. Gözlerinin derinliklerinde kaybolmaya başladığım esnada arka mahallede duyulan postal sesleri ve tankların palet gıcırtıları bakmaya doyamadığım o gözlerden beni ayırmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medcezir - Arfer
Romance80'lerde sen muhafazakar sağcı ben anarşist solcu olsak, bir tenhada denk düşünce sana bıçak çekmezdim.