7.

175 34 12
                                    

"Anlaşıldı mı asker!" Komutanın gür sesinin ardından bir tabur asker aynı anda bağırdı "Anlaşıldı komutanım!" Askerlerin sesiyle birlikte ağrıyan boynumu umursamadan gözlerimi araladım, başımı yasladığım yumuşak göğüsten kaldırırken, benimkinden önce açıldığı belli olan kahverengi gözlere baktım.

Elimi sızlayan boynuma atıp ovalarken hissettiğim acıya dair mırıltılar çıkarıyordum ki Erenay, işaret parmağını kendi dudaklarına bastırıp sessiz olmam adına uyarı verdi. Daha sonra tek elini ağrıyan boynuma atıp masaj yapar gibi ovalamaya başladı, askerlerin bağırış sesleri kesildiğinde derin bir nefes verdi. Anlını anlıma dayarken konuştu "sokağa çıkma yasağı başladı" Duyduğum şeyle birlikte gözlerim kocaman açılmıştı, kenan evren işi ciddiye almış gibi gözüküyordu. "Sokağa çıkma yasağı mı?" Cidden bu da nereden çıkmıştı şimdi, bir gecedir buradaydık ve ben akşam yemeği bile yememiştim.

Beni kafa sallamasıyla onaylarken karnımdan gelen gurultu sesiyle birlikte bakışlarını karnıma çevirdi. Boynumdaki elini kalçama indirip iki kere yavaşca vurdu, kalkmam için yaptığı bu haraketle birlikte uzun süredir oturduğum ve sıcaklığına alıştığım adamın kucağından istemeyerek de olsa ayrıldım. Ayağa kalktığımda kollarımın üstünden düşen ceketin varlığını yeni fark etmiştim, gece buraya geldiğimde altımda bir şort üstümde ise bir tişört vardı, gece uyurken üşümeyeyim diye kendi ceketini üstüme bırakmış olmalıydı.

Erenay yere eğilip düşen ceketi aldı "giy bunu, incecik tişörtle çıkmışsın zaten" Giy bunu demişti fakat kendisi giydiriyordu, kollarımdan geçen ceketin fermuarını çeken Erenay, merdivenleri tek tek adımlayıp üst kata doğru çıkmaya başlarken bende peşinden gittim. Kenanın kapısının önünde durduğumuzda kapıyı incelerken konuştu. "Kenan evde yok, muhtemelen bizimkilerle birlikte. Buraya bir yere yedek bir anahtar bırakmış olması lazım, lüzumsuz piç semih eve istediği zaman girebilsin diye koymuştu." Erenay kurduğu cümleyle beraber anahtarı aramaya başlarken, bende onun gibi anahtarı aramaya başladım. Erenay kenanın anahtar koyabileceği yerlere bakıyordu, fakat ben daha ince düşünerek semihin en kolay nereden ulaşabileceğini bulmaya çalışıyordum. Kenanın hiç alakası bile olmadığı halde çerçevelettirip kapının yanına astığı kartal resmini kaldırıp arkasına baktım, ayağımın ucuna düşen anahtarın sesiyle beraber arkasını dönen erenay bana baktı. Ben elimdeki resmi yerine asarken erenay eğilip anahtarı aldı, daha sonra uzanıp kafamı öptü "ya sen varya başka birşeysin amına koyayım birtanem benim" Ben onun kurduğu cümlenin etkisiyle yüzümdeki aptal sırıtışıma engel olamazken o kapıyı açmayı başarmıştı.

...

Başlayan sokağa çıkma yasağı ile birlikte gittikleri evden çıkamayan gençler orada kalmaya karar vermişti, sabaha kadar uyumamış muhabbete dalmışlardı. Derya ile fatma teyzenin hazırladığı kahvaltı masasında da süren bu muhabbet kısa sürecekti.
"Sokağa çıkma yasağı bittiğinde hüviyetsiz gezmeyin, asker hemen götürüyormuş" İrfanın uyarıcı ses tonunun ardından herkes kafa sallarken semih telaşlı ses tonuyla lafa girdi.

"Ben hüviyetimi dükkanda unuttum, ne yapacağım şimdi sokağa çıkma yasağı da başladı alamam ki" Semih hassas bir çocuktu, her an herşeye ağlayabilirdi tıpkı şimdi olduğu gibi. Kurduğu cümleyle beraber bedenini saran endişe gözlerinin dolmasını sağlamıştı. Kenan çattığı kaşlarıyla beraber semihin dolu dolu olan mavilerine bakıyordu, daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı. "Mert abi versene anahtarları gidip alalım çocuğun hüviyetini" Mert kafa sallayarak anahtarları uzatmak üzereyken, irfan mertin eline vurarak kenanın anahtarlara erişememesini sağladı. "nereye gidiyorsunuz sokağa çıkma yasağı varken, oturun oturduğunuz yerde" Kenan irfanı dinlemeyip mertin eline uzanarak anahtarları çekip aldı.

"Gideceğiz dedim, regt sich auf" Masadaki herkes yemeğini bitirmişti, alper hariç. Uzanıp çatalına taktığı domatesi ağzına tıkarken konuştu "abi bırakın gitsinler ya, bu başladı gene gavur gavur konuşmaya anamıza mı sövüyor belli değil." İrfan kafasını alpere çevirip önüne döndü, ciddi yüz ifadesiyle derin bir nefes verdi. Tekrar kenana bakıp işaret parmağını sallayarak konuştu "bak hızlı gidip geleceksiniz." Semih hızlı hızlı kafasını sallarken, kenan sırıtarak semihin yanına gidip bileğini tutarak ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Kapıya vardıklarında Semih çıkarken kenan, tuttuğu kapı kulpuyla eşikte duruyordu, içeriye seslendi. "Alper abi, iss langsam." Kenana küfür etmek isteyen alper, boğazında kalan ekmekle öksürmeye başladı. Kenan kapıyı kapatıp çıkarken alper hala arkasından saydırıyordu, ismail alperin sırtına vururken içmesi için su uzattı. Alper içtiği suyla öksürüğü kesilirken konuştu. "Sağ ol bebeğim sende olmasan geberip gideceğim burada, ama ben o ite soracağım bunun hesabını. Hele bi gelsin" Alperin İsmaile sesleniş tarzıyla herkes susmuştu, tüm gözler alper ile mert arasında mekik dokuyordu. Mert ise Alpere kitlenmişti, arkadaşının kardeşine neden bebeğim dediğini çok merak ediyordu açıkcası.

Alper içmeye devam ettiği suyla merte bakarak 'noldu la' der gibi kafa salladı, aynı şekilde Mert de 'sana sormalı' der gibi kafa sallarken suratı kıpkırmızı olan ismaili gören alper olayı şimdi anlamıştı. "Bebeğim derken?" Mertin dişleri arasından sorduğu soruyla beraber ortam iyice gerilmişti, öyle ki derya, ömeri odaya bırakmaya götürürken fatma teyze Alpere "getur şehadetini" Diyerek yazmasının ucunu dudaklarına götürüp ağzını kapatmıştı. Kekeleyerek cevap vermeye çalışan alper ise iyice işin içine sıçmıştı. "Ben düşündümde bence artık erkeklerde kızlar gibi birbirine sevgilim, aşkım, çiçeğim gibi hitap etmeli" Hemen karşısında oturan merihin bıyığına elini uzatan alper tekrar konuştu "mesela ben merih abinin bıyığını severken ona birtanem diyemez miyim?" Merihin ciddi ve sert ifadesini gören alper zoraki ve sahte olduğu belli olan gülümsemesiyle elini bıyığından çekip omzuna koydu, merih elinin tersiyle omzundaki eli sıkarak inmesini sağladı. Sızlayan elini tutan alper tekrar konuştu "diyemezmişim."

Mert konuşmak için ağzını araladığında çalan kapıyla susmak zorunda kaldı, salona doğru gelen derya panikle içeridekilere baktı "asker falan gelmiş olmasın" Genç kadının endişelendiği için hızlı inip kalkan göğsünü fark eden merih sevdiğinin içini rahatlatmak adına tebessüm ederek lafa girdi. "Geldiyse geldi deryam kaçak saklamıyoruz ya, aç hadi" Derya merihten aldığı cesaretle kapıyı açtı, hepsinin yakından tanıdığı yüz derin bir nefes vererek rahatlamalarını sağladı. "Oo kaptan hoşgeldin"

Gelen ardanın abisi aynı zamanda merihin en yakın arkadaşı hakandı, hakan Ardayla Erenayın kenanın evinde olduğunu öğrenmiş diğerlerine de söylemeye gelmişti. Toparlanan kahvaltı masasından kalkan gençler koltuklara oturmuştu, hakan aklına gelen şeyle konuştu. "Merih derya, evde sakıncalı bir kitap falan yok değil mi?" Merihle derya kendi aralarında kısa bir bakışma geçirdikten sonra, derya tam emin olamamış hakana dönerek sorusuna soruyla karşılık vermişti. "Sakıncalı kitap derken hangileri mesela, nasıl sakıncalı?" Deryanın sorusunu yanıtlayan ismail olmuştu. "Derya yenge, siyasi içerikli olan bütün kitaplar sakıncalıdır. Mesela Yazarlardan örnek vermek gerekirse Orhan kemal, Dostoyevski,Tolstoy, kemal tahir bunların hepsi sakıncalı sizde de bunlardan vardır mutlaka bir iki tane." Derya sağ eliye arkadaki odaları işaret ederken konuştu "var tabi ki, erenay çok okur bu kitapları" Hakan duyduğu şeyle ayağa kalkarken konuştu "aman abi, derya kalkın toplayıp yakalım şu kitapları bir bulurlarsa bizi de paket ederler." Merih tespiğini cebine sıkıştırırken lafa girdi. "Niye kitap saklıyoruz oğlum, tek tek evleri gezecek değiller ya" İrfan oturduğu yerden merihe bakarken yanıtladı onu. "Abi biz kahvedeydik, mahalleye nasıl girdiklerini gördük. Kahveyi aradılarsa evleri de ararlar."

İrfanın yanıtıyla beraber içeriye, kitapların olduğu odaya doğru yürüyorlardı. Diğerleri önden hızlı hızlı giderken mert, ismaille alperi enselerinden yakalayıp birisini bir kolunun altına, birisini diğer kolunun altına aldı. "Saçma sapan hitap şekillerinizi kendinize saklayın, millet yanlış anlıyor oğlum" Mert ikiliye uyarıcı nitelikte olan sözlerini sunarken, Alper mertin hiçbir bok anlamayıp milletin yanlış anlamasına sinirlendiği için içinden şükrediyordu. İsmail ise abisinin daha milletin yanlış anlamasına bu kadar sinirlendiğini görünce, gerçeği duysa kim bilir nasıl tepki verir diye düşünmeden edememişti.

Medcezir - ArferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin