14.

106 27 36
                                    

"Girelim birader iddiaya ben ulucanlar cezaevindeler diyorum" Derin bir nefes alan irfan konuştu. "Alper sen gerizekalı mısın, birde iddiaya giriyorsun amına koyayım" Alper elindeki çay bardağını masaya koyarken konuştu "ne kızıyorsun lan ne yaptım sanki"

Volkanın kahvehanesinde toplanmış Ardayı Kenanı ve Erenayı nereye götürmüş olabileceklerini konuşuyorlardı. Semihi günler sonra ikna edip dışarıya çıkarabilmişlerdi.
İsmail başını kaşırken lafa girdi "İrfan abi aslında Alper doğru söylüyor, ulucanlar cezaevi bana da mantıklı geldi. Sonuçta Ankara'da kaç cezaevi var ki götürebilecekleri" İrfan derin bir nefes aldıktan sonra konuştu "Canımın içi illa Ankarada bir yer olmasına gerek yok ki, Türkiye içerisinde istedikleri bir yere götürebilirler"

İrfan her konuşmasından veya her yanıtından sonra sürekli yandaki pastaneye bakıyordu, bu masadakilerin de dikkatini çekmişti. Mert alpere kaş göz yaparak ne olduğunu soruyordu, alper de her seferinde bilmediğine dair bir işaret veriyordu. Mert bıkmadan bir kez daha sorunca Alper en sonunda bağırarak ayağa kalktı. "Lan bilmiyorum amına koyayım bilmiyorum"
Mahalledeki herkes olmak üzere devriye gezen askerler bile onlara bakmaya başlamıştı, Alper yüzündeki sahte tebessümüyle bir elini havaya kaldırarak bir sorun olmadığını belirttikten sonra geri yerine oturdu.

Semih ortamdaki bu gerginliği yok etmek amacıyla büyük bir sakinlikle irfana yönelik bir soru sordu. "İrfan abi, bir sorun mu var" İrfan semihe baktıktan sonra gülümsemeye çalışarak yanağından bir makas aldı daha sonra sorusunu yanıtladı. "Yok boncuk ne sorun olacak, benim umrumda değil zaten" Umrunda olmayan şey neydi, kiminle alakalıydı hiçbirisi bilmiyordu ki umrumda değil derken bile pastaneye bakıyordu, sorun yok diyorsa yoktur diye düşünmüşlerdi üstüne gitmeme kararı almışlardı.

İrfan dikkatini yeniden oturdukları masaya verdiğinde başını ovuşturmaya başlamıştı, semihle göz teması kurmamaya çalışırken konuştu. "Ardayla Erenay neyse de kenandan şu zamana kadar haber gelmemesi çok garip" Masadaki bütün gözler semihin üzerindeydi, hepsi ondan gelecek yanıtı merak ediyordu. Semihin yüzü düşmüştü fakat kendini hemen toparladı, masadakilere umut dolu gözleriyle bakarken tebessüm etti. "Kenandan yana endişeniz olmasın, o gelecek söz verdi."
Semihin yanıtına herkes çok şaşırmıştı, uzun bir süre bu şaşkınlığın sessizliğini yaşamışlardı. Sohbeti yeniden başlatan mert olmuştu. "Abim iyi misin, kafana saksı falan düşmedi değil mi"
Semih kafasını iki yana sallarken gülümsemesini büyütmüştü, herkes bu anın güzelliğine kıkırdarken irfan yumruk yaptığı elini masaya geçirmişti. Ağzından bir küfür savurduktan sonra hızla ayağa kalkıp pastaneye yürümeye başlamıştı, alper irfanın peşinden gitmek istemişti tam gidecekken ismail onu durdurmuştu. Belli ki irfanı rahatsız eden birşeyler vardı ve bunu kendi başına halletmek istiyordu.

İrfan hızlı adımlarla pastaneye girdi yuvarlak masada oturan iki kişinin yanına bir sandalye çekip oturdu, hafif kumral olan çocuğa elini uzatırken konuştu. "Vay sohbet muhabbet diyorsunuz he" Kumral çocuk irfana elini uzatmak üzereyken irfan elini geri çekti. Sol tarafında oturan sarı saçlı kadına yönelik bir cümle daha kurdu "ama sen dikkat et bu dolandırıcı birşeyini falan çalmasın" Kumral çocuk sert bir sesle lafa girdi "sen bana az önce dolandırıcı mı dedin" İrfan kafa sallayarak yanıtladı "he sana dolandırıcı dedim ne olacak"
Kumral saçlı çocuk karşısında oturan sarı saçlı kadına doğru konuştu "Gözde kim bu adam" Gözde karşısında ona soru soran çocuğa bakmayı kesip irfana döndü, kafasını sağa sola sallarken sordu. "İrfan ne oluyor, ne dolandırıcısı ne diyorsun" İrfan dirseklerini masaya koyarken büyük bir sakinlikle konuştu. "Ne demişim, yanlış birşey mi söyledim kızım, 5237 sayılı türk ceza kanununun 157. Ve 159. Maddelerinde yazanı söylüyorum. Maddelerde yazana göre de bu elemanın yaptığı nitelikli dolandırıcılık oluyor" Gözde yüzünde sinirden oluşan gülümsemeyle zar zor konuştu "irfan ne yapıyorsun şuan, seni anlayamıyorum"

Kumral çocuk iki eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra işaret parmağını irfana doğru uzatarak ona yönelik bir cümle kurdu. "Bana bak buraya gelip bana ahkam kesemezsin avukat olmuşsun ama maddeleri iyi ezberleyememişsin, dava edeceğim seni" İrfan ona uzatılmış olan parmağa avcunun içiyle vurduktan sonra sandalyesinde geriye doğru yaslandı, kumral çocuğa bakarak konuştu. "Şuan nasıl korktuğumu tahmin edemezsin, ayrıca ben yalan birşey mi söyledim ya. Sen bu kızın notlarını izinsiz alıp millete satarak menfaatin için para kazanmadın mı, bizim Türk Ceza Kanunu da buna dolandırıcılık suçu diyor" İrfan kafasını gözdeye çevirdikten sonra sırıtarak cümlesine devam etti "ne yapayım yani ben şimdi işimi yapmayayım mı"

Gözde derin bir nefes aldıktan sonra lafa girdi "irfan biz o meseleyi muratla aramızda halletik, o yaptığının yanlış olduğunu söyledi özür diledi bende affettim. Şuan neden bunu yaptığını gerçekten anlayamıyorum" İrfan gözdeye bakmayı sürdürürken murat masaya vurarak ayağa kalktı "gözdenin dediği gibi biz aramızda hallettik, sana ne oluyor lan sen kimsin" İrfan karşısında kendine diklenen çocuğa bakıp güldü, ani bir hızla ayağa kalkıp karşısındaki çocuğa kafa attıktan sonra bağırdı "biz diyor birde, amına koyayım bak o kızla kendini aynı cümlede kurma, düşünme bile" Kahvehanenin masasından onları izleyen alperler hızlıca pastaneye koştu, askerler fark etmeden onları ayırmaya çalışıyorladı ki semihin sesi sayesinde bütün kavga durmuştu. "Kenan"

Semih ilk başta hayal gördüğünü sanmıştı, ama hayır kenan hayal olamayacak kadar gerçekti. Sarışın genç ayaklarının zemine yapıştığını düşünmüştü, kıpırdayamıyordu. Kenan semihe doğru adımladıktan sonra elleriyle yanaklarını sardı "boncuğum" Semih donmuş gibi durmayı bırakıp işaret parmağı ile orta parmağını yavaşca yukarı kaldırdı, Kenanın yanağına doğru uzattı. Gerçek olup olmadığını kontrol ettikten sonra fısıldadı "kenan, geldin" Kenan gülümsedikten sonra konuştu "geldim" Semih onsuzluğa daha fazla dayanamayıp kollarını kenanın boynuna sardı. Kenanda ellerini semihin beline sardıktan sonra kulağına doğru fısıldadı "sana verdiğim bir sözü ne zaman tutmadım" Semih kafasını geriye çekip kenanla göz göze gelince yanıtladı onu "hiç" Semih tebessümünü sürdürürken arkadan mertin sesi duyuldu "bize hiç selam sabah yok anasını satayım"

Kenan duyduğu sese gülümserken kollarını açıp merte doğru yürüdü "estağfurullah abim olur mu öyle şey" Diğerleriyle de sarıldıktan sonra kenanın gözü pastaneye kaydı, burnu kanayan kumral çocuğu gördükten sonra irfana dönüp konuştu. "Burada olaylar karışmış anladığıma göre" İrfan kafasını eğerken lafa ismail girdi "valla murattır gözdedir isimler dönüyor ama tanımıyoruz hiçbirini, geç kalmadın yani irfan abide şimdi bize ne olduğunu anlatacaktı, değil mi abi" İrfan kafasını sallarken konuştu "evet evet gelin kahveye geçelim orada konuşuruz" Etrafa baktıktan sonra  cümlesine devam etti "buralar dağıldı biraz"

...

Kapılar açlıp kapanmıştı, bir yerden pek çok yere  defalarca kez savrulmuştum fakat hiçbirinde erenaya rastlamamıştım. Ona rastlamadığım gibi hiç görmek istemediğim insanları görüyordum, şimdi olduğu gibi. Bertuğun demir kapıdan içeri girdiğini görmemle yutkunmuştum, fark etmeden onun adını söylediğimde varlığımı fark etmişti.

Gözleri fal taşı gibi açılan bertuğ üzerime doğru yürümüştü, yine cıvık sarılmalarımdan birini bedenime uyguluyordu. "Arda, sen de buradasın" Bıkkınca bir nefes verdikten sonra istemeyerek de olsa ellerimi bertuğun sırtına sardım "malesef" Diye fısıldadım. Geri çekildi yüzüme bakarken konuştu "burada olmayı istemediğini biliyorum, sorun değil ben burayı senin için güzelleştirmeye çalışacağım" Yüzüne takındığı sahte gülümsemeyle ellerini yanağıma çıkardı, midemin bulandığını hissetmeye başlamıştım.

Erenaydan gelecek tek bir temasa ihtiyacım olduğunu sayıklarken bertuğun dokunuşları sadece midemi bulandırıyordu. Bertuğun elini yavaşca yanağımdan uzaklaştırdım, yüzündeki sahte gülümsemesinin kaybolduğunu gördüm. Yüzüme gizlemeye çalıştığı bir sinirle bakarken arkamı döndüm, hafif tırsmadım değildi. Yatağıma ilerledim ve oturdum, dizlerimi kendime çektikten sonra düşündüm. Erenay burada olsa delirirdi, bertuğu benden uzak tutmak isterdi. Ama maalesef ki o burada yok, o yoksa ben varım. Bertuğu kendimden uzak tutacaktım, en azından deneyecektim..

____

Bertuğ piçini yazarken midem bulanıyor aq

Bu arada bu bölümü normalde atmayacaktım ama yoğun ısrarlar üzerine attım iyi okumalarr

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Medcezir - ArferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin