13.

275 41 35
                                    

Hücremin küçük penceresinden sızıp yüzüme vuran güneşin ısısıyla uyanmıştım. Derin bir sessizlik vardı, hemen anlamıştım. Kasedin sonu gelmişti, 24 saat boyunca yüksek sesle çalan bu müziğin sesine epeyi bir alışmıştık. Şarkı her bitip başa sararken bir boşluk oluşuyordu, iki dakika süren bir sessizlik.

Bu gürültüde uyuyorduk ve en ufak sessizlikte uyanıyorduk, tıpkı şimdi olduğu gibi. Bir haftadır buradaydım ve hemen hemen hücre ortamına alışmıştım, abdülkerim abi bir keresinde çalan şarkıya dayanamamış kapıyı tekmelemeye başlamıştı. Onun sesini duyan gardiyanlar hücreye gelip hepimizi bir güzel benzetmişti, onun dışında günler pek kötü geçmemişti. Erenayı özlemem hariç elbette..

Buraya geldiğim ilk üç gece endişe ve korkudan uyuyamamıştım, dördüncü gece mide bulantısı ve yorgunluktan uykuya dalmıştım. Diğer günler ise biraz kendime gelip ortama ayak uydurmaya çalışmıştım, hücre yemekleri çok kötüydü. Öyle ki her gün sadece ölmemek için birkaç lokma bir şey yiyip kalanını buradaki ağabeylerime veriyordum.

Böyle uzanmış hücredeki günlerimi düşünürken müziğin hala başlamadığını fark ettim garip giden birşeylerin olduğunu sezmiştim, şarkı neden hala başlamamıştı. İki dakika çoktan geçmişti, kasedin bu zamana kadar birçok kez başa sarması gerekirdi.

Yerimde doğruldum, üzerimdeki ince örtüyü kaldırarak ayağa kalktım. Önce Abdülkerim abinin yanına gittim, uyanması için hafifce omzundan sarstım. Hala uyanmayınca fısıldadım. "Abdülkerim abi" Boğazından boğuk bir mırıltı çıkınca uyanıyor umuduyla birdaha seslendim. "Abdülkerim abi kalksana ya hadi"

Abdülkerim abim kapalı gözleriyle uyku sersemi birşeyler geveleyerek arkasını dönmüştü, çöktüğüm yerde bıkkınlıkla derin bir nefes aldım.  Arka tarafa kafamı çevirdiğimde başının altında olması gereken yastığı kolunun arasına almış sarılarak uyuyan orkun abiyi gördüm. Hevesle ayağa kalktım, ona doğru adımladıktan sonra bu sefer de onun yanına çöktüm.

Orkun abinin koluna hafifce dokunup adını seslenmemle sıçramıştı, uykusunun hafif olduğunu biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Telaşlı gözlerini üzerimde gezdirirken konuştu. "Arda, hayırdır koçum birşey mi oldu bu saatte" Yukarıdaki megafonu işaret ederek yanıtladım. "Müziğin sesi kesildi abi, abdülkerim abiyi uyandırmaya çalıştım ama uyanmadı" Orkun abi megafona baktı, daha sonra Abdülkerim abiye bakıp seslendi. "Apo" Abdülkerim abim yine yerinde kıpırdanmaya başlamıştı, orkun abi gözlerini ovuştururken tekrar seslendi. "Apo kalk" Abdükerim abimden hala ses gelmeyince orkun abim kendi yastığına uzanıp Abdülkerim abime fırlatmıştı. "Kalk diyoruz iki saattir amına koyduğumun kazması"

abdülkerim abim sonunda uyanmıştı, daha ne olduğunu bile anlayamamışken onun ayılmasını sağlayan şey gardiyanların demir ayakkabılarla attıkları adımlar ve sürgülerin boğuk gıcırtısı olmuştu. Hücrenin kapısının açılmasıyla beraber içeriye orta yaşlarda bir asker girdi. "Toparlanın, koğuşlara dağılacaksınız"

Endişe dolu yüz ifademin yerini heyecanlı bir gülümseme doldurmuştu, üç kişilik hücrede erenayla karşılaşmamıştım ama belki kalabalık olan koğuşlarda karşılaşırdım. Erenayla aynı koğuşa düşme şansım varmıydı ki
Bildiğim kadarıyla koğuşlarda en az on beş kişi kalıyordu, o on beş kişiden biri benim kıvırcığım olabilir miydi. Erenay özlemimin geçeceği düşüncesiyle gözlerim dolmuştu, kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp karşımda dikilen askere yönelik bir soru sordum. "Şey, bütün cezaevini koğuşlara karışık mı yerleştireceksiniz acaba?" Asker ciddi ifadesini bozup yüzüne alaycı bir tavır takınmıştı. "Ne karışığı lan, karışık yerleştirelim de sonra koğuşlarda birbirinizi kesin. Yok öyle yağma, sağcılar sağcı koğuşuna solcular solcu koğuşuna."

Medcezir - ArferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin