9.Bölüm

244 58 18
                                    

Merhaba,
Umarım iyisinizdir. BÌ'NEVÌ ÖLÜ'yü yazarken her anı yaşıyorum sanki. Karan'ın soğukluğunun altında yanan o kor alevi, Firuze'nin başkaldırışlarını hissedebiliyorum. Bu yüzden herhalde çok sağlam okuyucular topluyor kendine.
O halde devam edelim. Arka arkaya iki bölüm atacağım. İlginize teşekkür olsun istiyorum...

 İlginize teşekkür olsun istiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

&

Hep bir adam hayal ettim ben. Dilinde sevda türküleri olacaktı. Hiç kimseye anlatamadığım sırlarımı ona anlatacaktım ben. Yağmurda beraber ıslanacak, güneşe birlikte kaldıracaktık başımızı. Yalnızlığım da o olacaktı, kalabalığım da...
Ama hayaller gerçeğe çok uzaktı maalesef. O adamı bulmuştum belki ama bir körebe oyunu oynuyordum sanki. Onu seviyordum ve yanında kalmak istiyordum fakat gözümdeki bantla ne kadar ilerleyebilirdim ki? Önümü görmeye ihtiyacım vardı.

Peri masallarının görünmeyen yüzleri vardır. Benim hikayem, kazananın ardındaki kaybedende gizliydi. Gecenin karanlığından nefret eden bir yıldızın, ışığını göstermek için yine karanlığa muhtaç olması kadar acıklı bir hikayeydi benim hikayem. Bu hikayede prensler ve prensesler yoktu. Gökyüzünden bir elma da düşmüyordu. Bu hikayede ölü bir adam vardı ve ona aslında ölü olmadığını kanıtlamaya çalışan bir kadın...

Güneşin ışıklarını koparıp onun siyaha boyanmış ruhuna bulaştırmak istiyordum. Ben bütün çelişkilerime rağmen bütün parçalarımı bir arada tutmaya çalışırken, o çoktan tüm parçalarını savurmuştu bilinmez bir diyara.

Acıyla dolan kalbimin zehri, göz yaşı olup aktı yanaklarımdan. Karan gitmişti çünkü. Saatlerdir onu bekliyordum. Bana döneceğini biliyordum hatta bana hissettiği duyguların çok derin olduğunun da farkındaydım. Yine de içim acıyordu çünkü onun geçmişiyle savaştığını anlamayacak kadar aptal değildim.

Saatte baktım, gecenin bir yarısı olmuştu. Gözlerim valizin üstündeki parçalanmış tşörtüme takılınca yanaklarıma ateş bastı. Sadece benliğime değil, tenime de izler bırakmıştı, Karan. O kadar hazırlıksız yakalanmama rağmen nasıl bu kadar çabuk kendimden geçmiştim? O gerçekten karşı konulamaz bir erkekti. Güçlüydü ve fazlasıyla tutkuluydu. Sadece öpüşürken bile aklımı bu kadar başımdan alabildiğine göre daha ileri gitseydik neler olacaktı? Bir yanım bunu yaşamak için sabırsızlanıyorken diğer yanım ürküyordu.

Sandalın dalgalara vuran sesini duyunca kalbim sekteledi sanki. Gelmişti işte. Ne yapmalıydım? Onu beklediğimi görürse eğer bunun bir davet olduğunu düşünebilirdi. Zaten bunu istediğimi söyleyen iç sesime veryansın ederek sırtımı kapıya döndüm. En azından gelmişti. Artık huzurla uyuyabilirdim.

Kapı açılınca heyecanla gözlerimi açtım. Klübeye girmişti. Belki de sadece bana bakıp çıkacaktı. Yürümeye başladı. Sakin olmaya çalışıp gözlerimi kapattım. Nasıl olsa uyuduğumu görünce gidecekti ama birden beni kucağına alıp yürümeye başladı. Şok içinde gözlerimi açarak ona baktım. Kaşlarını çatmıştı. Etrafıma bakınarak, "Nereye götürüyorsun beni?" dedim. Sert bir şekilde bana baktı. Denize doğru yürüyorduk. Korkuyla denize baktım ve bu kez çırpınarak, "Kes artık böyle şeyler yapmayı ve cevap ver bana!" diye bağırdım. Dişlerini sıktı ve tıpkı bir psikopat gibi, "Yanımda olacaksın! Ben neredeysem sen de orada olacaksın!" dedi. "Beni korkutuyorsun, Karan. Bırak beni!" diye inledim ama oralı bile olmadı.

Bİ'NEVÎ ÖLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin