Bölüm Müziği: Evgeny Grinko - Noir
Bugün on sekizinci yaş günüm... Doyasıya acı çektiğim, yalnızlığa büründüğüm bu yaşamımda bir yaşımı daha tamamladım bugün. Belki bir umut gelirler diye pencereleri gözledim yine, geceleri hayal kurdum kendimce. Lakin olmuyor işte, yalnızlık ve sükûnet ruhuma işlenmiş sanki...
Doğum günümü kutlayabilecek insanlar yok yanımda. Kimse ben doğdum diye sevinmiyor. Ama belki ölsem... Kim bilir belki çok sevinirler o zaman...
Loş ışığın hakim olduğu odama doğru adımlarımı sürükledim. Çıplak ayaklarım halen fayansta gezinirken, çalışma masamın başına geçtim. Kahverengi, eskimiş kutuyu önüme aldım. Parmaklarımla tozunu silerken, yüzümü ekşittim de bir hayli. Dün gece bu kutuyu içerisinde birçok CD ile bulmuştum. Şimdi ise bu videoları inceleyecektim.
Acaba hangi filmin CD'siydi? Merakla içerisindeki CD'leri karıştırırken, elime ulaşan ilk CD'yi aldım ve bilgisayara taktım. Bilgisayarın tam karşısına, yere doğru eğildim ve bağdaş kurdum. Ekran önce karardı ardından üzerinde bir yazı belirdi.
"Defne'nin ikinci yaş günü..."
Meğerse bir film değil, benim doğum günümde çekilen bir videoymuş. Elbette ki, iki yaşımdayken gerçekleşen hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Bu yüzden izlemek istedim ve kahverengi gözlerimi pür dikkat videoya odakladım.
Banu Hanım huzur dolu kucağının arasındaki miniğine bakarak gülümsedi. Bugün ikinci yaş günüydü Defne'nin. Banu Hanım ve Ali Bey'e tam iki yıl önce Tanrı tarafından armağan edilen bu masum ufaklık, yıllar sonra kim bilir hangi acılara mahkum olacaktı...
Herkes tüm bunlardan habersizce bir neşe taşıyordu ruhunda. Zaten şirin olan bebek, üzerine giydirilen süslü kıyafetler ile daha bir şirin olmuştu. Kucaktan kucağa gezdirilirken herkes ayrı bir ilgi gösteriyordu. En sonunda Serdar Bey'in kucağına gelmişti. Az önce keyifle kıkırdayan bebeğin, aniden yüzü asılmıştı.
Serdar Bey'in kucağına gelir gelmez mızmızlanmaya, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayan Defne iyice tüm dikkati toplamıştı. Serdar Bey'in bakışlarından okunan öfke ve sert çehresi anlaşılan korkutmuştu onu.
Bir süre sonra herkes yine kendi aralarında keyifle muhabbet etmeye başlamıştı. Yalnız Defne halen ağlamaktaydı. Serdar Bey, yavaşça kulağına doğru eğilip fısıldadı gür ve sert sesiyle.
"Son bir umut."
Video bittiğinde kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Bu adam kimdi sahiden? Anlamsız bakışlarla ekrana bakarken, aklımdaki yanıtı olmayan sorular savaşıyordu. Bir süre öylece olduğum yerde durduktan sonra ayağa kalktım ve yine kutunun başına dikildim. Elimle CD'leri karıştırırken, rastgele birini seçtim yine.
CD'yi bilgisayara yerleştirdikten sonra, yine aynı yerime çöktüm. Büyümüş olan kahverengi gözlerim ve çatık olan kaşlarımla kafamı ekrana doğru çevirdim.
Ali Bey, öfke kusan bakışlarını karşısındaki Serdar Bey'e dikerek hiddetle bağırmaya başladı.
"Senin gözün öfkeden, kinden başka bir şeyi görmüyor Serdar! Eskiden dostum dediğin insana, şimdi kalkıp da düşmanım mı diyorsun? Sen... Sen bir zavallısın!"
Serdar Bey birkaç saniye sustuktan sonra alayla sırıtmaya başladı. Sonra sıkmış olduğu dişlerinin arasından dökmeye başladı her bir kelimeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Umut #GPbenikesfet3
General FictionBir gece, gökyüzünün en küçük ama en güzel yıldızı yok oldu. O zaman karardı gökyüzü, o zaman kayboldu tüm yıldızlar. Umudu yitirilmiş insanların darmaduman öyküsü... Acı işlenirdi ilmek ilmek ruhlara, umut gömülürdü en derin ufuklara. Sıcak b...