7. Bölüm/ Gözyaşında Boğulmak

202 53 32
                                    

Bölüm Şarkısı: Mustafa Ceceli - Es 

Aşağıdaki resim: Hayali olarak Defne. 

Mutluluk, ılık bir rüzgarın tatlı okşayışıydı bizim için lakin kimse bilemezdi bunun bir aldatmacadan ibaret olduğunu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mutluluk, ılık bir rüzgarın tatlı okşayışıydı bizim için lakin kimse bilemezdi bunun bir aldatmacadan ibaret olduğunu. O tatlı rüzgar, kasvetlendiği vakit üşümeye başlardık. Yüzümüz bembeyaz kesilirken, iyiden iyiye yüzeye çıkardı şiddeti. Ve biz, bizi aldatanın rüzgar mı yoksa ruhumuzdaki güven duygusu mu, bilemezdik. Yalnız öyle bir sarsılmıştı ki toy ruhumuz, bir daha unutmadı yanında onu koruyabilecek bir hırka taşımayı... Tıpkı bir annenin evladını tembihlediği gibi, tembihledi, "Artık rüzgarlar bile yalancı, sen en iyisi bir palto al kendine." diyerek.

Beden, ruha uydu ve bir daha güvenemedi hayatın hiçbir zerresine.

Hava durumunun bile bedenimize oyun oynadığı bir evrende, daha birkaç gün önce tanıdığımız bir insana nasıl güvenebilirdik ki? Güvenmeyi bırakın, ona daha alışamamışken dahi nasıl böyle bir acıya katlanabilirdik ki?

Gözde Aray, Serdar Aray'ın kızı olamaz...

Kendi kendimi avutmaya çalışırken, müdür kısa bir görüşmenin ardından telefonunu kapattı ve takım elbisesinin cebine attı.

"Sakın ola ki, babanın ısrarlarıyla cezamdan ödün vereceğimi sanma Küçük Hanım." dedi müdür tüm fütursuzluğuyla ayakta dikilmiş olan Gözde'ye bakarak.

"Babam kimseye yalvaracak biri değil, hele ki sizin gibilere asla! Üzgünüm efendim."

Gözde'nin lafı üzerine, müdür kıpkırmızı kesilmiş, ben ise donakalmıştım. Bu cesareti nereden buluyordu Allah aşkına? Müdürün nasıl bir tepki vereceğini ne kadar merak ettiğimi tahmin dahi edemezsiniz.

"Bu terbiyesizliğinin bedelini ödeyeceksin Gözde Aray!"

Müdürün hiddetli sesi, dar ve bunaltıcı bir atmosfere sahip olan odada yankılanıyordu. Gözde yerine ben ürkmüş, bir adım gerilemiştim.

"Gerekirse öderim efendim. Zaten benim hayatım bir şeylerin bedelini ödemekten ibaret. O küçük oyunlarınızda takılı kalacağımı sanmayın."

Tam müdür ağzını açıp, bir şeyler söyleyecekti ki kapının açılma sesiyle duraksadı. İçeriye giren her kim ise, kapıyı dahi çalmamıştı. Müdür bundan rahatsız olmuşcasına kaşlarını çatarak kapıya dikti bakışlarını.

Acaba Gözde'nin babası mı gelmişti?

Kalp atışlarım hızlanırken, birazcık kafamı çevirdim. Yarı aralık olan kapıda bir siluet belirdi gözlerime. Sessizlik hepimizi içine çekmişken, birkaç adım atarak içeri girdi adam. Ayaklarındaki kundura ayakkabı zeminde tok sesler çıkarırken, kapıyı kapattı.

Görünüşünden anladığım kadarıyla kırkına dayamış, belki de ortalamış bir yaştaydı. Eğer Gözde'nin babası olduğunu varsayarsak, benzemedikleri gayet netti. Saçları Gözde'nin aksine koyu ve dağınıktı. Gözleri de yine Gözde'nin mavi gözlerinin aksine, koyu kahverengiydi. Sanırım Gözde annesine çekmişti. Zira; babası ile tek ortak noktaları bakışlarında saklanmış bir gizem oluşuydu...

Son Bir Umut #GPbenikesfet3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin