Bölümlere böyle hoş resimlerle başlamayı sevdim, umarım siz de sevmişsinizdir. Şuraya da bir söz bırakayım da, öyle gideyim bari. :)
Suların akın ettiği bir günde, yağmurun şiddetlendiği o gece ıslanmayan genç kız; tek bir gözyaşında boğuldu...
***
Hayat üstü örtülen tozlu bir masa gibiydi, üzerindeki örtü ise gözlerimizdi. Ben bugüne kadar gözlerimi kapamışım meğerse. Görememişim hayatımın ne denli tozlu, kirli olduğunu. Kandırmışım kendimi "mutlu aile tablosu" ile. Oysa ki katil bir babam varmış benim... Belki de bu bir başlangıçtı, öğreneceğim daha çok şey vardı bu yalanlarla dolu hayatımda.
Kalbimin derinliklerine saplanan hançer, telefondan gelen sesi düşünmem ile daha da çok batıyordu. Henüz on sekiz yaşındayken bu kadar acıyı, sırları kaldırabilir miydi ruhum? Ayaklarımın üzerinde dengemi zor da olsa tutabilmeyi başarabiliyordum şuan. Fakat kalbimin titreyişini bir türlü durduramıyordum. İnsanın kalbi titrer miydi hiç? Evet, kalbim şuan soğuk acılara bürünerek titriyordu.
Şaşkınlıktan aralanan ağzını kapatıp, yutkundu bir süre Büşra. Ellerinin arasından kayıp, yere düşerek paramparça olan telefonu fark ettiğinde gözlerini yerdeki kırık telefon parçalarına odakladı.
"B- ben ya - yanlış duy - duydum, değil mi Büşra?" kekelediğim sözcüklere odaklandıktan sonra kafasını acıyla yukarıdan aşağı doğru sallamakla yetindi sadece. Hayır yanlış duymamıştım, bundan emindim. Sadece şuana kadar yaptığım gibi kendimi kandırmaya çalışıyordum. Benim babam bir katildi her ne kadar hazmedemesem de.
Açelya, boş bakışlarını üzerimizde gezdiriyordu. Fakat ben o boş bakışlardan çok anlam çıkarmıştım. Acı gibi, sessiz çığlık gibi, hayal kırıklığı gibi... Onun çığlığı dudaklarından değil gözlerinden çıkıyordu. Hayır, hayır onun o çocuk kalbi kaldıramazdı bu denli acıyı! O daha dokuz yaşında, bu hayatta kire bulanmamış, masum bir çocuktu.
"Babam katil mi yani?" dedi korkak ve bir o kadar da acı bir sesle. Bu sözleri içimi bir kor misali yakarken Büşra ile eş zamanda kafamızı 'hayır' dercesine salladık.
"Gözde'yi odasına taşımalıyız bir an önce. " dedi Büşra, kaşlarını hafifçe çatarak. Gözde'nin bir kolunu ben omzuma diğer kolunu ise Büşra omzuna attığında ağır adımlarla merdivenlerden geçip Gözde'nin odasına vardık. Evde Gözde'den başka kimsenin olmaması bizim için oldukça büyük bir avantajdı. Kollarını omuzlarımızdan çekip usulca krem rengi yatağına yerleştirdik onu.
"Hemen eve dönmeliyiz. Bu arada duyduklarımız bizim aramızda kalacak, öyle bir şey yoktu. Ali amca katil falan değil, o adam kesinlikle yalan söylüyordur. Anladınız mı beni?" dedi Büşra, kaşlarını fazlasıyla çatarak. Bu kadar iyi olmayı nasıl becerebiliyordu acaba? Başkası olsaydı herhalde katil bir adamın kızıyla asla arkadaşlık kurmaz hatta polise haber verirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Umut #GPbenikesfet3
General FictionBir gece, gökyüzünün en küçük ama en güzel yıldızı yok oldu. O zaman karardı gökyüzü, o zaman kayboldu tüm yıldızlar. Umudu yitirilmiş insanların darmaduman öyküsü... Acı işlenirdi ilmek ilmek ruhlara, umut gömülürdü en derin ufuklara. Sıcak b...