Yalnızlık kokuyor buralar, arada bir gelin; sinsin yokluğun atmosferi.
***
Alnına yapışmış olan kıvırcık saç tutamlarına, ağlamaktan şişmiş olan gözlerine ve titreyen soluk dudaklarına aldanmadan yüzünü daha çok yapıştırdı cama. Biraz da olsa görünebiliyordu kızının solgun bedeni. Ellerini açıp havada birleştirerek bildiği tüm duaları fısıldamaya başladı kadın, elinde kalan son umuduyla...
Hastane koridorundan geçen herkes bir acı taşıyordu ruhlarında. Fakat kızını terk ettikten sonra ölüm tehlikesi geçirirken ona kavuşan bu kadın kadar dertli değil gibiydiler. Kadın, omzuna usulca kafasını yaslamış olan eşine baktı. Ali de en az karısı kadar bitkin düşmüştü. Fazlasıyla çaresiz haldeydiler her ikisi de. Kızları ölü bir şekilde çıksa ne yapacaklarını bilemezken sağ çıkarsa da ne yapacaklarını bilemeyecek kadar çaresiz...
Otomatik kapı hastane koridoruna doğru açıldığında büyük bir telaşla yerlerinden fırladılar eşzamanda. Doktor, dümdüz bir yüzle karşısında büyük bir umutla bekleyen insanlara baktıktan sonra konuşmak adına dudaklarını araladı.
"Kızınız ölüm tehlikesini atlattı."
Doktorun sözü biter bitmez ağlamaktan şişmiş olan gözlerinde birer sevinç ışığı parlamaya başladı her ikisinin de. Banu, eşine bakıp gülümsedikten sonra "Çok şükür..." diye fısıldadı birkaç defa.
Doktor, karşısında sevinçten delirecek gibi olan bu insanların mutluluğunu bozmaktan rahatsız olduğu için hafifçe yüzünü astı. Ardından söze başladı.
"Fakat hafıza kaybı geçirdi."
Doktorun tek bir cümlesi gözlerindeki sevinç ışığını anında söndürmüştü. Ali, kaşlarını çattıktan sonra büyük bir telaş ile "Nasıl bir hafıza kaybı? Bilgi verir misiniz doktor bey?" dedi.
"Beynine almış olduğu darbe daha korkunç olaylara sebep olabilirdi, kızınız iyi atlattı yine. Hafızasında çocukluk dönemlerinden başka hiçbir şey yok. Sizi hatırlamayabilir, sonuçta sizi çocukken nasıl iseniz öyle hatırlıyor." dedi doktor, kendisinden emin bir şekilde.
Ali, doktorun söylediklerini beyninde tek tek inceledikten sonra eşinin bileğini yavaşça tuttuktan sonra koridorda adımlar atmaya başladı. Eşinin soru dolu bakışlarına daha fazla maruz kalmamak için bıkkın bir nefes aldıktan sonra söze başladı.
"Yine gitmek zorundayız Banu. Defne'nin bizi hatırlamamış olması çok iyi oldu aslında. Onun baba ve annesi olduğumuzu söylemeden görüşürüz. Sonra da çekip gideriz yine."
Banu, büyük bir öfkeyle eşinin yakasına yapışıp sarsmaya başladı onu. Etraftaki insanların tuhaf bakışlarını umursamadan ses tonunu yükselterek söze koyuldu.
"Ne kolay söylüyorsun sen? Gidemem ben, bir daha bırakamam kızımı. Görmüyor musun ne halde? Madem ki sadece çocukluğunu hatırlıyor biz de hiçbir şey olmamış gibi yaşarız tekrardan. Ben bir daha aynı acıları çekmek istemiyorum Ali!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Umut #GPbenikesfet3
Tiểu Thuyết ChungBir gece, gökyüzünün en küçük ama en güzel yıldızı yok oldu. O zaman karardı gökyüzü, o zaman kayboldu tüm yıldızlar. Umudu yitirilmiş insanların darmaduman öyküsü... Acı işlenirdi ilmek ilmek ruhlara, umut gömülürdü en derin ufuklara. Sıcak b...