İçimize sığamadı duygularımız, emanet ettik boş bir kavanoza. Yine olmadı, yine çaldılar bizden binbir parça.
***
İsminin art arda seslenilmesi sonucunda gitti Defne. Aklındaki düşünceler savaşırken gitti, Serdar'a hiçbir tepki vermeden öylece gitti. Artık bu vakitten sonra yeni yaralar açamazdı kalbinde. Söz verdi kendine, kimsenin ne dediği umrunda dahi olmayacaktı. Hafızasını kaybetmiş olmasını bir avantaj olarak kullanacak, özgürlüğe kanatlar açacaktı. Bekle bakalım İzmir sokakları, Defne Ardınç geliyor!
***
Tam üç gün oldu İzmir'e geleli. İlk iki günümü yeni okul üniformalarımı almakla geçirmiştim. Şimdi ise yeni hayatım için planlar kuruyordum kendimce. Her şey iyi gidiyordu lakin bir eksiklik vardı: Ben yapayalnızdım. Böyle tek başına tadı çıkar mı bir şeylerin? Çıkmaz sanırım, çıkmaz. Ama ben bunları pek de umursamayacağım. Eğer biri elini uzatırsa tutarım fakat ben kendi kendime uzatılmamış ele tutunmam...
Düşüncelere derince dalmışken bir ses işittim. Bunun üzerine cama doğru yöneldim. Bir dakika camım bir taş atılarak kırılmış mı yoksa ben mi yanlış görüyorum? Ne güzel yeni taşınmıştım bu eve, ne için hemen camımı kırıyorsunuz yahu? Kaşlarım çatılmışken kırık camdan aşağıya doğru bakmaya başladım. Gördüğüm şahıs Kemal amcam mı? Amcamın ne işi var burada?
Beynim sorularla alt üst olurken hızlı adımlarla kahverengi, ahşap kapıyı açarak dışarıya çıktım. Ardından merdivenleri de ikişer, üçer inerek sokağa ulaşmayı başardım. Tam karşımda yüzünde bir sırıtış ile duruyordu Kemal amcam.
"Senin ne işin var burada amca?" dedim soru dolu bakışlarımla. Yanıma doğru yaklaşıp kollarını belime doladı ve hiçbir şey söylemeden sıkıca sarıldı. Sanırım beklediğim el uzanmıştı bana. Benim yapmam gereken ise bu ele sıkıca tutunmak idi şimdilik...
Amcam belimden kollarını çekmiş olduğunda gözlerini kırptı.
"Bu kadar duygusallık yeter, haydi gel benimle bakalım Defne!"
Sanırım ruhum yeni mutluluklara fazlasıyla açıktı. Ayrıca amcamın ani gelişi de çok iyi gelmişti bana. Hiç itiraz etmeden onu takip etmeye başladım. Sessizce, yalnızca gülümseyerek birkaç sokak yürüdük. İzmir'in bu yönünü seviyordum, her daim mevsim normallerinden daha sıcak oluyordu. Bu yüzden üzerimdeki siyah, ince bluzla hiç titremeden sokakta dolanabiliyordum. Bu şehir tam benlik yahu!
Uzun bir yürüyüşün ardından bir dükkanın önünde durduk. Amcam kendine has sırıtışıyla dükkanın kırmızı tabelasına büyük harflerle yazılmış olan "ÇORBACI MAVİŞ" yazısını işaret etti. Kahverengi gözlerim fal taşı gibi açılmışken öylece kalakaldım, bu dükkan amcamın mıydı yani? Ne zaman, ne ara?
"Nasıl ya?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Ellerini ceplerine yerleştirip vücudunu olabildiğince dikleştirdi. Ardından mavi gözlerini kısarak süzmeye başladı beni, adam karizma çıktı bildiğin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Umut #GPbenikesfet3
Fiction généraleBir gece, gökyüzünün en küçük ama en güzel yıldızı yok oldu. O zaman karardı gökyüzü, o zaman kayboldu tüm yıldızlar. Umudu yitirilmiş insanların darmaduman öyküsü... Acı işlenirdi ilmek ilmek ruhlara, umut gömülürdü en derin ufuklara. Sıcak b...