14. Bölüm/ Gökyüzünün Ruhu Çirkin Ölüsü

99 9 21
                                    

♫  Bölüm Şarkısı: Gripin - Bir Cevabım Var Mı? ♫

Çiselemeye başlayan yağmurun altında attı yine o büyük adımlarını Korkut. Çorbacı dükkanından çıkalı henüz dakikalar bile olmamışken, çoktan uzaklaşmıştı oradan. Mutluluk kavanozuna o notu emanet ettikten hemen sonra, kaçıvermişti bir suçlu misali.

Korkuyordu zira, bunca yıldır içinde birikenleri küçük bir kağıt parçasına emanet etmişti.

Yüreğinden akan kanları, mürekkep niyetine kullanarak yazmıştı o satırı.

Korkuyordu zira, maskesini ele vermek istemiyordu. O güçlü, öfkeli suretinin altında saklanan güçsüz, kırgın çocuğu fark etmelerini istemiyordu.

Korkuyordu zira, hayatını zindana çeviren adama, babasına benzemek istemiyordu. Unutmuş gibi görünürken unutmamış olması da bir yalan değil miydi hakikatte? Doğrusu, hiçbir şey babasının yalanları kadar acımasız olamazdı ya... Yine de, "Olsun." dedi. "O adama zerre kadar benzememeliyim."

Islak kaldırımlarda uzunca bir süre yürüdü Korkut. Öylesine dalmıştı ki düşüncelere ne sırılsıklam olan bedenini hissediyordu, ne de sertçe yumruk biçimine getirdiği ellerinin sızısını... Yürüyordu sadece, ayaklarının komutu altında.

Bir an duraksadı, uzunca bir soluk çekti ciğerlerine. Aldığı nefes, şafağın karanlığında bir duman olup kaybolurken, başını kaldırdı yukarıya doğru.

"Hani ölüler sevdiklerini gökyüzünde izlerlermiş ya... Doğru mu acaba?" diye düşündü Korkut, saf bir şaşkınlıkla. Ardından gözlerini kısarak etrafı kontrol etti, kimsenin olmadığını fark edince de dışa vurdu düşüncelerini.

"Bunu bana küçükken sen söylemiştin değil mi baba? Gerçi..." dedi, sesi titreyince durdu. Genzini yakan bir acı dolandı boğazında. Yine de zorladı kendisini, devam etti cümlesine.

"Senin dediğin hiçbir şey doğru olmaz ki, bu da yalandı değil mi?"

İçindeki kırgın çocuk dile gelince, susmadı bu defa. Ne genzini yakan o acıya aldandı, ne de titreyen sesine...

"Ama bu defa gerçekten inanmıştım yalanına. Hatta..." dedi, elini sol yanına yerleştirdi.

"Seni burada öldürüp gökyüzüne diktim yerini, şimdi hangi buluttan bakıyorsun bana? Hangi buluttan haykırıyorsun yalanlarını? Duymuyorum baba, duymak da istemiyorum o sesini... Git, ne yeryüzüne yakışıyorsun, ne de gökyüzüne!"

Gökyüzünden birer birer süzülen yağmur damlacıkları ıslatırken çehresini, gözlerini yumdu sıkıca. Yine bir ıslaklık hissetti yüzünde ama bu defa farklı bir ıslaklık... Tuzluydu biraz, acıydı da hem.

Ve bu damla, mavi gözlerinden süzülmüştü. Babasından aldığı gözlerinden...

❃ ❃ ❃

Güneşin kızıllığıyla mavi gözleri buluştuğunda, oturmuş olduğu iskemlede kıvranmaya başladı Korkut. Uzun vücuduyla küçük iskemlede oturmuş, sırtını ve kafasını da pürüzlü, yıkık dökük olan duvara yaslamıştı. Harika (!) geçen bir uykuya veda ederek ayağa kalktı.

Eliyle ağrıyan boynunu ovuştururken, ayaklarıyla da itmeye başladı yerdeki çöp yığınlarını. Nihayet lavaboya vardığında, elini yüzünü yıkayarak ayıldı az da olsa.

Çarpık adımlarla salona vardığında telefonunun sesi kulaklarına ulaştı.

Gripin - Bir Cevabım Var Mı?

Bu şarkı onun için çok özeldi. Mazisindeki o berbat anıları yad ederdi bu şarkıyla, yüreğinin dar mezarlıklarına gömdüğü çocuğu uyandırırdı. Ve o çocuk yorgunluk uykusundan uyanıp, ebedi uykusuna yatardı bu defa. Onun aydınlığı da karanlıktı neticede...

Son Bir Umut #GPbenikesfet3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin