Bölüm Şarkısı: Sagopa Kajmer - Ateşten Gömlek
Tan yerinin ağarmasıyla birlikte, muazzam bir manzara sunulmuştu gözlerimin önüne. Dizlerimi kendime doğru çekmiş, çatı katında oturuyordum bir başıma. Manzaranın büyüsüne kapılmış öylece dururken, sabahın serin rüzgarı da, okşuyordu ruhumu.
Manzarayı seyrettikten sonra, etrafı gözlemlemeye başladım. Tüm evlerin kapı ve pencereleri kapalıydı, birkaç evi saymazsak. Bu evler de, ya sabah ezanına kalkan insanlara, ya da güne erken başlayıp zamanını iyi değerlendirenlere şahitlik ediyordu. Mesela; Ahmet Amca, aralık olan pencereden gördüğüm kadarıyla secdesiyle buluşturuyor alnını. Ayşe Teyze ise, balkonunu süsleyen açelya ve menekşe çiçeklerini suluyor özenle.
Ve ismini bilmediğim diğer insanlar... Hepsi bihaberler, onları seyreden bu deli kızdan.
Omzumda hissettiğim bir dokunuşla, düşüncelerimden sıyrıldım. Kafamı geriye doğru çevirdiğimde, amcamın mavi gözleriyle karşı karşıyaydım.
"Bu sabahın köründe ne işin var çatı katında?" diye sordu amcam, tek kaşını kaldırarak.
"Evde uyuklamaktansa, manzarayı seyretmek daha cazip." diyerek, tekrar manzaraya çevirdim bakışlarımı. Bu esnada, beni şaşırtarak o da çöktü yanıma.
"Elbette ki öyle. Benim lafım buraya çıkmana değil ufaklık, benim yerimi kapmana kızıyorum."
"Sen... Buraya mı geliyorsun?"
Yüzümdeki şaşkın ifadeye gülerek, umursamazca omzunu silkti.
"Hem de her sabah... Neyse, sus bakalım. Bak, kuşlar kanat çırpıyor gökyüzüne."
İşaret parmağıyla gösterdiği yere odaklandım. Dediği gibi, birçok kuş bir araya gelerek dans ediyordu gökyüzünde. Hepsi, eşzamanda kanatlarını açıp kapatıyor ve tırmanmaya başlıyorlardı bulutları birer birer. Dönüyorlardı tüm gökyüzünün etrafında, huzuru temsil ediyorlardı bir araya gelerek oluşturdukları güzelliklerle.
"Hasta olma, daha çok çıkacağız bu çatı katına."
Amcamın sesi sessizliği bölerken, omzuma bıraktığı hırkayla bedenimi sardım. Sabah tüm serinliğini koruyordu ama ben, öyle dalmıştım ki iç dünyama... Soğuğu dahi hissetmemiştim.
"Amca, bir şey sorabilir miyim?"
"Hı hı, sor."
Doğanın temiz havasını ciğerlerime çekerken, söze nasıl gireceğimi düşündüm. En sonunda dayanamayarak, aklıma ilk gelen sözcükleri toparlamaya çalıştım.
"Hani... Hani, mutluluk kavanozuna atılmış o not vardı ya. Onu bırakan kişi, senin çocuğun mu? Ben gerçekten hiçbir şey anlamadım, senin çocuğun var mıydı? Neden söylemedin ki bana?"
Elleriyle griye kaçan sakallarını okşamaya başladı. Yüzünü benden öte tarafa çevirip, bakışlarını göğe kaldırdı.
"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum Defne."
"Ama amca... O kadar soru işareti var ki zihnimde, deliriyorum adeta. Hafızamı kaybettiğim günden beri, bir huzursuzluk var içimde. Hiçbir şey bana ait değil sanki, hayatımı benimseyemiyorum. Güvenemiyorum, sevemiyorum. Hiç ama hiçbir şey hissedemiyorum!"
Ellerimi saç diplerime geçirmiş, haykırıyordum içimde birikenleri. Vücudumu ter basarken, bileğimden tuttu amcam.
"Sakin ol Defne."
"Olamıyorum amca! Gerçekleri öğrenmediğim sürece olamam."
"Ben dükkana gidiyorum, sakinleştiğinde gelirsin. Lütfen, bu saçma sapan düşüncelerinden arın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Umut #GPbenikesfet3
Genel KurguBir gece, gökyüzünün en küçük ama en güzel yıldızı yok oldu. O zaman karardı gökyüzü, o zaman kayboldu tüm yıldızlar. Umudu yitirilmiş insanların darmaduman öyküsü... Acı işlenirdi ilmek ilmek ruhlara, umut gömülürdü en derin ufuklara. Sıcak b...