11. Bölüm - "GÜVEN" (PART 2)

741 66 4
                                    

"Uyanıyor galiba."

Kulağımda, sanki bir grup ordu bir şey çalıyormuş gibi rahatsız edici sesler yankılanmaya başladığında, gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştım. Sağ göz kapağım, diğer gözüme oranla daha geç açılırken gözümün üstündeki ağırlık sızlamama neden olmuştu.

"Eflin?"

Gözümün önündeki bulanıklık bir anda netleşmeye başlarken Azad'ın elinde tuttuğu buz torbasıyla, gözüme baskı yaptığını görmemle yerimde kalakalmıştım. Buz torbasını biraz daha bastırmasıyle ağzımdan kaçan ufak çaplı bir inleme, yerimde huzursuzca kıpırdanmama neden olmuştu.

"Çok acıyor mu?"

Azad'ın belki de uzun zamandan beri ilk kez bu kadar yumuşak gördüğüm gözleri, şu an acımı bile unutturabilecek bir güzellikte bana bakıyordu. Maviler, bir okyanustu sanki ve beni daha da derinine çekmek istiyordu. Yosunsuz bir su nasıl berrak ve güzel olurdu değil mi? Azad'ın gözleri de şu an kelimenin tam anlamıyla bana o güzelliği sunuyordu.

"Annem nerde?" dedim ve bir anlık endişeyle yerimden doğrulmaya çalıştım. Azad, kollarıyla beni durdurdu ve "Annen iyi. Ekin yanında bekliyor." dedi. Yattığım yatağa geri uzandığımda, içimdeki endişe ve korku parçalarını yok etmeyi denedim. Ama maalesef ki bu olmuyordu. O adamın bir gün bizi bulacağını biliyordum ve o günün gelmesinden dolayı çok korkuyordum. Annemle konuşup bir an önce o adama boşanma davası açmasını isteyecektim. Evet, zor bir şeydi belki ama annemin hayatını da kendi hayatımı da daha fazla tehlikeye atamazdım. O adam korkunçtu. Sevgiden ve insanlıktan yoksundu.

"Ben bir Ekin'e bakayım."

Yiğit, Azad'ın omzuna vurdu ve bana göz kırparak odadan çıktı. Galiba Ekin'in benim için hazırlardığı odada yatıyordum. Bu odada yatmak nasip olmasa da, belki de ilk kez yatmamdan dolayı oluşan güven kokusunu alabiliyordum. Azad, buz torbasını aldı ve ardından komodine yönelip bir bardağa su doldurdu. İşittiğim poşet sesiyle ve bu sesin verdiği tanıdıklıkla sessiz bir şekilde inlerken Azad yatağa oturdu ve "Şişh. Bu ilaçlar içilecek." dedi.

"İçmesem?" dedim ve Azad'ın yüzüne kaşlarımı çatarak baktım. O ilaçları gerçekten içebileceğimi sanmıyordum. Azad başını sağa sola salladı ve "Prospektüsünde maalesef öyle bir şey yazmıyor." deyip, bana göz kırptı.

Hadi ama! Cidden şu an, şu ortamın hatrına bari böyle hareketler yapmasan?

"Ben hap yutamam ki." dedim ve sona doğru güçsüz çıkan sesimle Azad'a çekinerek baktım. Azad ilk önce gözlerime şaşkınlıkla baktı ve ardından koca bir kahkaha attı.

"Neden gülüyorsun?" dedim ve kaşlarımı çatarak Azad'a bakmaya devam ettim. Azad, bir şey demeden tekrar gülmeye devam ettiğinde, "Hey, sana diyorum. Neden gülüyorsun?" dedim.

En sonunda susup gözlerime bakmaya başladığında "Hiç." dedi ve eliyle dudağındaki gülüşü temizlemeye çalıştı. "Sadece bu cesur kızın arkasındaki küçük kız çocuğu beni hiç şaşırtmadı."

Duyduklarımı doğru mu anladım diye birkaç saniye bekledim ve sonunda doğru anladığıma karar kıldığımda, kaşlarımı daha da çattım. "Hah!" dedim ve Azad'a sert bir şekilde baktım. "Küçük bir kız çocuğu mu? Sensin küçük bir kız çocuğu."

Azad önce kaşlarını kaldırdı ve ardından vücuduna bir göz gezdirip, bana çarpık gülümsemesiyle bakmaya başladı. Pislik. Resmen vücuduyla beni ezdiğini göstermeye çalışıyordu.

"Umuyorum ki mesaj yerine ulaştı." dedi ve bana tekrar göz kırptı. Cidden? Bu günü atlatabiliyor muyduk, yoksa başka bir zamana erteleyebiliyor muyduk? Şu an bu çekiciliğin hiç ama hiç sırası değildi.

YIKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin