''Konuş artık Eflin,'' dedi Emir elindeki çay bardağını daha sıkı tutarak. ''Geldiğimizden beri ağzını bıçak açmıyor.''
Ellerimi yüzüme koydum ve hızlıca aşağı yukarı gezdirdim. Kendimi hala ayılamamış gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve önümdeki çay bardağına dönüp elimle kavradım. Sıcaklık iyi gelmişti. Gerçi benim gibi acıya hissiz olanlar için iyiydi. Kaynar çayı daha ilk geldiğinde yarılamıştım ve bu da Emir'in beni azarlamasına neden olmuştu. Fakat kimin umurundaydı? Bazı şeyleri unutmak için galiba acıya ihtiyacım vardı.
Emir'le salondan ayrıldıktan sonra üniversitenin hemen yanında olan Üni-Bar'a gelmiştik. Havası biraz basık olsa da iyi geliyordu. Tek kötü yanı buradan her çıktığımda, üzerimin sigara kokusuyla kaplanmış olması oluyordu.
''Teşekkür ederim,'' dedim ve başımı kaldırıp Emir'e baktım. Gözleri ne dediğimi anlamazcasına bana bakıyordu ve bu haliyle baya tatlı duruyordu. ''Az da olsa kafamı dağıtabildim. Teşekkür ederim.''
Açıklamadan sonra anlamış olacak ki gülümsedi ve omzunu silkti. ''Kim olsa aynı şeyi yapardı.'' dedi ve önündeki çaya tekrar yöneldi.
''Yapmazdı,'' dedim. Gerçekten de yapmazdı. Ekin ve Emir benim için birer şanstı. Sanki bir hata yapsam elimden kayıp gideceklermiş gibi hissediyordum ve bu durum onlara daha da sıkı bir şekilde sarılmama neden oluyordu. Tek bir hata sonum demekti. Zaten kaybedecek neyim kalmıştı ki?
''Bana karşı ne hissediyorsun, içinde nasıl bir savaş veriyorsun bilmiyorum Emir. Ama ben seni, sen olduğun için seviyorum. Yanımda olduğun için, bana destek çıktığın için, bana merhamet ettiğin için... Daha fazlası yok. Bu söylediklerim şuan kalbinde belki de, daha da fazla yaralar açıyor ama elimde değil, susamıyorum. Senin bana, benim sana baktığım gibi bakmaman kendimi sana açmamda bana engel oluyor.''
Evet, hızlı konuşmuştum belki de fazla abartmıştım ama geç kalmıştım. Bu konuşmayı yapmak için çok geç kalmıştım. Emir derin bir nefes aldığında, konuşma boyunca yerde tuttuğum bakışlarımı yerden kaldırdım ve gözlerine baktım. Zordu hissediyordum fakat yapmalıydı. Bunun sonu yoktu, o benim için bir dost, bir kardeş, bir sırdaştı. Can yoldaşımdı.
''Eflin,'' dedi inleyerek ve ardından gözlerini benden kaçırdı. ''Zorluyorsun beni, ne olur sus.''
Bu sefer nefes alma sırası bendeydi. Gözlerime saniyelikte olsa attığı o acı dolu bakış, çoktan nefesimi kesmeye yetmişti. Bu bakış belki de uzunca bir süre rüyalarıma girecekti.
''Emir,'' dedim ve elimi uzatıp elinin üstüne koydum. ''Ne olur dinle beni. Ben böyle olsun istemezdim.''
Emir yavaşça döndü ve bakışlarını önce elinin üstünde duran elime çevirdi. Evet, dışarıdan yanlış anlaşılabilirdi ama içimin bu davranışa neden onay verdiğini biliyordum. Tamamen kardeşçeydi. Gözlerini kaldırdı ve gözlerimle buluşturdu. Bakışları çok şey anlatıyordu ama bir o kadar da susuyordu. Ne anlatmak istiyorsun Emir? Aç bana kendini.
''Tabii ki de sen böyle olsun istemezdin Eflin,'' dedi ve o da elini elimin üstüne koydu. ''Ama inan bana dayanamazdım. Çevremdeki çoğu kızdan daha gerçektin. O kızlar gibi değildin. Çok çabaladım, çok uğraştım, başka kızlara yöneldim ama olmadı. Yapamadım. Ne zaman başka bir kıza baksam, gözümün önüne gelen o masum bakışlarını silip atamadım. Senin hiçbir suçun yok. Eğer bu davada ipe asılacak birisi varsa o da benim. Çek ipimi bitsin bu azap.''
Kalbimin sızladığını, gözlerime birazdan yaşların dolacağını hissediyordum ama olamazdı. Hayır, o benim kardeşimdi. Masum, çapkın ama bir o kadar da duygusal olan arkadaşımdı. Nasıl bu kadar yer verebilmişti bana kalbinde?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKINTI
Teen FictionKaranlık bir katilin tırnaklarını geçirdiği ve tuzağına düşürdüğü yeni kurbanı. Fakat hesaba katmadığı şeyler vardı. Bir yol... Elinde tuttuğu bıçağın soğukluğu kızın bedenine işlerken her şeyi gören bir çift mavi göz. Azad Ataman. İşi yarım kalan b...