12. Bölüm - "DERS"

778 58 5
                                    

"Yemin ederim o adamı öldüreceğim."

Ekin, karşımda sinirle saydırmaya devam ettiğinde, bende elimdeki içi kum dolu yastığı daha fazla sıkmaya başladım. Çok sinir bozucuydu, kumlara ulaşamamak ve her sıktığında daha da yayılması, içimde onları daha fazla sıkma isteğine neden oluyordu. Aslında hayatta böyle değil miydi? Elimdeki yastık bir dünyaydı ve bu kum taneleri biz insanlardık. Her birimiz bir yerlerde yaşam savaşı veriyorduk ama her seferinde, yukarıdan bir el buna engel olup, bizi köşeye sıkıştırıyordu. Kum tanelerinden farkımız yoktu, hatta onlar bile bizden daha özgür olabilirdi.

"Sakin ol," dedim ve elimi sinir bozucu kum yastığından çekerek Ekin'e odaklanmaya çalıştım. "Ben alıştım artık. Düşünmeyince acı daha da hafifliyor."

Ekin, gözlerime uzunca bir süre baktı ve ardından elleri bacaklarına çaresizce düştüğünde yanıma gelmeye başladı.

"Neden bana söylemedin Eflin?" dedi ve gözlerindeki kırgınlığı belli etmemeye çalıştı. "Hani biz kardeştik? Yani o saçma şeyle birlikte daha da can kardeştik."

Ekin'in dediği şey üzerine, zihnim anılarımı yoklamaya başladı ve ardından en dipte küçük sahneler bulur gibi oldu. Siyah beyaz görüntüler, gözümün önünü istila etmeye başladığında, dudaklarım yukarı kıvrıldı.

"Hadi ama Eflin, sadece küçük bir çizik. Sonra hemen bitecek."

Evet, sadece küçük bir çizik açmıştık bileklerimize ve ardından kardeşliğimizi daha da ileri boyutlara taşımıştık.

"İşte şimi kan kardeş olduk. Kanlarımız buluştu ve bizim aramıza artık kimse giremez."

Dudaklarımdan küçük bir kıkırtı kaçtığında, Ekin'de gülmeye başladı. Güzel ama bir o kadar da içimi acıtan anılardı. Keşke o günlere geri dönebilseydik. Yani en azından ben dönebilseydim, belki her şey daha güzel ve toz pembe olmaya devam ederdi. Belki de bu kadar ağlamamış olurdum. Canım daha az yanmış olurdu.

"Kendi ütopyamda bunun doğru olduğuna inandım demek. Bir baba neden kızına sevgi göstermesin ki Ekin? Ya da bir baba kızını hiç mi sevmez? Evet, sevmez. Benim babam bana bir gün bile sevgi göstermedi. Her günüm aşağılayıcı sözler duymakla geçti. Canım yandı Ekin, sana bile anlatamadım. Utandım, çok utandım."

Gözlerim resmen bana ihanet ediyordu. Daha sabah onlarla konuşmuştum ben, sözümden çıkmayacaklardı ve bundan sonra beni güçlü kılan bir parçam olacaklardı. Ekin, gözlerindeki yaşı sildi ve ardından bana sımsıkı sarıldı. Ekin'in şefkatini seviyordum. En çaresiz hissettiğim zamanlarda, bir ağrı kesici olup acımı dindiriyordu. Nereye, ne etkisi yapacağını çok iyi biliyordu.

"Hey! Aldatılıyor muyum yoksa?"

Yiğit'in sesiyle birbirimizden ayrıldığımızda, gülümsememize engel olamadık. Gerçekten iyi bir çocuktu. Ekin şanslıydı, böyle bir aşka sahip olduğu için çok şanslıydı hem de.

"Ben seni hiç aldatır mıyım sevgilim?"

Ekin ayağa kalktı ve sevgilisinin dudağına minik bir öpücük kondurup, sımsıkı sarıldı. Gözlerim utançla başka yere kayarken, kapının önünde dikelmiş bir silüet gördüm. Gözlerimi bir iki kez kırpıştırdığımda, silüet kendini doldurmuştu ve belki de şu an hiç görmemem gereken bir yüzü gözler önüne sermişti. Hazır mıydım? Ah, hayır. Hiç sanmıyordum.

"Derse geç kalıyoruz."

Ders mi? Hadi ama! Bu kadar mı uzaklaşmıştım okul hayatından? Hızlıca yerimden kalktım ve çantama küçük bir defter attım. Üzerimde zaten normal kıyafetlerim vardı. Beklentiyle beni bekleyen ve izleyen Azad'a bakışlarımı çevirdiğimde "Ne?" dedim. Cidden beni incelemesi canımı sıkıyordu.

YIKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin