20.BÖLÜM:ÖLÜMÜN UCUNDA

2 1 0
                                    

İyi okumalar dilerimm:)

Sabah olmuştu. Gözlerimi açtım ve odadaki herkesin uyuduğunu gördüm. Yavaşça yerimden kalktım ve dağılmış saçlarımı hızla tepeden topladım. Odadan yavaşça çıktım ve banyoya yöneldim, yüzümü yıkadım.

Yüzümü kuruladıktan sonra aynada ki yansımama baktım. Aynada kendimi görünce aklıma gelen ilk şey, bugünün resmen bir kıyamet günü gibi olacağı aklıma geldi.

Kafamı sağa sola salladım ve banyodan çıktım. Aşağı kata yöneldim.

Acaba notuma cevap vermiş miydi? Onun yanına nasıl gidecektim? Ne zaman gidecektim?

Yemek masasının alanına gittim ve arka bahçeye çıkan kapıya doğru ilerledim. Kapıya takılı olan anahtarı yavaşça çevirip kapıyı açtım. Ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirdim. Derin bir nefes alıp verdim. Tüm çiçekleri geçmiş, o büyük en güzel görünen gülün oradaydım.

Yapacaktım, korkmayacaktım. Ailem ve arkadaşlarım için.

Eğildim ve gülün altında ki toprağı elimle yavaşça kazıdım ve parmaklarıma tekrar zarf değdi. Bu zarfın içinde ya benim dün yazdığım cevap yazıyordu, ya da Ali’nin bana yazmış olduğu cevap yazıyordu.

Zarfı toprağın arasından çıkardım. Rengi bu sefer beyaz renkti. Zarfı açıp içinde ki kağıdı çıkarıp zarfı yere koydum ve kağıtta yazanları okudum.

“Sabah saat onda mektubu geç görürsen öğlen üçte dışarı çık sağa yönel dümdüz ilerle. Solunda bir orman kalacak ormana gir seni bulacağım.”

Kağıtta aynen böyle yazıyordu. Aklım biran durmuş gibi oldu ama sonradan  kendime geldim. Şuan herkesten önce uyandıysam daha erkendi. Mektubu zarfın içine koyup zarfı hızlıca toprağın içine koydum.

Ayağa kalktım ve kapıya doğru yönelip içeri girdim. Kapıyı kapattım ve oturma odasına yöneldim. Duvarda duran saate baktım ve saat dokuza kırk geçiyordu.

Gözlerimden yavaşça yaşlar süzülmeye başlamıştı. Gözyaşlarıma aldırış etmeden yukarı kata yöneldim. Yavaşça odanın kapısını açıp içeri girdim. Bavulumun olduğu yere gittim. Yere oturdum ve bavulumu yavaşça açtım. Kıyafetlerin arasına gizlediğim günlüğümü çıkardım ve arasına koyduğum notu aldım. Bu notu evdeki herkes adına yazmıştım.

Günlüğümü tekrar bavulumun içine koydum. Tam üst alacakken bavulun içinde Berk’le küçüklüğümüzden kalan, okulda çekindiğimiz fotoğrafı gördüm. Fotoğrafı elime aldım ve hafifçe gülümsedim. O gün Berk, İstanbul’dan haberim olmadan gitmişti bende üzüntüden sınıfça çekindiğimiz o fotoğrafı alıp sadece Berk’le benim olduğum kısmı kesmiştim. Küçüklük işte.

Fotoğrafı yere indirdim ve bavuldan en kalın sweetimi ve kot pantolonumu çıkardım. Hızlıca odadan çıkıp banyoya girdim ve üzerimi değiştirdim. Tekrar odaya yöneldim ve pijamalarımı bavuluma koyup ağzını kapattım ve yerde duran fotoğrafı alıp sweetimin içine koydum.

Odadan çıkmadan önce kızlara ve Selda Ablaya tek tek baktım. Akan gözyaşlarımı sildim, burnumu çektim ve odadan çıkıp kapıyı kapattım.

Ve şuan benim yapmam gereken şey, Osman Komiser, Emir veya Berat’ın silahını almaktı. Koridorun ortasında öylece dikilmiş kalmıştım. Benim mecburen odalarına yavaşça girip gördüğüm ilk silahı almaktı. Eğer aralarından biri uyansa bir bahane uydururdum.

Yavaşça Osman Komiser, Emir ve Berat’ın yattığı odanın kapısının önüne geldim. Kapının kolunu tuttum ve kendimden emin bir şekilde yavaşça kolu indirdim. En fazla ne olabilirdi ki?

İntikam Mevsimi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin