Justin'in Gözünden:
Kapıları açıp beni mahkeme salonuna almaları için endişeyle bir süre ayakta durdum. Tüm bunlar olduktan sonra burada beklemek tuhaftı. Ben, bir kişi için buraya geri dönmüştüm. Akıllıydım, işlerimi doğru bir yolla hallederdim ve hiçbir şeyin yaptıklarımı engellemeyeceğinden emin olurdum.
Ama bu sefer bok etmiştim ve bunları başlatan piçe aldanmıştım.
Sonsuzluk gibi süren bir zamandan sonra bir adam kapıyı açtı ve yanımdaki bekçiye kafasını sallayarak beni içeri sokmanın zamanı olduğunun işaretini verdi. Bunu bilmek, beni içten içe germişti. İçerideki herkesle yüzleşecektim ve hiçbiri hikayeyi benim tarafımdan dinlemeye istekli değildi.
Pazılarımı tutarak yolu gösterirken diğer eliyle de beni iki kapılı aydınlık odaya itti. Dengemi yeniden kazanmak için biraz tökezledim. Ellerim hala önümde kelepçeliydi ve bir zincirle bağlıydı, ayak bileklerim ise gevşek bir şekilde tutturulmuştu.
Gözlerim ışığa alışmadan önce, beni bir bakıma kaybolmuş hissettiren etrafa bakındım. İçimdeki bir şey, yaptıklarıma rağmen buraya ait olmadığımı çığlıklarla söylüyordu. Odadaki her insan bana doğru sanki farlara yakalanmış bir geyikmişim gibi bakıyordu.
Pek mümkün olmasa da, sessizlik kötüydü. Burada herkesin oturarak her hareketimi incelediğini görmek beni geriyordu. Odayı taradım, jüriye bakınmadan önce, tam şu anda önümde oturuyor olan yargıcı seçtim. Bir çoğu, düşüncelerinden tamamıyla sıkılmış görünen bir kız ve benim bilmediğim bir şeyi biliyormuşçasına sırıtan bir adam dışında, bana duygusuz, bomboş bir ifadeyle bakıyordu.
Ve eğer oraya gidip onun o lanet suratındaki sırıtmayı silmek çok zamanımı alır deseydim yalan olurdu.
Başımı salladım, izleyicilere baktım, gözlerim anında onun üzerine yerleşti. Çok yersiz ve korkmuş görünüyordu. Onun burada olmasından nefret ediyordum, ve onun benim yüzümden burada olmasından daha da çok nefret ediyordum.
Kelsey, bana hafif bir gülümseme gönderirken göz göze gelsek de o an hemen bitti, ve göz göze gelmekten kaçınırcasına başka bir tarafa baktı.
Ağzımı açtım, bekçi beni gerçeğe döndürüp ileri itene kadar bir şeyler söylemek istiyordum, hiçbir şey bunları ona ne kadar üzgün olduğumu söylemekten daha iyi yapamazdı.
"İleri git, Bieber." Suratında gaddar bir ifadeyle konuştu.
Sert sert baktım, önünde birkaç kağıt parçasıyla oturan avukatımın masasına doğru ilerledim. Bana bakarak güven verici bir gülümseme takındı, ama ben karşılık vermedim, çünkü kendi problemlerimi henüz çözememiştim.
İçimde bariz bir kaygı vardı, ama bununla birlikte kızgın hissediyordum. Bu odada oturup yaptıklarımın yarısını dahi bilmeden beni yargılayan her insana kızgındım, beni bu hatayı yapmaya iten pisliğe kızgındım, aptal olup bu karışıklığa girdiğim için kendime kızgındım.
Başsavcı ayağa kalmamı söyleyip dava başlamadan önce her şeyi yerine koymam birkaç dakikamı aldı. Ayağa kalktım, öne yürüdüm, attığım her adımda başımı biraz daha kaldırdım. Öz güven anahtardı -eğer göz temasından kaçınırsan bu seni şüpheli yapardı, eğer gizleyecek hiçbir şeyin olmadığını gösterirsen de tam tersi olurdu.
Yargıcın yanında yerimi aldım, başsavcının hazırladığını bildiğim sorularını sormaya başlamasını bekledim. Jean, yani avukatım, beni sorulacak olan sorulara alıştırmıştı. Tek bir yanlış hareket sonum olurdu. Bunu çok iyi biliyordum.
Parmaklarımı beceriksizce oynattım, bana ilk ne soracağını beklerken nefesimi tuttum, beni tahrik etmeye başlaması uzun zaman almamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGER'S BACK - DEVAM
Teen FictionDanger's Back; orjinali Twitter'da @JileyyOverboard adlı kullanıcıya ait olan, 63 bölümlük "Danger" hikayesinin devamı ve dünya çapında milyonlarca okuyucuya sahip! Sen de göz atmak istemez misin? (Çeviri tamamen bana aittir.) Translation from Eng...