44.2

1.5K 82 46
                                    

"Hayır!" yalvardı, Justin'in kolunu kavradı, onun ne yapmayı planladığını biliyordu, "Lütfen bunu yapma. Lütfen! Onunla tekrar konuşmayacağım, söz veriyorum!"

Justin dalga geçti, onu iğrentiyle küçümsüyordu, kolunu çekti, "Ve sana inanmamı mı bekliyorsun?" acıyla güldü, görüşünde karanlıktan başka bir şey yoktu, "Acınacak bir haldesin." Ve bununla birlikte, Justin arabasının lastiklerini gıcırdatarak gitti. Kelsey, duvara bakarak hıçkırıklarla ağlarken kapıda John ile Carly belirdi.

Justin'in arabasını park edip Tanner'ı aramaya başlaması uzun sürmedi. Gözlerinde kinden oluşmuş kalın çizgilerle onun çoktan sinirli olduğunu anlayan herkes, kötü tarafıyla karşılaşmamak için yolunu değiştiriyordu.

Onu gözünden kaçırmamak için kampüsteki bir banka oturdu, beş dakika içinde saat 6'yı gösterdiğinde, birkaç adım ötesinde arkadaşlarıyla gülüşmekte olan sarışını fark etti.

Zaferle sırıttı, banktan aşağı indi, ona doğru ilerlerken kendini görünmemek için yeterince gizledi. Tanner, arkadaşlarından ayrılmak üzere tokalaşırken bekledi; ancak o farklı bir yöne doğru gidip, binaların arasındaki dar yola yürüyünce Justin kendine güldü.

Burada olması zaten dikkatleri üzerine toplayabilecekken, daha fazla dikkat çekmemek için kafasını eğik tutuyordu; Tanner'ın vücuduna yaklaşmak üzere adımlarını hızlandırdı, sonunda yakınına vardığında ceketinin kapşonunu kavrayıp onu tuğladan yapılmış duvara fırlattı

"N'oluyo lan-" cümlesini bitiremeden Justin ağzına bir tane yumruk geçirerek onu susturdu.

"Kahretsin," Tanner çıkıştı, çenesi sarsılırken akan kanı sildi, ona yukardan bakan Justin'i gördü.

"Yüce İsa, bu da ne içindi?"

"Sana ondan uzak durmanı söyledim," Justin parmaklarıyla Tanner'ın ensesinden tutarak onu aşağı çekti, bu şekilde boyları hemen hemen aynı olmuştu, "ve sen beni dinlemedin." Daha fazla bir şey söyleme gereksinimi duymadı, ona kendini savunması için şans vermeyip yumruklarını defalarca geçirmekten hiç tereddüt etmedi.

"Kelsey benim," ona saldırmaya devam ederken zar zor nefes alarak konuştu.

"O bir oyuncak değil," Tanner bunu söylediği için kafasını uçuracağını bilmesine rağmen karşılık verdi.

"Ve o kesinlikle senin değil," küçümsedi ve hiç beklemeden Tanner'ı yere yatırdı, tek bir gram pişmanlık duymayarak onu tekmelemeye başladı. Justin'in neden olduğu her yaradan kanlar fışkırıyordu, "Senden hoşlanmıyorum," homurdandı, "Ve asla hoşlanmayacağım. Sana hiçbir şekilde güvenmiyorum ve bu seni otomatik olarak hedef listeme koyuyor. Kendini ne sandığın sikimde değil ama sana bir şey dediğim zaman," Tanner acıyla feryat ederken suratına bir tane daha çarparak kafasını dizlerine doğru düşürdü, "yapacaksın."

"Bu yaptığın yüzünden seni asla affetmeyecek," bir eliyle burnunu, diğer eliyle de karnını tutarken yutkundu.

"Onu benim bildiğim gibi bilmiyorsun ve açıkçası, siklemiyorum." Tanner'a doğru eğildi, suratına hafifçe vurdu, dudaklarında rahatsız edici bir sırıtma vardı, "ama bir daha bana karşı çıktığını görürsem, gözünü kırpmaya vaktin olmadan seni öldürürüm."

Kanla dolu tişörtünü tutarak onu tekrar duvara yapıştırdığında, başını yana kırıp yanaklarını biraz daha morartmadan önce, midesine doğru vurmaya devam etti.

"Hey, burada ne haltlar dönüyor?" bir yetkilinin keskin sesi bulundukları yolun en sonundan geldi. Fakat Justin aldırış etmek için çok meşguldü, çöküşünü izlerken Tanner'ın kasıklarına dizini geçirdi.

DANGER'S BACK - DEVAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin