47.2

1.7K 77 27
                                    

İlahi Bakış Açısı:

Justin ve John'un dostluğunun, birbirlerini sadece en yakın arkadaş olarak görmek yerine birer kardeş olarak gördükleri için, saygıdeğer şekilde uzun yollar aşabileceği bilinmeyen bir şey değildi.

John, bu genç adama karşı, her zaman koruma duygusu hissetmişti, çünkü ailesizliğin ne demek olduğunu biliyordu. Yatağını on çocukla paylaşmasını gerektiren bir barınakta büyümek, onu çoktan korumacı yapmıştı, orada da herkese göz kulak olurdu.

En yakın arkadaşı, sokağa kaçan futbol topunu almaya çalışırken bir çatışmanın ortasında kalakalmış, kafasından yediği bir kurşun sonucu ölmüştü. John, o geceden sonra, önemsediği insanları bir daha asla gözünün önünden ayırmayacağına yemin etti.

Justin ona Nathaniel'i, ya da gerçek ismine tercih ettiği Nate'i hatırlatıyordu. Onun da görünüşü aynıydı; kısa saçlar, minik bir burun. Aynı mizah anlayışına sahiplerdi, ve John biliyordu ki, Justin içinde bir şeylerle savaşırken, umutsuzca akıl sağlığını elinde tutmaya çalışıyordu.

John, onun kendini kaybederken bulunduğu ruh halini söyleyebilirdi; içindeki kafese kapattığı çocuğu dışarı çıkardığını da. Justin, kendisini rahatsız eden iblislerin tuzağına düşüyordu ve aynı zamanda, hareketlerinin ardındaki farklı bir güçle zapt edilirken, belli başlı durumlara ters tepki veriyordu.

Ailesi tarafından reddedildi, kardeşini kaybetti, ve sonra, nereye gitse peşinden gelen kara bulutlara rağmen umursadığı tek kız, onu arkasından vurdu. John, Justin'in aklını başında tutacak ter bir şeye ihtiyacı olduğunu biliyordu.

Ve bir gün, yanlış yapılan bir işin ardından Justin'in aşırı derecede rahatsız ettiği minyon bir esmer, tüm kızgınlığıyla oturma odalarına girdiğinde; John, onun tek olacağını daha o zamandan anlamıştı.

Diğerleri onu çözülmesi gereken bir problem olarak görürken, John; Justin'in kaybetmek üzere olduğu hayatına gönderilen koruyucu bir melek olarak görüyordu.

Justin, John'a doğru baktığında, kalbine çok yakın hissettiği o hatıraya geri dönüp, kendi kendine gülümsedi.

Duş aldıktan sonra, yatağına kurulmuş, elleri ensesinde tavanı izliyordu. Kapının açılıp, içeri girenin John olduğunu fark ettiğinde ona doğru başını salladı, "Naber adamım?"

Yumruklarını yatağa koyup, köşesinde yerini aldı, "Selam dostum. Ne yapıyorsun?"

Omuz silkti. "Düşünüyorum, bir plan yapmaya çalışıyorum."

"Ya da onu düşünüyorsun."

Justin, sırıtışını görmek üzere kafasını kaldırdı, "Neyden bahsediyorsun?"

"Neyden bahsettiğimi kesinlikle biliyorsun. Diğer çocuklar kör olabilir ama ben değilim. Kafandakileri görebiliyorum Bieber."

"Ne sikimden bahsediyorsun Rivera?" çıkışarak gözlerini kıstı.

"Kızdan."

"Ne olmuş ona?" Justin ileri baktı.

"Oh, yani kimden bahsettiğimi anladın?" eğlenceli ses tonu, genç adamın aniden homurdanmaya başlamasına neden olmuştu.

"Hayır," tısladı, "Herhangi biri hakkında olabilir, değil mi?"

"Evet, ama ben bunu söylediğimde yalnızca tek bir kız aklına geliyor, değil mi?" Justin'e uzun ve sert bir bakış attı.

"Kim? Kayla'dan mı bahsediyorsun?" Justin gözlerini ona kilitledi.

Başını salladı. "İkimiz de Kayla'dan bahsetmediğimi biliyoruz," duraksadı. "Kelsey'den bahsediyorum."

DANGER'S BACK - DEVAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin