Başından beri çeviriyi en az 2-3 gün içinde hazır edeceğime dair kendimi şartlamama rağmen neden olduğum 1 haftalık gecikme tam anlamıyla içime oturdu. :( Maalesef birkaç gündür kendi evimde değilim, laptop'ıma kadar toplayıp gittiğim yerde internet bulamamanın beni nasıl bir hüsrana uğrattığını siz düşünün...
Neyse ki, nihayetinde çeviri yapabileceğim bir mekan buldum (sabahın 2'sinde yayımlama sebebim) ve finalden önceki son bölümü de hallederek, sizleri böyle gecikmelerin olabileceği konusunda haberdar etmek istedim.
Bakalım beğenecek misiniz, iyi okumalar!
John'un Gözünden:
Telefon çalmaya devam ettiğinde, bir şeylerin ters gittiğini anladım. Belki saat sabahın neredeyse üçü olduğundan, belki de hastaneyi ziyaret ettiğimizde, Kelsey'nin Justin tarafından terk edilmiş olduğu gerçeğiyle karşılaştığımızdan.
Bu planın bir parçası değildi. Mantığıma uyduramıyordum, dakikalar geçip, sessizlik ortamı devraldığında, olanların verdiği işkenceli acı gittikçe korkunçlaşıyordu. Çünkü biliyordum ki, Justin'in bıraktığı suskunluk, hiçbir koşulda iyi sonuçlanmazdı.
Şeytanın her zaman geri gelmek için bir yol bulduğunu söylerler. Ve ben de, içindeki iblislerin tekrar ortaya çıkacağından endişeleniyorum.
Ona ulaşmaya çalışıp onuncu kez sesli mesajla karşılaştığımda, avuçlarımı direksiyona geçirdim. Hastanenin park alanından çıkıp caddeye sürerken, telefonumu arabanın bardaklığına fırlattım.
"Hala açmıyor mu?" Bruce'un sorusu, havadaki kalınlığı artırdı. Hiçbir şeyin iyi gitmediğini en az benim kadar biliyordu.
"Hayır."
Bize rahatsızlık veren sımsıkı hava içinde, gerginlikle boğuluyorduk. Bunlardan hiçbiri mantıklı değildi. Justin neden onu bir arada tutabilen tek şeyden uzaklaşmıştı? Neden sevdiği kızı boş vermişti?
Bunun bir kısmının, Kelsey'nin bizim yerimize katlandığı acılardan dolayı olduğunu bilmek, duvara yumruklarımı geçirme arzumu artırıyordu. Hepsinin içinde en masum şey oydu ve sırf bizimle olan bağlantısı yüzünden hedef haline gelmişti.
Çevremizdekileri korumayı ne kadar denersek deneyelim, birilerinin onları incitmek için bir yol bulması, iğrenç bir döngüydü.
Justin onu seviyordu ve ona karşı duyduğu aşk, dünyadaki diğer her şeyden daha güçlüydü. Kelsey'nin hayatını yeterince garantiye almak için, kendi hayatını sonlandırabilirdi; ama içimde merak uyandıran o şey, onu tekrar geri itmesine nasıl neden olabilmişti?
"Yine deneyeceğim," cebine uzandı.
Bir şeyler söylemek yerine karşıma ne çıkartacağını bilmediğim yola odaklandım. Hayat bir oyun gibi ve tek yanlış vuruşla her şeyi sonsuza kadar kaybedersin.
Bruce'a baktığımda, aramasını sonlandırıp telefonunu cebine koymadan önce, başını salladığını gördüm.
Onaylayarak çenemi kitledikten sonra, kafasında tasarladığı ve içimizden biri için, özellikle de onun için asla iyi sonuçlanmayacak fikirlerin bulunduğu atmosfere zorlukla adım attım.
Çok geç olmasından korkuyordum, zaten bitirilmiş bir işe yürüyor olabilirdim.
Köşeyi döndüm, yukarı doğru sürüp motoru durdurmam uzun sürmedi. Vardığımız an başlayan yağmurla, bizi bunaltan karanlığın yansımasına şahit oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGER'S BACK - DEVAM
Teen FictionDanger's Back; orjinali Twitter'da @JileyyOverboard adlı kullanıcıya ait olan, 63 bölümlük "Danger" hikayesinin devamı ve dünya çapında milyonlarca okuyucuya sahip! Sen de göz atmak istemez misin? (Çeviri tamamen bana aittir.) Translation from Eng...