Bruce, ofisinde duran son eşyaları da çıkararak diğer talimatların bulunduğu ana odaya girmeden önce arkasından kapıyı kilitledi.
Kızlarını arayıp onları sevdiklerini söyledikten sonra, geriye kalanını kaderlerine bırakmaları gerektiğini biliyorlar, bunu berbat etmek istemiyorlardı. Böylesine yaklaşmışken yapamazlardı.
Pozitif düşünceler arasında da olsalar, gerçekleri inkâr etmek zordu.
Hava gerginlikle kalınlaşıyor, içlerinden birinin hiçbir şey yapamayacağı kaçınılmaz sonuçlar, şehrin diğer tarafında onları bekliyordu. Ya hepsi birlikte bir bedel ödeyeceklerdi, ya da Justin tek başına ölüme kafa tutacaktı.
Bruce, dudaklarını yalayıp iç çekti, kafasında hazırladığı konuşmayı toparlamaya çalışıyor, ancak yıllarca yanında savaştığı adamlar karşısında hiçbir şey hatırlayamıyordu.
Gönlünden ne geçiyorsa onu söyleme kararı alarak boğazını temizleyip, gözlerini hepsinin üzerinden geçirmeye başladı, "Bu gece pek çok şeyin sonu olacak..." hafifçe güldü.
"Sesimin tam bir karı gibi çıktığını biliyorum ama," çevresini işaretledi, "bunların hiçbiri ailemizi durduramayacak. İsterseniz bana güçsüz deyin, umurumda değil, mirasımız burada başladı ve burada bitecek. Birlikte büyüdük, birlikte öleceğiz, ne olursa olsun."
Justin, Bruce'un kelimelerini duyduğunda başını öne eğerken göğsü sanki bir bıçakla kesiliyor, söyleyeceklerine devam etmesini bekliyordu. Yenilgiyi kabullenmek onun için çok zordu, fakat bunu da her zaman olduğu gibi ayrılmadan, yan yana yapıyorlardı.
Bruce'a baktığında bir lider, ya da herkesin gördüğü gibi aşağılık bir adam görmüyordu. Sadece, ona kendi babasından daha fazla babalık yapmış, hayatı boyunca, gerek iş konusunda gerek de kişisel olarak ona yol gösteren birini görüyordu.
Bu adam sadakat ve saygının adamıydı; bunu karşılaştığı her insana gösterirdi. Her ne kadar itaat edilmeyi sevse de, diğer insanlara nasıl davranılması gerektiğini öğretmişti. Eğer biri ona yukarıdan bakacak olursa hiç sorun değildi, anında mücadeleye hazırdı.
Emir vermesini izlemek Justin için kolay olmasa da, omuzlarını geriye çekip çenesini kaldırdı. Bruce, istememesine rağmen vazgeçiyordu ve bu, onun için dünyadaki diğer her şeyden daha önemliydi.
"Gitmeden önce," derin bir nefes aldı, diğerlerinin odadan çıktığını gördüğünde onları durdurmak üzere elini kaldırarak, Bruce'a baktı, "Sadece teşekkür etmek istiyorum... Her şey için. Benim yüzümden vazgeçtiğini ve senin için zor olduğunu biliyorum. Bir tarafın bunu istemiyor ve, her ne kadar belli edemesem de, yaptığın çok şey ifade ediyor."
Dudaklarına ufak bir gülümseme yerleştirerek, başını sallayıp ona ihtiyacı olan cevabı verdi. "Kardeşler bu günler içindir, değil mi?" arkasını sıvazladıktan sonra, tüm çocuklar onu takip ederken beklemekte olan SUV'ının yanına doğru yürüdü.
Justin, telefonunu alıp Kelsey'nin ekrana duran fotoğrafına baktıktan sonra kenara koydu. Ondan gelen bir çağrı olduğunu görmesine rağmen, bu gece hiçbir şey tarafından oyalanmasına izin veremezdi.
Kelsey, onu cehennemin derinliklerinden kurtarmak için gönderilen bir melekti, sakinleştiricisiydi. Ona kısacık bakması bile tüm sorunlarını uzaklaştırmaya yetiyordu.
Arabadaki yerlerini aldıklarında, caddeye çıkmalarıyla beraber; evleri, arkalarında kalan bir bulanıklıktı. Hepsi önlerine dönmeden önce ona bakıp, yüzleşmeleri gerekenleri doğrudan görebiliyordu.
Bu gece, yanlarına haysiyetlerinden başka hiçbir şey almadıkları ve tamamen silahsız oldukları geceydi.
Lyndon, her zaman arzuladığı şeye sahip olacaktı, ama onlar -- her zaman hayalini kurdukları şeyi vereceklerdi, şu kasabada iz bırakmaktan daha çok anlam ifade eden şeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGER'S BACK - DEVAM
Teen FictionDanger's Back; orjinali Twitter'da @JileyyOverboard adlı kullanıcıya ait olan, 63 bölümlük "Danger" hikayesinin devamı ve dünya çapında milyonlarca okuyucuya sahip! Sen de göz atmak istemez misin? (Çeviri tamamen bana aittir.) Translation from Eng...