"İyi, çok iyi... Güzel Kelsey Jones burada mıymış? Nasılsın sevgilim?" arkasından gelen bir ses alay edercesine konuştu.
Kelsey, adımlarını hızlandırarak görmezden gelmeye çalışsa da, birinin kolundan tutmasıyla birlikte çığlıklarına engel olamadı.
"Yazık, annen sana görgü kurallarını öğretmedi mi?" şeytani bir sırıtma takındı, "İnsanları görmezden gelmek hiç kibarca değil."
"Bırak onu!"
Arkasına baktı, Justin'in uzun mesafe koşusundan çıkmış kadar ağır nefes aldığını gördüğünde gülümsedi.
"Bakıyorum da kimler sonunda bize katılma kararı vermiş," Justin ile yüzleşmek üzere etrafında döndü, Kelsey'i sıkıca tutarak önüne doğru getirdi.
"Bırak onu," bir kez daha gürledi, "onun bununla bir ilgisi yok."
"Oh, maalesef ki sana katılmıyorum," sırıttı. "Görüyorsun, tam bir av gibi duruyor, akşam yemeği için bir parçasını kullansam mı bilemiyorum. Söylesene, tadı güzel mi?"
"Seni orospu çocuğu!" ileri koştuğunda, arkasından bir kuvvet onu geriye çekti. "Ne sikim oluyor?" çıkıştı, bir şeyler tarafından engellenirken kurtulmaya çalışıyordu. Sertçe mücadele etmesi, ortaya çıkmakta olan birkaç gölgeyi de eğlendirmişti, onlar da Kelsey'i tutan adamın kahkahalarına eşlik ediyorlardı.
"İstediğin kadar kurtulmaya çalış, o ölecek."
"Justin!" Kelsey, üzerindeki yabancı ellerden kaçmayı denerken çığlık attı.
"Üzgünüm bebeğim, Justin şu anda biraz meşgul," dönüp, Kelsey'i kendine doğru çekerken güldü.
"Justin!" arkasına ulaşmaya çalışırken haykırdı, bacaklarıyla tekmeler atıyor, kaçmak için uğraşıyordu. Fakat ne yazık ki, adam fazla güçlüydü.
Justin, sanki yere yapıştırılmış gibiydi, ellerini tutmak için uzandığında, ne kadar denese de ona ulaşamıyordu.
"Justin!"
İlahi Bakış Açısı:
Aceleyle Lyndon'ın mekanını terk ettiklerinde, kimse tek kelime etmiyor, hayatları bu olaya bağlıyken kendilerini arabanın içine sokmaya çalışıyorlardı.
Justin, oturduğu yerde huzursuzlanırken midesindeki titremeyi hissetmeden edemiyordu. Kalbi, arkasında gizlenmiş derin bir boşluğa düşmüştü. Sanki tüm dünyası durmuştu, yaşadığı benzeri birçok şey aklında canlanıyor, bunun hepsinden farklı olduğunu düşünüyordu.
Bu, önceden uğraştıklarına benzemiyordu. Ne olduğuyla ilgili elinde kesinlikle hiçbir ipucu yoktu ve bir tarafı, geçmişe dönüp bu gerçeği gizlemek istiyordu. Hazır olmadığının farkındaydı --bunu takip etmeyi kendi seçmemişti.
Yönetimini kaybetmişti, nereye giderek bu durumun içinden çıkacağını bilemiyordu, patlamak üzere olan bir madde bağımlısı gibi dizlerine kapandı; düzelmeye ihtiyacı vardı, hem de tam şu anda.
Trafik hiçbir şekilde yardım etmiyordu.
"Sikeyim," kırmızı ışığa takılan bir arabanın arkasında kaldıklarında homurdandı. Kapıyı açarak, ardına bakmadan hastaneye doğru koşmaya başladı.
5 mil koşacağı ya da deli gibi terleyeceği önemli değildi; zamanında hastanede, en önemlisi de onun yanında olmalıydı.
--
Kendini acil servisin girişine attığında, kalabalık bekleme odasına açılan ikili kapıya giden kestirme yolu kullandı.
Beyaz duvarlar, ona burada geçen sayısız anısını hatırlatarak midesini alt üst ediyor, son yıllarda üzerinden atladığı her engel aklından geçiyordu. Birkaç ay önce göğsünden kurşun yediğinde, buraya gelecek diğer kişinin çocuklardan biri ya da tekrar kendisi olacağını düşünse de, Kelsey gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGER'S BACK - DEVAM
Teen FictionDanger's Back; orjinali Twitter'da @JileyyOverboard adlı kullanıcıya ait olan, 63 bölümlük "Danger" hikayesinin devamı ve dünya çapında milyonlarca okuyucuya sahip! Sen de göz atmak istemez misin? (Çeviri tamamen bana aittir.) Translation from Eng...