44.1 "She's never going to forgive you for this."

1.9K 97 32
                                    

"Haftaya bugün, Krallar olmayacak."

Sözcükler Justin'in ağzından döküldüğü an Bruce'un nefesi aksadı, Marco'nun dudakları düştü, Marcus'un gözleri genişledi ve John'unkiler adeta bir cama dönüşüp, dudakları neler olacağını bilircesine sıkıştı.

"Ciddi olamazsın-"

"Ciddiyim, eğer şu an bana inanmıyorsanız, ofisiniz boşaldığında inanırsınız," Justin, hiçbir yerde bulunamayacak bir özgüven ile cesurca yanıtladı.

Savaşı kaybetmişlerdi, artık mücadele yoktu –dikişler olduğu yerden sökülüyordu; ne Justin, ne de bir başkası bunu durdurabilirdi.

Lyndon kazanmıştı ve bunu henüz bilmiyordu.

Öğrendiğinde vereceği tepkiyi düşünmek, Justin'in midesini iki büklüm etmiş, safrasını boğazına kadar çıkarmıştı. Aylardır her şeyi harabeye çeviren, tüm kasabayı yerle bir edip Justin'i hayatındaki en önemli iki kadın arasında seçim yapmaya zorlayan çocuk, şimdi oyunu kazanmıştı.

"Prince biliyor mu?" Bruce kafasını yavaşça Justin'e doğru çevirirken sessiz sessiz konuştu.

Başını sallayıp dudaklarını yaladı, "Hayır, düşündüm ki bunu problemleri çözdükten sonra birlikte yapmalıyız. Her şey vahşi bir ateş gibi yayılmadan önce, haberleri çocuklara bizim vermemizi istedim."

Bruce başıyla onayladı, olanlar hakkında düşünmeye devam ederken kaşlarını çattı. Dudaklarını büküp, yanaklarının içini çiğnedi, "Bunları toplamaya ne zaman başlayacağız?"

"Bunları toplamak için birkaç günümüz var ama ben diyorum ki ne kadar erken o kadar iyi. Evrakları, gelen sevkiyat anlaşmalarını, aramaları ve yaptığımız diğer tüm anlaşmaları bir araya getirmeliyiz."

Hala kızgın olmasına rağmen, Bruce sükunetini korumaya çalışarak Justin'in onlara verdiği emirleri dinledi –genelde kontrolü sağlayan o olduğu için böyle şeylere pek alışık değildi.

"Tamam," ellerini alt dudağına götürerek derin bir nefes aldı, "Bunu yapmaya şimdi başlıyorum."

"Zorunda değilsin,"

"İstiyorum. Bu bana yapacak bir şeyler verecek, stresten kurtulmamı ve zamanla bitmesini sağlayacak." Bruce ürkerek cevapladı, düşüncelerini toparlamak için duraksadı, "Daha fazla üzerime gelmeden hepsiyle başa çıkmak istiyorum."

"Tamam," ve böylece, onları somurtkan suratlarıyla orada dururken bırakıp gitti.

"Bu... Siz ciddi misiniz?" Marco, etraflarını kuşatmış gergin havayı bozarak sordu, "Bu gerçekten bizim sonumuz mu?"

"Hayır, yalan söylüyorum," Justin dalga geçercesine tısladı, gözlerini kısarak "Eğer hapishanenin dışında kalmak istiyorsan evet, sonumuz. Sadece-" ellerini suratının altına götürdü, çoktan yaşanmış onca şeye lanetleyerek, "Ya yaşarız ya da ölürüz... Bu işe başlamaya karar verdiğimizde sonuçlarını biliyorduk, ama artık yaşamak için daha çok şeyimiz var... Biliyorum son kararı vermeden önce sizinle konuşmalıydım çocuklar ama bir yanım eğer size kararımı söylersem sizin-"

"Kalmayı seçeceğimizi söyledi," Justin suratını buruştururken Marcus onun için tamamladı, "Haklı olabilirsin ama aynı zamanda daha fazla yanılamazdın. Demek istediğim, evet, kendimiz için kurduğumuz her şey... yaşamak için bir neden haline gelmişti, onlara alıştık, onları büyüttük. Biz hep bir aileydik ama kızlar buradayken, risk arttı. Yine de verdiğin karardan memnunum çünkü Kadra'nın konuşkan ağzı olmadan ne yapacağımı bilmiyorum."

"Ya da Alec'in mükemmel sandviç yapma yeteneği olmadan," Marco söze karıştı.

"Ya da Carly düğmelerine basma gereksinimi duymadan," John ekledi.

DANGER'S BACK - DEVAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin