50.2

1.5K 79 61
                                    

Justin'in Gözünden:

"Hareket etti,"

Parmaklarını hafifçe sıkması, vücuduma elektrik akımı gönderilmiş gibi hissettiriyordu.

"Hemşireyi çağır!"

Babam kapıyı aceleyle açarak, bir hemşireye bulmak üzere seslendi.

Kelsey'nin saçlarını geriye doğru attığımda, vücuduna eğilip ellerimizi birleştirerek onları göğsüme getirdim, "Hadi bebeğim, aç gözlerini."

Aniden kalp atışlarının toparlanmasıyla, etrafımızdaki makineler alışılmışından daha fazla ses çıkarmaya başladı.

Onu tekrar tekrar öpüyordum, önüme dönmeden önce, babama doktoru çağırması için baktım, "Hadi ama, yapabilirsin. Sadece benim için gözlerini aç sevgilim."

"Geriye çekilmeniz gerek bayım."

İsteksizce onu bırakarak ellerimi kotumun kumaşına sürttüm, doktorlar telaş içinde hayati durumunu kontrol ederken, yerimde durmaya çalışıyordum.

"Ne oluyor?"

Arkamı döndüğümde, Kelsey'nin babasının odaya girişini izledim, kafasının karışıklığıyla gözleri genişlemişti.

"Monitörler uyanabileceğini gösteriyor," Doktor Spinelli, cebinden küçük bir ışık çıkardı, göz kapaklarını kaldırarak bilinçli olup olmadığını görmeye çalışıyordu.

James, yatağın yanında yerini alarak Kelsey'nin elini tuttu, "Kelsey, balım, beni duyuyor musun?"

Çatlak dudaklarından kısık bir inleme çıktığında, derin derin nefes aldı. "Evet," fısıldarken sesi oldukça boğuktu.

Ses tonunu duymamla birlikte yanağımın içini ısırdım, zorlukla yutkunuyordum.

"Benim kim olduğumu biliyor musun?" sorarken ürkekti, daha hızlı konuşursa onun tekrar komaya girebileceğinden korkuyordu.

"Baba," yavaşça konuştu, gözlerini açıp yorgun bakışlarını ona yönelttiğinde, dudaklarını ufak bir gülümsemeyle süslemişti. "Umarım bana kızgın değilsindir," iç çekmesiyle, konuşuyor olmasının verdiği acıyı anlayabiliyordum.

"Kızgın?" inanamayarak tekrarladı, "Kızgın falan değilim. İyi olman beni rahatlattı," gülümseyerek karşılık verirken, ellerini onunkilere kenetlemişti.

Bakışlarını bana çevirdiğinde, gözlerimizin ilk kez buluşması nefesimi kesti, sonsuza dek sürecekmiş gibi hissettiriyordu.

"Konuşmamız gerek ve konuşacağız da, ama şu an dinlenmeye ihtiyacın var, tamam mı?" onu teselli etmeyi sürdürdü.

Kelsey, ne dediğiyle ilgilenmedi, gözleri parlıyordu. "Justin..."

James, ayağa kalkmadan önce bana baktığında, ellerini tutup asla bırakmamak üzere yanına doğru ilerleyip, yerini aldım.

"Geri döndün..."

"Senin için," gözlerini kırpıştırdığında, bitkinliği netçe anlaşılıyordu. Ancak üzerlerindeki ışık, içimi asla durmayacakmış gibi hissettiren ateşlerle yakıyordu. "Yorgun görünüyorsun," mutsuzlukla belirtti.

"Korktum sadece," gürültülü şekilde itiraf ettim.

"Sorun yok," usul usul gülümsedi, acı içinde nefes alıyordu. "Ben iyiyim."

Gözyaşları, tekrar ortaya çıkacaklarını bildirircesine beni tehdit ederken, başımı sallayarak öne eğdim. Onları uzak tutmayı deneyip, titrek bir nefes aldım. "Seni çok seviyorum," yukarı baktığımda, alışkanlıkla yanaklarını okşuyordum, "Sen..." eklemlerini öptüm, görüşümün bulanıklaşmasıyla, ellerini iyice sıktım, "benim tüm dünyamsın."

DANGER'S BACK - DEVAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin