47.1 "I just want us to be okay,"

1.8K 76 70
                                    

Kelsey'nin Gözünden:

Justin'i en son görmemin üzerinden 1 hafta geçmişti, ve tamamen dürüst olmam gerekirse, onu özlemiştim. Sabah onun yanında uyanmayı, kaybettiği anahtarlarını aramasını özlemiştim. Suratında tıraş kremiyle karışmış parfüm kokusunu özlemiştim. Göğsü soğuk havaya karşı çırılçıplakken, dışarıda sigara içmesini özlemiştim. Beni kendine çekip, sadece birkaç dakika sıkıca sarılmasına rağmen, sanki günler geçmiş gibi hissettirmesini özlemiştim. Gözlerini, gülüşünü, saçlarını, çenesinin dizlerimi zayıflatan durumunu... Hakkında her şeyi özlemiştim, ve bazı geceler, onun da beni özleyip özlemediğini merak etmekten uyuyamamıştım.

"Kelsey!" Carly, yatak odası kapısının diğer tarafından seslendi, telefonum avuçlarımda, kendime gelmeye çalışırken beni korkutmuştu. Justin, beni neredeyse bir gün önce aramıştı ve bir şey olmuş olabileceği konusunda endişeliydim. Yanında bulunamamak beni serseme çevirmişti.

"Geliyorum!" telefonumu kotumun cebine koyarken geri seslendim. Derslerimizin iptal edilmesi üzerine bir öğle yemeğine çıkma sözü vermiştim, her ne kadar istemesem de, sözümü tutmak zorundaydım.

Kafamı toparlamaya ihtiyacım vardı.

Ceketimi alıp odamın kapısını açtım, holden aşağı yürüyerek Carly'i beni beklerken bulduğum oturma odasına girdim, ayağını sabırsızlıkla ahşap parkelere vuruyordu. Mavi gözleriyle geldiğimi fark ettiğinde, bıkkın bir şekilde kollarını havaya kaldırdı. "Sonunda!" yanıma yaklaşıp kolumu kavrarken bağırdı, farkında bile olmadan beni arkasından çekerek dairemizden çıkarttı.

"Pardon?"

"Neden bu kadar uzun sürdü? Sana hazırlanman gerektiğini bir saat önce söyledim," Carly kolumu bıraktı, arabasının kapısını açtığı gibi kendimizi içine attık.

Emniyet kemerimi takarak, konforlu deri koltuklar üzerinde rahatlamaya çalıştım, "Daha okuldan döndüğümüz yarım saat olmadı, Carly."

Küçük azarlamasını ortasında keserek suratını astı, omuzları yavaşça düşüyordu, "Aynı şey," küçümsemeyle elini salladı, caddeye çıkmadan önce park yerinden sıyrıldığına emin oldu.

Gözlerimi döndürerek iç çektim, dirseğimi dayayıp çenemi yumruğum üzerine koyduğum cam kenarından dışarı baktım. Geçip giden ağaçları seyrettim, göğsümde başlamakta olan bir acı hissediyordum. Sokaklarda masumca oyunlar oynayan çocukları gördüğümde, kaşlarımı çattım, dudaklarımdaki ifade de onları takip etti.

Dünyada umursayacakları ya da endişelenecekleri hiçbir şeyleri yoktu. Tehditkâr sonuçları düşünmeden, memnun kaldıkları her neyse yapmakta özgürlerdi. Kendilerini, sevdikleri bir şeyden uzak tutmak zorunda değillerdi. Dünyanın tüm yükünü omuzlarında taşımıyorlardı ve tıpkı bana da olduğu gibi, masumluklarının üzerlerinden uçup gideceği düşüncesi beni öldürüyordu.

"Kelsey?" Carly, kolumu biraz sarstı, derin düşüncelerdeyken beni korkutmuştu, suratımı ona doğru döndürdüm.

"Ha?" gözlerimi kırpıştırdım, "Ne oldu?"

"Sanki birkaç saniyeliğine buradan uzaklaştın..." gözlerinde alışık olduğum o bilmiş görüntüyle dudaklarını yaladı, "İyi misin?"

Düşüncelerimi toparlamaya çalışmam biraz zaman aldı, kendime gülüyordum. Bu, birden fazla cevabı olan kolay bir soruydu. "Bilmiyorum."

"Kelsey-"

"Sen John'suz ne yapardın?" dalgınlıkla sordum, vücudumu biraz hareket ettirmemle birlikte, onu görmek için boynumu kırmama gerek kalmamıştı- gerçi vereceği cevabı biliyordum.

DANGER'S BACK - DEVAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin