(9. Bölüm 1. Alıntı)
Duraksayarak, bana biraz zaman tanıdığında şaşkınlıkla öylece bakakaldım. Aklıma, hapisten çıktığım günün ertesinde, babamları kapının arkasında dinlediğim gün geldi. 'Devlet bize bile bu bilgiyi vermediyse ona vermesi imkansız' dediklerinde oradaki bilenin ne anlama geldiğini o zaman anlamamıştım ama şimdi eğer tüm bunlar doğruysa her soru işareti açıklığa kavuşuyordu.
"Şu senin yeni çocuk," Düşünüyormuş gibi mırıltılar çıkardı ağzından. "Neydi ismi?.. Hah, Yaman Hancı. Onunla ilgili sırları da öğrenmek ister misin?" Güldü uzun uzun. "Kusuruma bakma, hâlin o kadar içler acısı ki kendimi tutamıyorum." diyerek boğazını temizledi. "Bence Yaman Hancı ile ilgili bilmek isteyeceğin şey, kız kardeşinin kim olduğu olur. Sonuçta seni ilgilendiren bir mesele, öyle değil mi?"
Duyduklarım, ağırlaşan bakışlarımı boşluğa sürükledi. Zihnim, aynı anda onlarca düşünceyi aynı anda ölçüp tartarken, aklıma gelen şeyin başıma gelmemesini diledim.
Olabilir miydi böyle bir şey? Bahsi geçen kız kardeş ben olabilir miydim?
Hayır hayır, bu imkansız. Kız kardeşini kaybetmişti Yaman. Bahar için bana baş sağlığı dilediğinde yaşadığı acıyı gözlerinde görmüştüm. Muhtemelen ölmüştü kardeşi. Onun acısını çekiyordu. Evet evet, öyle olmalıydı. Biz onunla hiç benzemiyoruz. Kardeş olmamız imkansız.
Böyle bir şey olmamalı. Bana karşı duyguları olan bir adam yıllar sonra abim çıkmamalı. Her şeyi kaldırabilirim ama böyle bir şeyi kaldıramam.
Ben acıyla dolmuş, ihtimal vermek istemediğim düşüncelerin içinde boğulurken, duvara yansıyan görüntüdeki adam konuşmaya devam etti. "Bir gün gelecek," dedi tane tane. Sesine yansıyan kin ikimizi de esir aldı. "Bana hesap vereceksin." Kendini onaylarcasına başını salladı. "Bir gün gelecek, ölmek için bana yalvaracaksın. Bir gün gelecek ve ben o gün seni kendi ellerimle öldüreceğim." Sadist bir gülüş yankılandı zemheri misali odada. "Neden biliyor musun? Birazdan izleyeceğin şeyler yüzünden yapacağım sana bunu. Bir gün gelecek, seninle hesaplaşacağız. İşte o gün geldiğinde, tıpkı senin benim ellerimden her şeyimi aldığın gibi ben de senin ellerinden her şeyini almış olacağım. O gün bu gün değil ama belki yarın, belki yarından da yakın." Ekrana biraz daha yaklaştı. "O gün gelene kadar kendine iyi bak Müge Bala. Kendine ve çevrendekilere çok iyi bak. Çünkü ben durmayacağım. Her anlamda durmayacağım..." Kayıt kapandı. Duvarlar siyaha boyandı. Tekrardan kırmızı bir ışık yanıp söndü. Birkaç cızırtı sesi duyuldu.
Ve sonra... Ve sonra beynimden vurulmuşa dönmeme, korkudan dizlerimin bağının çözülmesine sebep olan o görüntüler yansıdı odanın dört bir yanına.
Ve işte buradaydı. Kolları zincire vurulmuş, boğazı köpek tasmasına bağlanmış, herşeyden habersiz öylece abisini izleyen on yedi yaşındaki Müge Bala ve onu o zincire vuran Demir Kartal gözlerim önündeydi...
7 YIL ÖNCE...
YAZARIN ANLATIMIYLA...Saçlar anıları saklar derlerdi. Her bir tel, her bir tutam yaşanmışlık barındırırdı kendi içinde. Saçları sevilen her kız güçlüydü. Saçları sevilmeyen her kız kaybetmeye mahkûmdu.
Sevilmişti Müge Bala'nın saçları. Hatta öyle bir sevilmişti ki, tecavüzcüsü bile sevmişti.
Karanlığın kol gezdiği ormanın birinde, izbe bir deponun içinde, üzerindeki adamın elini ittirmeye çalışarak, "Dokunma!" diye haykırdı Müge Bala. Az önce, abi bildiği adam ona dokunmasın diye çırılçıplak bir şekilde kırk dokuz dakika boyunca dizleri üzerinde ona yalvarmıştı. Ellinci dakikada onu üzerinde bulmuş, saçlarına dokunmaması için debeleniyordu. "Dokunma saçlarıma babam dokurnur, amcam dokunur, Gültekin dokunur ama sen dokunma!" diye bağırdı. Aklını yitirmek üzereydi genç kız. Çıldırmak üzereydi ve dayanamıyordu. Küçük bedeni bu kadar acıyı sırtlayamıyordu. İliklerine kadar korkuyordu. Kurtulmak, kaçmak hatta ölmek istiyordu lâkin gücü bunların hiçbirine yetmiyordu.
Bunu bilen Demir iğrenç bir gülüş takındı dudaklarına. "Öyle mi?" diye sordu. Bakışlarındaki karanlık tını, genç kızın ruhunu yaktı. Üzerindeki koca bedenin altında titrerken, Demir aniden üzerinden kalkarak köşedeki dolaba doğru ilerledi. Müge tir tir titreyerek kollarının ve boynunun bağlı olduğu tasmaya baktı. Lâkin bu sefer kaçmayı denemedi. Olduğu yerde öylece uzanmaya devam etti. Biliyordu, ondan kaçış yoktu. Defalarca denemişti ama sonu her daim hüsrandı...
Gözlerinden şakaklarına süzülen sıcak yaş damlasıyla irkildi. Öyle bir soğuktu ki hava, bedeni değil kalbi buz tutmuştu adeta. O soğuğa gelemezdi. Soğuğu hiçbir zaman sevmezdi. Üşürdü narin bedeni. Düne kadar bu böyleydi. Artık bedeni soğuklara mesken tutacak, buz gibi bir hücrede geçecekti yılları. Henüz bilmiyordu Müge Bala. Ama öğrenecekti. Kafasına vura vura öğretecekti.
Patlak dudağından sızan kan ve gözünden süzülen yaş, bedenini ısıtan tek ısı kaynağıyken, usulca başını çevirip, ona doğru gelen Demir'e baktı. Elinde tuttuğu bıçağı görmesiyle korkuyla tuttu nefesini. Gözlerinden daha çok yaşlar süzüldü. "Yapma," diye ağladı. Dehşetle başını iki yana salladı. Gücü olmasa da, uzandığı yerden hafifçe yukarı kaçmak istedi. Kolları ona ihanet ederek, bedenini taşımadığında sırt üstü düştü. Demir, bu hâline gülümseyerek tekrar üzerine çıktı. Karnına oturdu. Bıçağın sivri ucunu önce Müge'nin boğazına yasladı. Müge korkuyla katilinin gözlerine kenetledi bakışlarını. Çünkü biliyordu, ondan başka tarafa baksa, yine yanını yakacaktı. Az önce bunu deneyimlemişti. Canı yansın istemiyordu. Zaten yeterince acıya bulanmıştı. Dahasına gücü yoktu. En azından o öyle sanıyordu.
Boğazındaki bıçağı usulca yukarı kaydırdı Demir Kartal. Tenini kesmedi. Sadece göz dağı vermek istiyor gibiydi. Müge yüzüne çıkan bıçakla dudaklarını araladı. Boğazından hıçkırık sesi kaçmasın diye kendini tutmaya çalıştı. Demir bıçağı biraz daha yukarı kaydırdı. Şakaklarına değen bıçak yüzünden gözlerinden birkaç damla yaş daha süzüldü kanlı yüzüne. Genç adam keyifle gülüşünü genişletti. Saçlarını kavradı Müge Bala'nın. Genç kız ne yapacağını anlayarak ona engel olacağı sırada, tuttuğu gibi saçının bir kısmını bıçakla kesti Demir. Müge acıyla haykırdı.
"DOKUNMA!" diye bağırdı. Demir bir tutamı daha yumruğuna dolayarak kesti. "DOKUNMA!" Çıldırmış gibi üzerindeki adamı üzerinden itmeye çalıştı. Bileğindeki demir tenini kesse de umursamadı. Saçlarını babaları çok seviyordu. Gültekin hep öpüp kokluyordu. Artık saçları kısa olursa babaları nasıl sevecekti? Gültekin'i nasıl öpüp koklayacaktı? Nasıl?..
"Dokunma!" diye veryansın etti. Demir son kalan tutamı da kesip, bir köşeye fırlattığında Müge acı acı ağladı. Başını çevirip, eskiden kalçalarını geçen upuzun saçlarına doğru uzattı elini. Bileğindeki demirler birbirine çarptığı için tıkırtı sesi kulaklarına doldu.
Ve o günden sonra saçlarını bir daha hiç uzatmadı. Hep omuzları hizasında kaldı. Bileklerini kesmemek için saçlarını kesti.
ALINTI SONU.
:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNCİ ÇİÇEĞİ
Teen FictionO gece, kuru soğuğun bedenimi yaktığı o anda terk etti çocukluğum bedenimi. Cıvıl cıvıl renkleri olan o küçük kız öldü, gecenin karanlığına boyanan kadın doğdu küllerinden. Ve dudaklarımdan tek bir mırıltı döküldü benim bile kulağıma ilişmeyen: "Aff...