14.Bölüm

29 6 2
                                    






Zeynep, duydukları karşısında donakalmıştı. Demir’in sesindeki derin acı ve hüzün, Zeynep’in kalbine ince bir sızı gibi işliyordu. Aralarındaki sessizliği bozan Zeynep oldu.“Demir… Biz olamayız. Aileme yapılanlar, duyduğumuz onca ağır söz... Hiçbiri kolay kolay unutulacak şeyler değil. Bu mümkün değil...” dedi, sesi titreyerek. Demir, derin bir nefes alıp başını öne eğdi, yüreği paramparçaydı. “Zeynep... Biliyorum,” dedi çaresizlikle. “Ama zamanı geri alabilsem, bunların hiçbirine izin vermezdim. Keşke her şeyi düzeltebilmek için bir şansım olsaydı. Ama sana yemin ederim, eğer beni kabul edersen, her şeyi değiştirmek için ne gerekiyorsa yaparım. Yeter ki sen iste...”

Zeynep, gözleri dolu dolu başını iki yana salladı. “Çok zor, Demir… Bu mümkün değil...” diye fısıldadı.Demir’in içindeki ağırlık, yüreğindeki yük gözlerinden yaş olup süzüldü. Her kelimesi bir dua gibi döküldü dudaklarından. “Zeynep, yapma... Bu kadar kolay vazgeçme benden. Ben… Hayatımda ilk kez birine kalbimi açtım. İlk kez gerçekten sevdim. Beni öldür, ama senden vazgeçmemi isteme... Yapamam, Zeynep. Sen olmadan yaşayamam...”



Zeynep’in de gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Onun bu kadar acı çekmesini bilmek, yüreğini kavuruyordu. Ama ailesini düşünmeden edemiyordu. Bugün, ailesinin Demir’e karşı olan tavrını bir kez daha görmüştü. Demir’in babaannesinin ve dedesinin hakaretleri kulaklarında yankılanıyordu. Ailesi,  yaşananlardan ötürü ne bedeller ödemek zorunda kalmıştı. Babasının bu evlilik ... Abisinin akşam söyledikleri hâlâ zihninde canlıydı. Ama Demir’in yüreğinden gelen sözlerini de yok sayamıyordu. Onun aşkı, Zeynep’in vicdanında büyük bir savaşı başlatmıştı.

Demir, ertesi günlerde ne işine gitti ne de konağa döndü. Zeynep’i görebilmek ve onunla konuşabilmek için saatlerce kapılarında bekliyordu. Ömer Bey onu ne kadar sert uyarırsa uyarsın, Demir kararlılığından asla vazgeçmiyordu. Kadir ise bu durum karşısında iyice çileden çıkmış, her gördüğünde Demir’e tehditler savuruyor, hiddetle üzerine yürüyordu. Ama Demir pes etmiyordu.

Demirhan Konağı’nda ise hava iyice gerilmişti. Havin Hanım, dedikoduların hedefi olmanın verdiği öfkeyle kendini kaybetmiş bir haldeydi. Öfkeyle bağırarak kocasına çıkıştı:“Ali! Yeter artık, git al şu çocuğu oradan! Kendine gelmesi lazım. O bir Demirhan! Orada beklemek de ne demek? Ona başka kız mı yok? Bir yosma için bu hallere düşemez!”

Ali Bey, sıkıntıyla karısına baktı, sesi sabır doluydu. “Havin... Ağzından çıkanları kulağın duysun. Demir’in karısı o kız... O kızı almadan geri gelmeyeceğini de, benim kadar sen de iyi biliyorsun...” dedi. Ali bey Süleyman ile konuştuktan sonra Ömer'in ne kadar kesin konuştuğunu ona anlatmıştı.  O da aslında ilk günden beri Demir’i ikna etmeye çalışıyordu. Ama bunun ne kadar boş bir çaba olduğunun da pek tabi farkındaydı. Torunu hem çok inatçıydı hem de sevdaya düşmüştü...




Gülsüm hanım yataklara düşen kızının başında nöbet tutarken bir yandan da oglu için kahroluyordu. İkisininde sebebi aşktı... Leyla Mirza'dan alacağı cevapları bekliyordu. Demir ise Zeynep'ten... Fatih ve Osman hem işlerle uğraşıyor hem de ailelerinin düştüğü bu kara girdaptan çıkması için çözüm bulmaya çalışıyordu. Havin hanım ise ofkesiyle tüm Demirhanlara kök söktürüyordu. Sevgi'yi ayağına getirti. "Şimdi bana doğruyu anlat... O it sana dokundu mu? Bir şey yaptı mı?" dedi. Sevgi korku ile ağlayarak "Babaanne..." dedi. Havin hanım onun yanına geldi. "Abin olacak o it ölecek... Bana şimdi ne boklar karistirdiginizi hemen anlat ki hem abini hem seni kurtarayım..." dedi. Sevgi abisinin bunu neden yaptığını ve nasil yaptığını anlatınca Havin hanım küplere binmişti. Şimdi planlar kurarak bu işten kurtulmaları için yollar düşünüyordu... Bu planlarla Mirza ve Sevgi'yi kurtaracağını sanarken onları daha çok mu yakacaktı bilmeden...



Sultan hanım kızının günden güne gözünün önünde eriyen haline daha fazla dayanamadı. Kocasının yanına gitti "Ömer... Kızımız içeride o çocuk dışarıda perişan... Böyle nasıl olacak? " diye sordu. Ömer bey de kızının haline üzülüyordu ama karısına "Kadir avukatla konuştu... Dava açacak , dava bitince de Zeynep'i alır annenin yanına götürürsün... " dedi. Sultan hanım üzüntü ile kocasına baktı "Ömer... ya Zeynep istemezse..." dedi. Ömer bey sinirle "Ne demek istemeyecek Sultan? O şerefsizlerin neler yaptığını unuttun mu kadın? Şerefimizle oynadılar,  iftira attılar..." dedi. Sultan hanım sıkıntı ile kocasına baktı "Ama o çocuk... Demir Zeynep'i seviyor Ömer... Sen ne kadar inkar edersen et ben gözünde gördüm onun... Bak ne senin ne de Kadir'in yaptıkları onu vazgeçirmedi hala kapıda Zeynep'i bekliyor..." dedi. Ömer bey sinirle nefes aldı. Sultan hanım odadan çıkmadan kocasına son kez baktı "Ya Zeynep'in de yüreğine düşerse... hatta düşmüşse... Kızın mı yoksa şerefin mi önemli olacak?" Dedi ve çıktı. Ömer bey karısının sözleri ile sıkışan kalbini tuttu. Kızı için böyle bir seçim yapmak zorunda kalırsa nasıl bir karar verecekti? Canı mı şerefi mi?



Ömer bey oğlunu arayıp avukat işini hemen halletmesini söyledi. Kadir akşam avukatla eve geldi. Zeynep'i salona çağırdılar. Kadir "Zeynep, Ekrem her şeyi hazırladı. Sen sadece imzala... " dedi. Zeynep'in kalbinde ki sızı bu sözlerle daha çok büyüdü. Eline tutuşturulan dosyaya bakarken onun ismini görünce gözleri doldu... "Demir Ali Demirhan"... Sultan hanım kızının gözlerinde ki hüznü görebiliyordu... Ömer bey sert sesiyle "Hadi imzala kızım da... Yarın erkenden işleme koysunlar bir an önce o aileyle tüm ilişiğimiz kesilsin..." dedi. Zeynep elleri titreye titreye kalemi eline aldı. Gözleri ne zaman dolmuştu bilmiyordu ama kağıda damlayan göz yaşı ile imzasını attı... Dosyayı babasına uzatırken gözlerinin içine acı ile baktı... Sonra da hiç bir şey demeden odasına gitti. Kapısını kilitleyip yere çöktü. Hıçkırıklarını serbest bıraktı... Kendine kıza kıza ağladı...

(Zehra-Hüzün Makamı)

Demir'in kursağından üç gündür ne doğru dürüst bir şey  ne de gözüne bir damla uyku girmemişti...Yaraları ve ağrıları için ilaç bile almıyordu. Fatih abisini hastaneye götürmek için zorlasa da Demir "Zeynep'le konuşmadan hiç bir yere gidemem..." diyordu. Gülsüm hanım da ne kadar dil dökerse döksün oğluna söz geçiremiyordu. O gece Demir arabasının içinde ateşler içinde yanarken Zeynep'in adını sayıklıyordu... Sabahı zor ettiğinde aldığı telefonla kapılarına dayandı. Bedenini zar zor ayakta tutsa da bağıra bağıra yine sevdiğine seslendi... "ZEYNEPPP.... ZEYNEPPPP... YAPAMAZSIN... SENI ASLA BIRAKMAYACAGIM... BU BOŞANMA ASLA OLMAYACAK...."




Kadir sabah sabah yine kapıya dayanan Demir ile öfkeyle silahını aldı. Ömer beyler seslerle avluya inerken Zeynep gözlerinde yaşlarla odasında oturuyordu... Kadir tüm öfkesiyle kapıya giderken kimse onu durduramadı. Kadir kapıyı açar açmaz bağırdı. "YETTİİ BEEEE..." dedi ve nişan aldı. Ailesinin yapma bağırışları arasında tetiği çekti... Zeynep silah sesiyle irkilerek kalbini tuttu...

(Ramazan Küçük - Kurşun)













****************************************************




Ay Işığında Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin