Medya; Zhan'ın yeni saç kesimiyle görüntüsü. Olayları hızlandırmak için oraları yazmak istemedim. Bu iki haftalık eğitim sürecinde Zhan'ın kendine güveni daha da arttı...
Yibo mu? Zhan'ı o şekilde görünce şaşkınlıkla açılan ağzını bir müddat kapatamıdı. Sonra tekrar tekrar aşık oldu.*
*
*On beş gün sonra;
Zhan, saf beyaz bir gömlek, siyah rahat kumaş pantalon ve gömleğin üzerine siyah takımın yeleğini giymiş, sakin ve olağanüstü görünüyordu. Uzun ve ince bacakları zarif bir tempoda, acele etmeden, dik duruşuyla sakin bir tempoda yürüyordu. Adımlarını durdurmadan, karşıya bakmaya devam ederek Haikuan'a seslenerek konuştu.
"Nasılım?" diye sordu Zahn, performansını merak ederek.
"Harikasın, Zhan!" dedi Haikuan.
"Her şey için, çok teşekkür ederim." dedi Zhan, adımlarını durdurup, Haikuan'a dönerken.
"Bence şehre gidip öğrendiklerini uygulamaya hazırsın. Hem batı tarzı giysilerden beğendiklerin olursa alırız... Zhan, iyi misin? Yorgun görünüyorsun. İstersen daha sonra gideriz." dedi Haikuan, Zhan'ın beyazlayan yüzünü fark ederken.
"İyiyim." dedi Zhan, ama gece ve her uyuya kaldığında gördüğü kâbuslar onu içten içe bitiriyordu. Haliyle daha yorgun ve solgun görünüyordu.
"Bu aralar yeterince uyumuyor musun?" diye sordu Haikuan.
"Evet."
"Kendini çok zorlama. Yorulunca mutlaka söyle."
"Tamam."
"Bu arada, Yibo'nun son zamanlarda eve geç geldiğini duydum." dedi Haikuan, geçen gün Ying teyzeyle yaptığı dedikoduyu anımsayarak.
"Bu günlerde işleri çok yoğun. Bugün yine gece vardiyasına kalacakmış." dedi Zhan, biraz sesi üzgün çıkıyordu.
"Ne? Böyle tatlı bir nişanlısı varken kafayı işe takmış. Kocan olmayı hak etmiyor."
"Hayır, öyle şey olur mu? O, işi konusunda bu kadar gayret ettiği için ben de seninle derslerimde gayret etmek istiyorum." dedi Zhan, Yibo'yu düşünürken gözleri daldı, dudakları kendinden bağımsız yukarı kıvrıldı.
"Vay be, çok güzel gülümsedin. İşte böyle!" dedi Haikuan.
Zhan, kâbuslarının etkisinden kurtulamasa da vefalı bir eş olmak için kendini zorlamaya devam ediyordu.
Şehre gitmek için hazırlandıkları sırada Ying teyze de onlarla beraber gitmek istedi. Haikuan'ın aracıyla, yaklaşık on beş, yirmi dakika süren, sesiz yolculuğun ardından, arabasını uygun bir yere park etti.
Kalabalık caddede insanlar ya aileleri ile yada arkadaşları ile dolaşıyorlardı. Yol kenarında olan tezgahların üzerindeki yiyeceklere, hediyelik eşyalara bakıyorlardı. Çocuklar ise ailelerinin yanlarından koşarak şeker stantlarına giderek şeker satın alıyorlardı.
Zhan önde, kendinden emin adımlarla yürürken bir çoçuk koşarak hayvan figürlerinden oluşan şekerlerden birini aldı.
"Bayım bu tavşan şekerini istiyorum." dedi.
"Tabii!" dedi satıcı adam, şekeri alıp çocuğa verirken.
Bu sırada da Haikuan, "Evet, bence çok iyi gidiyorsun. Duruşun ve yürüyüşün mükemmel." dedi ve Zhan'ın yanına yaklaşarak adımlarını biraz hızlandırıp onun önüne geçti.
"Çok teşekkür ederim." dedi Zhan, yürümeye devam ederken.
"Tamam, hadi gidelim. Bu senin için bir alıştırma ama sen de keyif almalısın." dedi Haikuan, adımlarını durdurup, yan dönerek, omzunun üzerinden, Zhan'a baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET / YIZHAN /
FanficBinlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı. Günümüz, talihsizliğin ortasında, Gökler...