1. BÖLÜM "YOLCULUK"

756 36 14
                                    

Son bavulu da tıktıktan sonra derin bir nefes aldım ve bagajı kapattım. Kerem çoktan sürücü koltuğuna geçmişti. Asya ve ben arkada yatacaktık, beş saatlik yolculuk var, boru mu? Mavişim de ön koltuğa kurulmuş bizi bekliyor. Birkaç seri adımda bende arka koltuğa Asya'nın yanına yayıldım.

"Ah, kızım yavaş ol lan midemle dalağım birinci dünya savaşına girdi," diye bağırdı Asya. Tam karşılık verecektim ki sustum. Böyle bakılınca kız gerçekten haklıydı. Sağ ayağım karnını yamultmuş, sol ayağım ise akciğerlerinin ortasına yerleşmiş. Hatta bildiğin girmiş. Bir an acıdım ama hemen geçti. O sırf regl olduğu zaman istediği çikolatayı almadım diye benim en sevdiğim basketbol topumu otuz iki yerinden bıçaklayıp su dolu bir tencereye koyup kaynatıp içinde küçük top parçacıkları bırakarak bir kaseye koyup önüme koymuştu. Of, yine aklıma geldi yine hüzünlendim bak şimdi. Beter ol Asya, Allah belanı versin Asya. Güzelim topumu kestiğin parçalar müsait bir yerlerine girer de çıkmaz inşallah, rüyanın en heyecanlı yerinde alarm çalsın, lezbiyenler tarafından tecavüze uğrarsın, yılbaşı ağacı led ışıklarıyla birlikte sana monte edilsin de vücudun pembe, sarı, kırmızı, mor, mavi, yeşil yansın Allah'ım hepsine çok amin. Ayaklarımı biraz daha bastırdım karnına. Beter ol piçella!

"Yeşilişim, bırak ya yeter kız ölecek şimdi başımıza iş açacak yine Allah'ın gereksizi. Şimdi git buna uygun kefen bul, tabut yaptır, mezarlık ayarla, of bak içim daraldı. Lan bu kefen de beğenmez şimdi ha. 'Ay bu çok yapıştı bana, bunun straplez'i yok mu canım? Ya da dur dur sen bana bunun mavisini getir en iyisi, pozitif enerji alırım' der bu mal" dedi Maviş'im ve araba kahkalarımızla çınladı. Biz gülmekten yere yuvarlanırken Asya bunu fırsat bilip hemen ayaklarımdan kurtuldu.

"Yine mi top muhabbeti?" diye sordu ve gözlerini devirdi.

"Ya Defne, bak yeter. Özür diledim kızım yüz bin kere. Onu da geçtim gidip aynısından aldım topunun daha ne istiyorsun?" Kızı da bezdirmiştim valla. Yaptığına yapacağına bin pişman olmuştur.

"Hayır, hiçbir top benim en sevdiğimin yerini tutamaz. Hem daha intikamını almadım ben aşkımın." diye burun kıvırdım. Bir kere yapmayacaktı o hatayı.

"Lan daha ne yapacaksın? Okulda uyurken bağcıklarımı birbirine bağladın tüm okula rezil oldum, yemeğimin içine karabiber koydun bir hafta boyunca yüzüm kırmızı dolaştım. Peşime pitbul saldın caddeyi yirmi kez turladım. Lezbiyen Büşra'ya ondan hoşlandığımı söyledin kız günlerce beni taciz etti. Uyurken ensemden içeri yirmi tane küp buz koydun, tüm dönem üzerinde çalıştığım proje ödevime kahve döktün daha ne yapacaksın?" diye bağırdı Asya. Vay be o kadar oldu mu bu kıza yaptıklarım. Oha şuan kendimle ne kadar gurur duysam azdır. Şimdi bir top bu neden bu kadar büyütüyorsun diyecek olursanız, o bir basket topu ve ben de anlayacağınız üzere basketçiyim. O top NBA finalistlerinden imzalı forma ile birlikte gelmişti. Bizim klüpte hoca anlatmıştı bu yarışmayı. Tabi bende hemen atladım hocam katılırım diye işte mükemmel basketbol yeteneğim sayesinde ilk ona girdim ve bir adet imzali formayla topum oldu.

"Oha lan cidden Büşra'ya ondan hoşlandığını mı söyledin?" diyen Can'a dil çıkardım.

"Tabi oğlum az bile bu mala." dedim. Can gözlerini devirdi.

"Ya tamam susun da gidelim abi ya," dedi Kerem. Bugün ilk defa konuşmuştu. 'Ego sıçanı Kerem(18) ego yetersizliğinden hastaneye kaldırıldı fakat bünyesi dayanamadı ve yaşamını yitirdi.' Töbe töbe.

"Ego sıçanım, noldu lan normalde senin şu anda 'Ah, yine çok mükemmelim ya, günün ilk ışıkları gibi parlıyorum." demen gerekiyordu. Kerem bakışlarını kaçırdı. Ardından sıkıntılı bir şekilde nefesini verdi.

"Aldatıldım, ben lan ben. Ego sıçan Kerem. Ya bu benim başıma gelecek iş miydi yüce Allah'ım? Neden ben?" diye patladığında hepimiz ufak çaplı bir şok geçirdik. Bizim Kerem aldatıldı deselerdi muhtemelen diyen kişiye önce söver, sonra döver, sonra dalga geçerdim. Tamam, önce dalga geçmem lazım mantıksal olarak ama ben kim mantıklı davranmak kim? Mavişim bana baktı ve kafasıyla işaret verdi. Ne demek istediğini anlamam uzun sürmedi. Eliyle torpidoda ritim tutturduktan sonra doğru yerde söylemeye başladık. "KIŞ KIŞ KERREM KIŞ KIŞ! YALLAH KERREM YALLAH! CIK CIK KERREM CIK CIK!". Bu Kerem'in en nefret ettiği, Can'la benimse favori şarkımızdı. Sevdiğimizden değil de bu şarkıyla az dalga geçmemiştik. Doğrusu şu şekildeydi: "KIŞ KIŞ CİNLER KIŞ KIŞ! YALLAH CİNLER YALLAH" aha bak yine aklıma geldi oğlum. Kadın resmen cinlere trip atıyor şarkıda. Biz mallıklarla zaman geçirirken çoktan yola çıkmış, hatta Kocaeli'ye varmış sayılırdık. Vapurla aktarma yapacaktık. Çok severim lan ben denizi. Bir keresinde on yaşlarımda falanken elimde simit martılara atıyordum. Son bir parça kalmıştı, onu da biraz sert fırlattım ve martıyı tam kafasından vurdum. Zavallı hayvan denize düştü, sonra arkadan devam etti. O günden sonra bir daha kuşlara yaklaşmadım. Zarar vermekten iyidir. "Yeşiliş, sen hani bana Yeşim'i ayarlayacaktın? Unuttum sanma kanka, hala dün gibi aklımda." dedi Can. Of, hatırladı işte. Ama ben söylemeyecektim, sen kaşındın maviş.

"Kandeş, şimdi sana söyleceğim şeyler psikolojini olumsuz yönde etkileyebilir. Gerçekten duymak istiyor musun?" diye sordum dramatik bir ifadeyle.

"Yoksa üç aylık ömrüm mü kalmış doktor bey?" diye karşılık verdi o da.

"Bey ne lan?" diye konuşmaya dahil oldu Kerem. Sabah morali epey bir bozuktu. Ama zaten bu mal da böyleydi. Biraz sinirlenir sonra hemen unutur ya da umursamazdı.

"Ya lafın gelişi oğlum işte ya." dedi bıkkın bir şekilde Can. Ardından ekledi: "Sende uzatma işte söyle Defne."

"İyi be. Seni düşünende kabahat zaten. Yeşim ben asla o yavşak zengin züppeyle çıkmam, hatta değil randevuya merdivende bile yan yana çıkmam dedi. Anlayacağın abi, kız seni takmıyor." dedim ve Can'a trip atmaya başladım. Ben camdan dışarıya bakarken Can'ın gözleri gibi maviş deniz belirdi ve ardından limana yaklaşan vapurları gördüm. Bekle bizi Bursa, çilataların geliyor!

ÇİLEKLİ LİMONATA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin