Hold On To What You Believe - 6.Bölüm

37 5 4
                                    

*6.Bölüm*

Arkasına dönerken uzun sarı saçlarının havada savruluşunu izledim. Beni o mesafeden duyabileceğini düşünmüyordum bile. Duymuştu. Beni görmüştü. Onu kalabalığın arasına salmaya korkan korumaları etrafını duvar gibi çevrelemişlerdi. O kalabalıkta ona nasıl ulaşacağımı bilmiyordum. İlk hamle yapan o oldu. Korumaları adeta delip geçti. Bana doğru koşuyordu. Mutluluk göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Ben de ona doğru koşuyordum. Ona kavuşana dek, kollarımı boynuna dolayana dek tam olarak rahatlamamıştım. Her an bir şey ters gidebilirmiş gibi geliyordu.

Sımsıkı sarıldım ona. Hiç bırakmayacakmış gibi. O da aynı şekilde. Onca insanın içinde bu gösteriye daha fazla devam etmek istemiyordum. Jamie'den ayrıldım. Gözlerimi gözlerine kilitledim ve "Gitme." dedim. Saçımı okşarken bir taraftan da "Kalabalıktan uzaklaşalım ister misin?" diye sordu. .evet. anlamında kafamı salladım.

Otele girene dek neredeyse önüne gelen her hayranıyla fotoğraf çektirmişti. Hiçbirisini geri çevirmemişti. Ne kadar doğru bir karar verdiğimi her saniye yeniden anlıyordum. Jamie'yi yanımda istiyordum. Sonsuza dek.

Otele girince sonunda yanlız kalabilmiştik. Lobide boş denebilecek kadar az kişi vardı. Gözlerden uzak olmanın verdiği rahatlıkla bir kez daha sarıldı bana. "Teşekkür ederim." dedi.
"Asıl ben teşekkür ederim."

Yanlış bir hareket yapmaktan korkuyordu. Bir taraftan saçımı okşuyordu bir taraftan da elimi tutuyordu.
"Belki bunları konuşmak için doğru bir zaman değil ama yanlış anlamanı istemiyorum." kelimeleri ağzından zorla çıkarıyordu. Ne söyleyeceğini gittikçe daha çok merak ediyordum. Biran önce söylemesi için gözlerinin içine bakıp "Dinliyorum." dedim.
"Benim Londra'ya geri dönmem lazım. Burada kalamam."

Sessiz kaldığımı görünce o devam etti: "Bir şey söylemeyecek misin?"
"Ne söyleyebilirim ki? Madem tekrar dönecektin neden geldin? Neden aklımı karıştırdın? Neden hala karıştırıyorsun?" söylediklerine gerçekten anlam veremiyordum. Şu ana kadar söylediği her şeyden, yaptığı her hareketten hep benimle kalmak istediği anlaşılıyordu. Beni bir daha bırakmayacaktı. Şu durumda hala gideceğini söylemesi işten bile değildi.

"Ben senin de benimle geleceğini düşünerek gelmiştim burya. Londra'da bir hayatım var. Arkadaşlarım, ailem, bir müzik grubum var. Devam ettirmem gereken bir kariyerim..." devam etmesine izin vermedim.
"Benim de burada bir hayatım var Jamie! Bir anda ortaya çıkıp her şeyin değişmesini bekleyemezsin. Üstelik senin için bir çok şeyin değişmesine razı geldim bile. Ama bu kadarını isteme benden."

Yüzümü avuçlarının arasına aldı, gözlerini gözlerime kilitledi ve sordu: "Benimle gelmek istemiyor musun?"

Arkadan yükselen ses benim yerime cevap vermişti bile: "Tabii ki istiyor."
Sesin kimden geldiğini anlamak için arkama döndüm. Scott karşımda duruyordu.
"Beni yemek masasında tek kelime etmeden bırakmanın sebebi bu mu? Seni terk eden bu çocuk?" sözleri beynimde yankılanıyordu. Sözleri kendimi suçlu hissetmeme sebep oluyordu. Beni terk edip giden Jamie'yi, bunca zaman yanımdan hiç ayrılmayan ve her türlü destek olan Scott'a tercih etmiştim. Böyle düşünmesem de o böyle düşünmemi sağlıyordu. Jamie'nin zamanında benim için yaptığı fedakarlıkları biran için bile olsa unutmamı sağlıyordu. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Kendimi Scott'a açıklama yapmak zorunda hissediyordum.

"Özür dilerim." dedim. "Seni üzmek isteme-..."
"Sen beni üzemezsin." diye kesti. "Bundan sonra asla."

Jamie bu durumdan hiç hoşnut değildi. Scott'a bir şeyler açıklamaya çalışmamdan ve Scott'ın beni terslemesinden. Bir taraftan da bütün bunlara sebep olduğunu düşündüğü için susuyordu.

Scott'ın gözlerindeki nefret yüz metre öteden anlaşılabilecek türdeydi.
"Git." dedi. "Sevgilinle İngiltere'ye git ve asla geri dönme."

Scott'ın söylediklerinin umrumda olmamasını çok isterdim ama umrumdaydı. Söyledikleri beni incitiyordu.

Jamie daha fazla dayanamayıp konuştu: "Senin tavsiyene ihtiyacımız yok. Zaten gelecek benimle."
Jamie'ye 'Sen ne yapıyorsun?' dercesine bir bakış attım. Benim yerime öylece karar veremezdi. Beni kafasına göre alıp götüremezdi.
"Hayır gelmiyorum." dedim. Bu defa Jamie bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Onu Scott'ın önünde o duruma düşürmek istememiştim ama emrivakilerden hoşlanmadığımı şuana dek öğrenmiş olması gerekirdi.

Scott'ın önünde tartışmak istemeyen Jamie "İkiniz konuşmanızı bitirdikten sonra beni ararsın." diyip telefon numarasının yazılı olduğu bir kağıt uzattı. Numarasını değiştirdiğini az kalsın unutuyordum. Benim daha numarayı okumama fırsat olmadan oteli terketti.

Scott'la baş başa kalmıştık. Oturup her şeyi adam akıllı konuşma taraftarıydım ama Scott pek öyle gözükmüyordu.
"Son zamanlarda benden soğuduğunu hissediyordum. Aramızdaki şey senin için çok önceden bitmişti. Neden bu anın gelmesini bekledin?" diye sordu. Suçluluk duygum giderek artıyordu. Kendimi Scott'ın duygularıyla oynadığıma inandırıyordum yavaş yavaş.
"Seni üzmek istemedim." demekle yetindim.
"Tekrar ve son kez söylüyorum." dedi. "Sen beni üzemezsin. Hele bundan sonra asla. Birdaha sakın karşıma çıkma." diye ekledikten sonra o da arkasını dönüp aramızdaki mesafeyi hızla açtı. Onu durdurmaya çalışmadım bile. Çünkü durdurup ne söyleyeceğimi bilmiyordum...

Hold On To What You BelieveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin