Bölüm 20

15.1K 1.4K 53
                                    

Nil, güne çok keyifli başlamıştı. Sabah uyandığında saat daha altı bile değildi. Ama bahçesinden gelen kuş sesleri daha fazla uyumasına engel olmuştu. Bir süre yattığı yerden onları dinledi. Sonra eline bir kâğıt kalem aldı ve tatil planlamaya başladı. Aslında yorucu olacağını bilse de birkaç yere uğramak istiyordu. İki hafta tatil yapabilir miydi? Kuaför zaten kendisinden bağımsız yürürdü. Nasılsa Ayşegül'ün diploması ile açık duruyordu. Eczane ise onun imzalarına ihtiyaç duyabilirdi. Mert ile konuşacak, gerekirse imza için kendisine kargo ile evrakların ulaştırılmasını sağlayacaktı.

Eylül ayının son iki haftasında tatil yapmayı düşünüyordu. Daha üç hafta vardı ama olsun şimdiden tatil havasına girmekte zarar yoktu. Doğum gününü de tatilde kutlardı. Belki de o doğum günü iki kişilik olurdu? Sonra gülmeye başladı, yaz aşkı mı isteyecekti kendisine? Hayır...

Daha sonra kalkıp hangi kıyafetlerini yanına alacağını ayarlamaya başladı. Dolabın kapaklarını açtı. Fazla şey almayacaktı. Valiz topla tekrar aç... Uğraşmak istemiyordu. Bolca şort ve üstlerine t-shirt almak yeterliydi. İki de elbise aldı mı tamamdı. Aklındakileri sıraya koymuş ve rahatlamıştı. Artık bunları yapacağı güne kadar planları daha da netleşirdi. Seviyordu bu programlı halini.

Saat sekiz olduğunda kahvaltısı da bitmişti. Televizyonu açıp sabah haberlerini dinlemeye başladı. Mimar cinayeti hala önemini koruyordu. Zenginlerin zengin mimarı neden ve niçin öldürülmüştü. Borçlarının yüksek olduğu duyumları haber kanalında iddia ediliyordu. Nil, haberlerde cinayet silahının bulunduğuna dair bir şey duymayınca başka kanala çevirdi. Ama yeni bir haber yoktu.

Cinayet silahı ve katil bulunamamıştı.

Bahçedeki çardağın altına oturduğunda iki dükkânı da açılmıştı. Ama bugün onlarla vakit geçirmek istemiyordu. Birazdan Hüsniye gelecekti. Telefon ettiğinde sesi heyecanlıydı. On dakika sonra geldiğinde yüzünde sesinden de daha yoğun bir heyecan vardı.

"Neyin var? Ne bu halin?" Nil, arkadaşının tüm yüzüne yayılan gülümsemeden şüphelenmeye başlamıştı.

"Bana önce eczaneden bir şey getirir misin?" Hüsniye, silemediği gülümseme ile yanıtlamıştı.

"Hasta mısın? Ne istiyorsun?"

"Sen ne biçim falcısın? Anlamadın mı?" Artık açıkça sırıtıyordu.

"Hamile misin? Test mi istiyorsun? Dur hemen getiriyorum." Nil heyecanla ne yapacağını şaşırmış şekilde dolanıyordu. "Gidiyorum. Bekle." diyor ama geri dönüyordu. En sonunda Hüsniye'yi yanaklarından öpmüş ve koşarak eczaneye geçmişti. Döndüğünde Hüsniye'yi üst kata çağırdı. Beş dakika sonra ikisi de bebeği kutluyordu. Alt kattakiler de üstten gelen seslerden güzel bir haber olduğunu anlamış yüzleri gülüyordu.

İşinin en çok bu tarafını seviyordu. Dükkânında sevinçler de, hüzünler de paylaşılıyordu.

Öğlen olmadan kapıdan içeriye çok güzel bir kadın girdi. Dükkânın yabancısı olduğunu belli eden hareketleri dikkatleri üstünde toplamıştı. Nil, hemen yanına doğru yürüdü ve sıcak sesi ile, "Hoş geldiniz, buyurun." Dedi.

Nil, bu kadının yolunun nasıl Bağdat Caddesi yerine kendi dükkânına düştüğünü bilmiyordu. Ama her şeyi ile kaliteliyim diyen kadın, Nil ile selamlaşmış ve gösterdiği yere oturmuştu.

"Merhaba, saçımı yıkatmak ve fönletmek bir de ojemi yenilemek istiyorum."

"Elbette. Emine, hanımefendinin saçını yıkar mısın? Sonra da sen ojesini sürerken Bertuğ fönünü çeksin."

Handan, ilk gördüğü an güzel ve içten bulduğu genç kadının kibarlığından da hoşlanmıştı. İşi önemliydi ve çabuk samimiyet kurmak istiyordu. Ağabeyi ayda yılda bir şey istemişti.

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin