Smokinli adam elinde tuttuğu dosyayı masaya, David'in önüne doğru fırlattı ve şunları söyledi: "Özgürlüğünü istiyor musun, Bay Mayne ? "
David şaşkındı. Böyle bir cümle beklemiyordu. "Nasıl olacakmış o ? " diye sordu zaman kaybetmeden. Adam yavaş yavaş başladı anlatmaya: "Bay Mayne, siz bizim için çok önemli birisiniz. Bizimle çalışmayı kabul ederseniz ilk önce tutuksuz yargılanacaksınız. İşimiz bittiğinde de beraât kararıyla karşılasacaksınız. Bizimle çalışmak istemezseniz de yüzde doksan dokuz müebbet yatacaksınız. Karar sizin. Şu an önünüzde duran dosyayı imzalayın sadece ve işimize bakalım. " David hiç düşünmeden imzalamaya koyuldu. Başka çaresi yoktu da zaten. Bir an evvel özgürlüğüne kavuşup gitmeliydi buralardan. Hangi iş için anlaştıklarını bile etmiyordu merak.
Soruşturmayı yöneten savcının çekinde '100.000 TL' yazılıydı. Tabii ki istediklerini yapacaktı smokinli adamların.
Tam görüşme odasından çıkacakken David'in aklında bir soru cereyan etti: "Sizin başınız Eksik Parmak değil miydi ? O hapse girmişti. " Smokinlinin yanıtı garipti: " O adam hiç bir şeyin başı olamaz ama sadece küçük bir mıntıkaya bakıyordu. Beceremedi. Dün nedensiz bir şekilde ölü bulundu içeride. İntihar diyorlar... Ama değil. O adam da sen ben gibi sever canını. Bizden biri içeri girerse ölmüş demektir... Neyse daha fazlası bizde kalsın. Sen fazla soru sormak yerine verilecek işe odaklan. "
Bir gün sonra nöbetçi mahkemeyle işini halletti David. Mahkeme de bitmiş, şimdilik tutuksuz yargılanacaktı. Davanın böyle sonuçlanması David'in şehit ettiği polisin eşini hiç de memnun etmemişti. Ama burası Türkiye'ydi.
Yurt dışına çıkış yasağı vardı tabii ki. Amerika'ya falan da dönemezdi yani. Kafası karışıktı. Bir anlaşmaya girmişti ama nasıl bir şey olacağı hakkında hiç bir bilgisi yoktu. Ayrıntıları bilmiyordu. Ne iş yaptıracaklardı ki David'e. Aklına geldi bir anda. Çok iyi bir işte yeteneği vardı aslında. Büyük ihtimalle bu yeteneğinden faydalanacaklardı. 'Ya işleri bittiğinde beni öldürürlerse... ' diye geçirdi aklından ama çaresiz yapacaktı...
Fatih Karakolu'ndan çıkar çıkmaz siyah, geniş çaplı bir araba kapıda karşıladı David'i. Hemen bir smokinli çıktı içinden ve binmesi için gözlerine baktı David'in. Haşin bakışlardı bunlar. Çaresiz bindi David.
Yola koyulmuşlardı. David'in gözünü bir bezle kapatmışlardı. Yolu öğrenemesin diye... Çok gizli bir yerdeydi gidecekleri yer...
Vardıklarında indirdiler David'i araçtan. Bu seferki yer eski, terkedilmiş bir şirket değil. Aşırı şık bir gökdelendi. Ama fazla delemiyordu gökü. David sordu yanındaki esmer smokinli olana: " Bu bina kaç katlı ?" smokinli hafif sinirlenmişti: "On üç ! " diye çemkirdi resmen. On üç katlıydı şu önündeki göğü delen... David şaşırdı kat sayısına. Amerika'da 'on üç' sayısını uğursuz olduğu için hiç bir yerde kullanmadıkları gibi bina katlarında da kullanmıyorlar. Kat sayıları şöyle gider çoğu yerde. 11-12-14-15... On üç yoktur...
İçeri üç smokinli eşliğinde girdi David. Her şey normaldi. Anormal, göze batan bir şey yoktu içerde. Salt herkesin smokinli olması dikkat çekebilirdi belki. Ama alışılabilir bir durumdu bu. Asansöre geçtiler. David üst kata çıkacaklarını sanarken yanındaki smokinli eksi ikiye basmıştı. Alt katlara ineceklerdi.
Asansörden çıktılar. Önlerinde odalar vardı. Hemen sağdakine girdiler. Burası Bay Başkan'ın odasıydı. Yani buranın büyük patronunun. Adam havaya girmişti bayağı. Tam bir Amerikan özentisiydi. Başkan Obama'yı da severdi çok. Bu yüzden kendine Bay Başkan dedirtirdi. Zaten burası legal görünümlü illegal bir yerdi. Bu smokinliler soran olursa hemen iç ceplerinde duran kimliği gösterip 'Sivil Polis' deyip elini kolunu sallayarak geziyorlardı ortada... Hepsini yaşı otuz civarındaydı. Hepsi de kaliteli ajanlardı. Ne tür kanunsuzluk varsa yapma yetkileri vardı. Hem de legal bir şekilde.
Bay Başkan kalktı oturduğu yerinden ve David'i de peşinden sürükleyerek hemen karşıdaki odaya geçiş yaptılar. David sıkkınlığın içinde heyecan yaşıyordu. Nasıl bir duyguysa artık, ilk kez oluyordu bu.
İçeri girdiklerinde büyük bir kaç makine karşıladı David'i. Büyük bir odaydı burası. Başkan, David'den tam olarak ne istediklerini söylemeye başladı: " Şu makineleri görüyorsun. Bunların ne olduğunu sen daha iyi bilirsin. Şifre okuma cihazları. Senin şifre okumayla olan bağını ve başarılarını tüm dünya bilir. Ama prestijli bir casus olmak yerine işe yaramaz bir şirkette hayatını devam ettiriyordun bugüne kadar. Artık gerçek işini yapmalısın David.
İşe geçecek olursak, okuyamadığımız şifreler alıyoruz uzun zamandır. Basit algoritmalar değil bunlar ingilizce falan da var bazılarında. Beraber bir şeyler çözeceğimizden eminim. Yoksa adamlarım seni çözer..."
David hapisten kurtulduğuna sevinememişken bir tutsak hayatıydı sanki bu. İşe koyulmalıydı tabii hemen. Tam özgürlüğüne kavuşabilmek için... Suçsuz bir şekilde Amerika'ya dönmek ve kendi sevdiği işi yapmak için... Patronuyla barışabilmek için hızlı yapmalıydı her ne iş verilirse...
İlk önce basit bir şifreyle David'e hatırlatma yapmak istediler ve önüne kolay bir şifrenin yazılı olduğu kağıdı uzattı yanındaki smokinli. Kağıtta " Cü jtj cjujsfnfaşfo jtjo cjufs" David şöyle bir kağıda baktı ve hemen yazmaya başladı bir şeyler " Bombein". Bu kolay testi geçmişti. Oradaki 'Bu işi bitiremezsen işin biter' yazısına 'Anladım' diye cevap verdi. Bu kolay şifreleme, yazmak istediğin harf yerine bir sonraki harfi yazarak oluyordu. B yerine C yazmak gibi mesela. Bunlar David için çocuk oyuncağıydı.
Hemen şu çözülemeyen şifreleri koydular David'in önüne. Arkasından kapıyı kilitleyerek çıktılar. Şöyle bir baktı iki sayfa vardı ve hepsi şifreliydi bu kelimelerin. Basit bir algoritma değildi. David kara kara düşünmeye başladı. En kısa zamanda bitirmeliydi bu işi. Düşünüyordu durmaksızın. O, kağıda bakıyordu, kağıt da ona. Her ne biliyorsa kullanmalıydı. Bu gerçekten zor olacaktı. Hiç bir şifre çözücü makinenin çözemediği bir taneydi bu. İçinde hem rakamlar hem harfler vardı. Smokinlilerin dediğine göre yeni bir algoritmaymış. Bazı düşmanları üretmiş bu kuruluşa karşı.
'Smokings' deniyor bu kuruluşun adına. Binaya girer girmez David'in gözüne çarpmıştı. Her yerde yazıyordu sanki.
Birden, tekrar kağıda baktı David ve sanki her şeyi görüyordu. Tüm şifreleri... Tecrübe ! Bunlara benzer bir sürü,sayfa sayfa çevirmişti Amerika'da. Ama yine de bu biraz daha zordu. Hatta farklıydı çok da. Sonra biri kapıya vurup 'David' diye bağırmaya başladı. Kapı dışarıdan kilitliydi. David korkmaya başladı. Kağıda olan tüm konsantrasyonu dağılmıştı. Kapıya doğru yöneldi. Aniden...
Yorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERGÜZEŞT-İ DAVID
Short StorySergüzeşt-i David : Adı üzerinde "David'in Serüveni" dir. David'in başından geçen olayları anlamaya çalışacağız beraber. Bazen bir POLİSİYE'nin içinde; bazen bir MACERA VE AKSİYON'un tam ortasında bulacağız kendimizi. Heyecan ve merak dolu bu romanı...