--Birkaç gün sonra--
Günlerden cumartesi. Babam iş gezisine gittiği için evde yalnızdım. Kahvaltımı yapmış kitap okuyordum. 1 saat sonra Michael'la buluşacaktım.
Normalde bu son iki haftada yaşadıklarımı 5 ayda falan yaşardım. Kendimi garip hissediyordum. Sanki zaman hızlanmış gibiydi.
Kapı çaldığında gidip kapıya baktım. Michael gelmişti. Sırılsıklam olmuştu. Dışarda yağmur yağdığını yeni farkettim. Kitaba dalmış olmalıyım.
Michael'ı içeri aldım. Birlikte salona geçtik. Normalde bu gün bisiklet sürmek için parka gidecektik fakat lanet yağmur bu günde yağıyordu. Sonbahar olduğu için neredeyse hergün yağmur yağıyordu.
Bir saattir Michael'la televizyon izliyorduk. Biranda televizyon ve bütün ışıklar kapandı. Yine elektrik kesilmişti. Saat erken olmasına rağmen hava nedeniyle çok karanlıktı. Ayağı kalkıp fener aramaya gittim. Michael arkamdan geliyordu. İlk önce telefonumu buldum. Telefonumun ışığıyla biraz aydınlana bilmiştim.
Michael'ın yüzü karanlık olmasına rağmen görünüyordu. Teni fazla beyaz ve kusursuzdu. Ayağım birşeye takıldı ve yere düştüm. Michael'da üzerime düşmüştü. Michael'ın büyük bedenini üzerimden ittirmeye alışıyordum fakat hiçbir işe yaramıyordu. Michael'ın ise gülmekten karnı ağırmıştı. Üzerime düştüğünden beri aralıksız gülüyordu. Gülüşünü seviyordum ama şuan altında ezildiğim için gülemiyordum.
Sonunda toparlanıp ayağı kalktı ve elimden tutup benim de kalkmama yardımcı oldu.
Sonunda fenerleri bulmuştuk. Salonda oturup muhabbet ediyorduk. Fırtına daha da artmıştı. Şimşek içerisini aydınlatırken gök gürültüsü adeta evi sarsıyordu.
"Korkuyor musun?"
"Tabikide hayır." Şimşek çakmasıyla irkildim. Baya titremiştim. "Tamam belki biraz."
Michael bana gülümseyip kollarını bana sardı. Biraz da olsa ısınmıştım. Hava gittikçe soğuyordu. Odama çıktık. Odam, her zamanki gibi diğer odalardan daha sıcaktı. Battaniye sarınıp hayatımız hakkında konuşuyorduk.
Babası o daha çok küçükken onları terk etmiş. Bir kaç kere intihar etmiş fakat ölmemişti. İntiharlarının boşa çıkmış olmasına defalarca şükrettim.
Saat geç olmuştu. Babamın yarın gelmeyeceğini biliyordum.
"Michael?"
"Efendim?"
"Bu gece beni yalnız bırakmazsın değil mi?"
Kollarını sıkıca bana doladı. Kulağıma "Asla" diyereye fısıldadı.
Ona giymesi için babamın rahat pijamalarımdan verdim. Lavanoya gittiğinde bende pijamalarımı giymiştim.
Giyindikten sonra yanıma geldi ve derince esnedi. Buna karşılık olarak bende esnedim.
Yatağıma yatıp yorganımı çeneme kadar çektim. Michael'ın yanıma yatması için işaret ettim. Geldi ve yanıma yattı. Kollarını belime sararak beni kendine çekti. Hiçbir zaman kendimi bu kadar güvende hissetmemiştim.
Michael adeta bir yastık gibiydi. Kilolu değildi fakat çokta zayıf sayılmazdı. Ben diğer kızlar gibi değildim. Onlar kaslı erkekleri çekici bulurken ben onları itici buluyordu. Michael benim için idael biriydi. Kişiliklerimiz benziyordu. Ve onu gerçekten seviyordum.
Michael'ın nefesini omzumda hissediyordum. Uyumuş olmalıydı. Yüz ifadesini görmek için ona dönmeye çalıştım fakat başaramadım. Michael'ın kolları beni sıkıca sarmıştı. Hareket etmemeye ve onu uyandırmamaya dikkat ediyordum. Birkaç dakika sonra göz kapaklarım ağırlaştı ve uyuya kaldım.