Buda geçirdiğim 3.gündü. Michael'ı ve evimi özlemiştim. Hergün maskeli adama beni bırakması için yalvarıyordum. Fakat bir türlü beni bırakmıyordu.
Odamın kapısı açıldı ve içeri maskeli adam girdi. Yanım oturdu. Bana döndü ve suratına bakmam için çenemi elleriyle kaldırdı. Mavi gözlerini benim gözlerime dikmişti. Gözlerimi kaçırmaya çalıştım fakat bir türlü yapamadım. Daha sonra konuşmaya başladı.
"Sadece biraz sabret Marie. Birkaç güne herşey düzelcek. Daha sonra istediğin yere gideceğiz. Çok uzaklara. Sadece sen ve ben." Ellerimi avuçlarının içine aldığın ellerimi hızlı bir şekilde çektim.
"Biz hiçbir yere gitmeyeceğiz. Senin kim olduğunu bile bilmiyorum! Ve benim hayatımda Michael'dan başka kimse yok!"
"Herşey Michael yüzünden! Onun yüzünden birlikte olamıyoruz!"
"Seninle olmak istemiyorum! Hele bu konuşmadan sonra hiç istemiyorum!" Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlerken kolumdan tutup beni kendisine çekti. Aramızda sadece bir santimden daha az vardı. Yavaşça kulağıma eğildi ve fısıldadı:
"Benim olacaksın!" Daha sona kapıya yöneldi ve çıkıp arkadan kilitledi. Defalarca kapıya vurdum. Sinirlenmiştim:
"Ölsem bile senin olmayacağım! Asla! Asla! Asla..." Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken hıçkırıklarım daha da artmaya başlamıştı. Kendimi yatağa attım ve yüzüme yastığı bastırdım. Artık sadece "Michael"ı sayıklıyordum. Başka birşey düşünemiyordum. Michael'ı çok özlemiştim. Düşüncelerim kapıdan gelen kilit sesleriyle bölündü. Gelen maskeli adam değildi. Kıvırcık saçlı ela gözlü biriydi. Onu daha önce görmemiştim. Kapıyı arkadan kapattı ve yanıma geldi.
"Koridordan geçerken ağlama seslerini duydum. İyi misin?" Başımı kaldırıp olumsuz şekilde salladım.
"Neyin var? Neden ağlıyorsun?" Sanırım hiçbir şeyden haberi yoktu. Saf saf suratıma bakarken komik göründüğü için kıkırdadım. Fakat daha sonra tekrar ciddi yüz ifademi alıp ona cevap verdim.
"Birkaç gün önce maskeli adam tarafından kaçırıldım. Evimi ve Michael'ı özledim. Ona defalarca yalvardım fakat beni bırakmadı."
"Demek sen kaçırılan kızsın. O senden çok bahsediyor. Seni gerçekten seviyor. Amacı kötülük değil. O sadece seni istiyor."
Bir süre sonra ağzını açtı ve devam etti:
"Aslında çok tanıdık geliyorsun? Seni hatırladıım!" Ellerini çırpıştıryordu. Ben ise onu şaşkınlıkla izliyordum.
"Sen bizim okula yeni gelen kızsın! Coğrafya ve matematik derslerimiz aynı!" Daha sonra elini uzatarak "Ben Ashton!"dedi. Uzattığı elini sıktım ve ona dönerek gülümsedim. O da bana gülümsedi.
●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●
Yaklaşık bir saattir konuşuyorduk. Artık birbirimizi neredeyse çok iyi tanıyorduk. Cidden iyi biriydi. Ayağı kalktı gitmesi gerektiğini söyledi. Kapıyı açıp çıktı ve arkasından kilitledi.
Bir süre sonra gerçekten acıktığımı farkettim. Kapıyı birkaç kez tıklattım ve duymasını umduğum bir sesle bağırdım.
"Heeey!! Maskeli adaam!! Heey!! Buraya geeel!!" Bir çocuk gibi bağırmıştım. Fakat açtım. Napabilirim. Bir süre sonra kilit sesleri geldi ve kapı açıldı. Maskeli adam içeri girdi ve "Ne var? bakışı attı.
"Acıktım." dedim. Evet resmen "acıktım" demişim. Bu gün gerçekten çok çocuksu davranıyordum. Eliyle mutfağı işaret ederek:
"Mutfakta yarım paket pizza var. Gidip yiyebilirsin." Yaşasııın!! Pizzaa!! Acaba neden hergün pizza yiyordu? Amaan banane. Düşüncelerimden sıyrılıp mufağa koşar adımlarla ilerledim. Mutfakta Ashton'ı görünce şaşırmıştım. Kahvesinden bir yudum alıp bana döndü ve oturmam için yanındaki sandalyeyi işaret etti. Oturup masadaki pizza kutusunu önüme çekip pizza dilimini eline alıp büyükçe ısırdım. Ashton bana bakıp sessizce gülüyordu. Ona "Ne bakıyorsun?" bakışları attığımda kahkaha atmıştı.
"Dışardan masum bir kıza benziyordun." Kahkahası daha da artmıştı. Bende gülmeye başlamıştım.
Pizzamı bitirdikten sonra maskeli adam geldi ve kolumdan çekiştirerek beni odaya götürdü.
"Neden Ashton'la konuşuyorsun!" Sesi çok kızgın çıkmıştı. Neden kızıyor ki? Anlamıyorum.
"Çünkü Ashton benim arkadaşım!"
"Ne ara arkadaş oldunuz!"
"Seni ilgilendirmez!"
"Evet ilgilendirir!"
"Evde beni hapsediyorsun! Bir tane arkadaşım oldu artık biraz sosyalleşmek istiyorum! Bütün gün evdeyim!" Sesim biraz ağlamaklı biraz sesli çıkmıştı. Yumuşamış görünüyordu.
"Tamam ama sadece Ashton'la arkadaş olacaksın." Sanki evde başka doğru düzgün insan var. Ashton olmasaydı şuan çiçeklerle falan konuşuyor olacaktım.
Odadan çıktı ve koridorda ilerlemeye başladı. Bende yatağıma oturup burdan nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım.
Canın sıkılmıştı. Ashton'ı görmeyi umarak koridora çıktım fakat gitmiş olmalıydı. Koridorda ilerlerken bağrışma sesleri geldiğini farkettim. Koridorda ilerlerken bağrışma sesleri artıyordu. Sonunda koridorun sonundaki kapıya yaslanarak dinlemeye başladım.
"Eğer Marie'den vazgeçmezsen onu bir daha göremezsin Michael!" Michael mı? Kapıyı açıp maskeli adamın elinden telefonu çektim.
"Michael!! Ben Marie. Kurtar beni burdan lütfen!" Gözlerimden yaşlar akarken maskeli adam bana doğru geldi ve elimden telefonu almaya çalıştı.
"Telefonu polise götür! Telefon sinyalleriyle beni bulabilirler! Nolur?" Göz yaşlarım hala yanaklarımdan süzülüyordu.
"Sakın korkma kurtaracağım seni!"
Maskeli adam elimden telefonu çekip aldı. Yüzüme sinirli bir şekilde baktı. Sonra beni bir odaya sürükledi. Beni bir sandelyeye oturtturdu. İlk ellerimi sonra da ayaklarımı bağladı. Ağızımı bantladıktan sonra bana döndü:
"Herşeyi berbat ettin!" Kapıya doğru ilerledi ve kapıyı açıp çıktı. Arkadan kapıyı kilitledi.
Geç olmaya başlamıştı. Odada cam yoktu. Bir tane gece lambası ve bir saat vardı. Bir süre sonra göz kapaklarım ağırlaştı ve uyuya kaldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/46534040-288-k870884.jpg)