Alarmım çaldığında uyandım ve hazırlanıp dışarı çıktım. Michael ile konuşmam gerektiği için hızlı hareket etmiştim. Michael beni beklememişti. Yolda boynu bükük bir şekilde ilerliyordu. Koşarak yanına gittim ve koluna girdim.
"Günaydın." Şaşkınlıkla bana baktı. Sonra konuşmak için gözlerini gözlerime dikti.
"Beni affetmeyeceğini sanıyordum. Gerçekten beni korkuttun Marie."
Ona gülümseyip cevap verdim.
"Sana küsmek kesinlikle hayatımda yapacağım son şey Michael."
İç çektikten sonra kolunu belime sardı. Okula varana kadar hiç konuşmadık. Okula vardığımızda birbirimize veda edip sınıflarımıza gittik.
Sınıfta Ashton'ı görünce hemen yanına oturdum. Yanında asyalıya benzeyen hafif gözleri çekik bir çocuk duruyordu. Sonunda beni farkedip bana döndü.
"Günaydın Marie."
"Günaydın Ash. Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"
"Ah. Tabii. Calum-Marie Marie-Calum"
Calum içten bir gülümeseme gönderip elini uzattı. Uzattığı elini sıkıp ona gülümsedim. Sınıfa öğretmen girince Calum yerine geçti.
Dersin ortasında öğretminin telefonu çaldı ve telefona cevap vermek için kapıyı açıp dışarı çıktı. Sınıftaki gürültü gittikçe artıyordu. Ashton kulağıma eğildi.
"Michael ile barıştınız mı?"
"Ben ona küsmedim. Sadece biraz hayal kırıklığına uğramıştım."
"Öyleyse herşey yoluna girdi. Bu teneffüs Cal-sen-ben-Mike takılalım mı?"
"Olur."
Öğretmen, kısa süre sonra telefon görüşmesini bitirip sınıfa girdi ve derse devam etti.
Zil çaldığında Calum yanımıza geldi ve dışarı çıktık. Michael'ı bulduktan sonra arka bahçeye doğru yürüdük. Michael ve Calum çimlere oturdu. Michael, yanını işaret ederek oturmamı söyledi. Söylediğini yapıp yanına oturdum.
Eliyle elimi kavradı ve parmaklarımı parmaklarıyla sıkıştırdı. Yüzüne bir gülümseme gönderdim. Karşılık olarak o da bana gülümsedi. O sırada bize bakan Ashton ve Calum'u farketmemiştim. İkimizde bakışmayı bırakıp onalarla sohbet etmeye başladık.
Zil çaldığında sınıfa girdik. Michael ile dersimiz aynıydı. Bir sıra seçip yan yana oturduk. Çantamdan kalem kutumu ve gerekli defterleri çıkardıktan sonra özenle sıraya yerleştirdim. Daha sonra Michael'a döndüm. Defterinin rasgele bir sayfasını açmış çeşitli şekil çiziyordu.
Kısa süre sonra sınıfa öğretmen girdi ve derse başladık. Zil çalınca eşyalarımı çantama koyup Michael ile dışarı çıktık. Calum ve Ashton'ı bulmak için bahçede göz gezdirdim. Büyük ihtimalle arka bahçede olacaklardı. Çünkü onları ön tarafta bulamamıştım. Michael'ın elini kavrayıp arka bahçeye doğru ilerledik. Calum ve Ashton çimlere oturmuş muhabbet ediyorlardı. İlerleyip yanlarına oturduk. İkisininde yüzünde kızgın bir ifade vardı. Biz yanlarına yaklaştığımızda konuşmayı kesmişlerdi. Michael, Calum ve Ashton'a döndü.
"Hey, size ne oldu? İyi görünmüyorsunuz."
Calum Michael'a cevap vermek için hafifçe doğruldu.
"Luke bizim çok yakın arkadaşımızdı. Bu gün sinirle yanımıza geldi. 'Michael ve Marie ile gezmeye devam ederseniz ikinizide mafederim!' dedi. Bana bağırması beni de sinirlendirmişti. Ona neden onlarla gezmemi istemediğini sordum fakat yanıt olarak 'Gezme diyorsam gezme Calum!' dedi. Bende ona sinirlenerek 'İstediğimi yaparım Luke!' dedikten sonra suratıma bir yumruk geçirdi ve yere yığıldım. Ashton Luke'un arkasından koştu fakat yakalayamadı. Dostum, Luke'un sizinle derdi ne?"