Kyungsoo beyaz çarşafın arasında hareketsizce yatıyordu. Dün çok zorlanmıştı. Kaç saat boyunca ona teslim olmuştu bilmiyordu. Canı hala çok fazla yanıyordu. Gözüne uyku girmemişti. Hala o adamın onu bıraktığı şekilde yatıyordu.
Yatağının yanında ki masanın üzerinde olan paraya bakıyordu. Birazdan annesi parayı almak için gelirdi. Kendisinin de kalkıp iş için hazırlanması gerekiyordu.
Kapının açılma sesini duyduğunda Kyungsoo annesini görmek istemediğinden gözlerini kapattı. Gözlerini kapattığında istemsizce kendini sıkmıştı ve hissettiği acı gözünden yaş gelmesine sebep oldu.
"Kyungsoo-ah" Kyungsoo gözlerini açmadığında annesi yatağın yanına oturup saçlarını okşamaya başladı. "Oğlum"
Kyungsoo yavaşca gözlerini açtığında kadın ağlıyordu. Annesine çok kızgındı. Onu bir fahişeye dönüştürdüğü için, hala o adama sevgi gösterdiği için en önemlisiyse onu bıraktığı için. Ama yine de annesinden nefret etmiyordu. Bir insan nasıl annesinden nefret ederdi ki?
Doğrulup annesinin yüzünü silmek istemişti ama doğrulmaya çalıştığında arkasında ki ağrının daha da şiddetlenmesiyle çığlık atarak kendini yatağa attı.
"Canın çok mu yanıyor?" annesi ağlamasının arasında sormuştu.
Kyungsoo ağlayarak kafasını iki yana salladı. "Acımıyor."
"Özür dilerim oğlum. Ama yapamam..." kadında kafasını iki yana sallamaya başladı. "Onu bırakamam. Seni kurtaramam. O olmadan yaşayamam."
Kyungsoo 'ya ben?' diye bağırmak istiyordu.
"Git...Anne." gözleriyle masanın üzerinde ki parayı gösterdi. "Al ve git."
Kadın uzun zaman sonra kendisine 'anne' demesinin şokunu atlattıktan sonra sessizce masadan parayı alıp yerine avucunda ki ağrı kesiciyi koydu.
Kyungsoo annesi gittikten sonra hareketsizce yatmaya devam etti. Bu defa kendini değersiz hissettiren paraya değil, kendini değerli hissettiren ağrı kesiciye bakıyordu. Kyungsoo korkuyla titredi.
Korkusu böyle yaşamak değildi, korkusu fahişe diye anılmakta değildi. Kyungsoo'nun korktuğu şey o adamın aynı şeyi annesine de yaptırmaya çalışma olasılığıydı.
Kyungsoo aklından düşüncelerini silmeye çalıştı. O adam her ne kadar Kyungsoo'nun böyle yaşamasının sebebi olsa da annesini seviyordu.
Çığlık atmamak için dudaklarını birbirine bastırarak yavaşça doğrulmaya çalıştı Kyungsoo.
Zorla yatakta oturur hale geldiğinde tiksinerek yatağa baktı. Bu her gün yaşadığı şeylerdi sadece acısı her gün bu kadar yoğun olmuyordu.
Kyungsoo oturup ağlamak istiyordu. Çaresizliğine, zavallılığına. Her şeye. Ama işe gitmek zorundaydı. Jongin'i ve Yoonmin'i birlikte görmek zorundaydı.
Hayatının her noktasında olduğu gibi bu noktada da şanslı değildi. Jongin aktördü. Hemde en ünlüsünden. Nişanlıydı ve nişanlısı Girls' Show'un lideri Yoonmin'di. Ayrıca onu seviyordu. Kyungsoo'yu sevme ihtimali ne kadardı ki? %1?
Kyungsoo güldü %1 bile onlar için çok fazlaydı. Şuan fanı olduğu kişiyle evlenme hayali kuran fangirller gibiydi.
Yavaşca ayağa kalktığında yüzünü buruşturmadan edemiyordu. Kendi kendine mırıldanmaya başladı. "Sorun yok Kyungsoo. Bu kadar abatma acımıyor alt tarafı saatlerce bedenini bir hayvana becerttin."
Kyungsoo ofladı. Kendini böyle motive edemezdi. "Başka şansın yok Kyungsoo-ah. Yoonmin'in kuaförü olup kendi paranı düzgünce kazanmalısın. Hem senin yerinde olmak isteyen onlarca kişi var." Kaşlarını indirip kaldırdı. "Kuaförlük söz konusuysa tabi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COME TO MY
FanfictionÖnümüzde ki engeller bizi engelleyebilir mi ki? ---- Kyungsoo son kez elinde ki fönü önünde ki kadının saçından aşağı indirdi. Fişi prizden çektikten sonra kablosunu etrafa sarıp çantasının içine koydu. Yarın yine lazım olabilirdi. "Hayatım?" Yukar...