Sahneden indikten sonra, gözlerim hâlâ Derin'deydi. Onun gözleri de bende. Masadan hızla kalktığı gibi buraya gelirken, alkış seslerini yeni işitiyordum.
Derin'in masasında ki arkadaşlarım, bana sımsıcak bir gülümseme yollarken, Anıl kocaman sırıtıp el salladı.Bende ona el sallayacağım sırada, havaya kaldırmış olduğum elimi, ne zaman geldiğini fark etmediğim ex sevgilim kolumdan tuttu. Bende hâlâ dolu olan gözlerimle sadece gülümsedim onlara.
Klasik bir müzik, yine, loş ortamda yankılanırken Süper Ex Aşkım beni ortamın arkalarına sürüklemeye devam etti.
Allah aşkına, burası bir bar değil miydi? Bardan öte, bir ailenin takılacağı bir ortama benziyordu.
Canımın fazlasıyla acıdığını hissettiğimde, "Bırak!" diye bağırdım.
"Kes sesini! Yürü!" diye emir vermeye devam edince ex aşkım, "Sen ne hakla bana emir verebilirsin? Artık hayatımda bir yere sahip değilsin!" diye bağırdım ona.
Durup bana bir bakış atarken, "Gözümün içine bakarak şarkı söylerken, hiçte böyle bir düşünce aklınızdan geçmiyordu Defne Hanım!" dedi.
Doğru! Ona bakıp şarkı söylerken, içimden geçen tek şey beni anlayabilmesiydi. Görünüşe göre öyle bir olasılık, Derin'in yakınından uzağından geçmemiş.
"Haa," dedim alayla.
"Sanki sende farklı bir şey yaptın." Yapmamıştı. O da bana bakarak söylemiş, adeta af dilemişti. Ama, bu böyle olmazdı. Ex aşkım, Ex'likten çıkması için, erkeklik gururunu bir tarafa atıp, adam gibi Özür Dilerim sevgilim! demesi gerekiyordu. Tamam, belki sevgilim demezdi. Hatta özür dilerim demesini de, ondan beklemek aptallık olurdu."Ben, o şarkıyı senin için mi söylediğimi sanıyorsun?" dedi. Normalde, buna inanmaz; beni sevdiğine inanırdım. Bana bir kere bile seni seviyorum dememiş olsa da. Tamam, bana doğum günümde beni sevdiğini söylemişti. Ama o gün benim günümdü.
Normal sesimden ödün vermez, çok kısık bir sesle, "Söylemedin mi?" diye sordum. Cevap belliydi; ama aptallık bendeydi.
O ise, buz gibi bir sesle "Hayır!" diye bağırdı.
Son cümlesinden sonra, bir şey daha demedim.
Sonunda bir odaya geldiğimizde, "Şimdi!" diye tısladı dişlerinin arasından. "Burada ne halt yediğini anlat!"
Ne mi halt yiyordum? Ya burada asıl haltı sen yerken, hesap sorması bana düşecekken, durum tam tersiydi ya, çıldırma noktasındaydım.
Kaşlarımı derin bir şekilde çatarken, "Bence ilk öncelikle, sen bana neden böyle davrandığını açıklamalısın," diyerek kendimi savunmaya geçtim.
"Ben, bitti! dediğimi hatırlıyorum Defne!" diye gürledi, karşımda ki yabancıyı artık tanıyamadığım adam.
Kaşlarım hayretle yukarı kalkarken, içimden geçenlerin, gerçekte olmasının ne kadar acı bir şey olduğunu hissettim.
"Öyle mi? Artık bittiyse; ne demeye bana kimlerle takıldığımı soruyorsun ki?" derken, karşımda ilk defa bu kadar ciddi duran Derin'i süzdüm. İlk defa -en azından bana karşı,- bu kadar kabaydı.
"Ben sorarım! Ama, bence sende şu dakikadan itibaren kimleri tanıyıp, kimleri tanıyamadığını iyi seçmelisin!" Koray'a, daha onu tanımadan bu kadar öfkeli olmasını anlayamıyordum.
"Ya! Bence sen onu bunu boş verde. Şu soruma cevap ver.." diyerek ona bir adım yaklaştım ve tam dibinde durdum. O beni merakla beklerken; devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bela
RomanceBen; Defne Demir. Türkçe'si bozuk, yarı Türk, yabancı dizilere aşık ve bence güzel biriyim. On yedinci yaşımda, beni daha annemin karnında bırakıp gitmiş olan babamla tanışmış ve ona çok zor bağlanmış bir kızım. O; Zekiliği, yakışıklılığı ve soyadıy...