Zengin ailelerin yaşadıkları evlere benzeyen bu villa, oldukça eskiye dayanıyordu, bu kesindi. Görkemli camları vardı ve tahta kapıya sahipti. Evin dışını incelemek gayet güzeldi. Oturup saatlerce seyredebilirdim.
Hava soğumuştu ve aşırı derecede yağmur yağıyordu. Rüzgar şiddetini arttırmış, uğulduyordu. Şemsiyem olmadığı için içeri girmek zorunda kalmıştım. Tanımadığım belki de bir sürü insan vardı ve bu benim hoşuma gitmiyordu.
Tahta kapı sadece kulpunu çevirerek açılıyordu. Kolaylıkla hırsız girebilirdi. Zengin olmalarına rağmen bunu düşünememeleri güldürmüştü ama yanlarında belli etmek saçmalık olurdu.
İçerisi gayet toplu ve beyazlarla döşenmiş eşyalara sahipti. Sadece antikalar bulunmaktaydı ve bu da evin eski olduğunun göstergesiydi. Tam tahmin ettiğim gibi bir zengin ailesinin evinde bulunmaktaydım. Ne yani, zengin kızı mı olacaktım?
"Hoşgeldiniz." dedi hizmetçi olduğunu tahmin ettiğim kadın. Oldukça yaşlıydı.
Kafamı hafifçe salladıktan sonra Leyla hanım sessizliği bozan oldu.
"Sana daha sonra evi gezdireceğim. Ama ilk önce Kıvanç'la tanışmanı istiyorum." Gülümsedi. Şaşırmıştım. Bu evde bizden başka birisi daha mı yaşayacaktı? Anlamsız gözlerle bakınca devam etti. "Öz oğlum. Umarım iyi anlaşırsınız."
Şimdi kendimi daha da sığıntı gibi hissediyordum. Öz oğlu vardı ve bana bundan bahsetmemişti. Gerçi, bilsem ne değişecekti?
"Kıvanç... aşağıya gelir misin lütfen?" Bir süre ses gelmedi. "Kıvanç. Şu bilgisayarın başından kafanı kaldırır mısın?"
Çok geçmeden merdivenlerden yeni banyo yaptığı belli olan, saçlarından su damlacıkları damlayan, mavi gözlü, esmer, baklavalı çok yakışıklı bir çocuk inmişti. Bizim yurtta erkekler olmadığı için şaşırmam doğaldı. Bu kadar güzel bir yüzü olan tanımamıştım.
Elindeki havluyla saçlarını kuruladıktan sonra muhteşem bir ses tonuyla konuştu.
"Hoşgeldin." dedi. Bir hayli utanmıştım. Konuşacaktım ama sanki dilim bağlanmıştı. Öyle güzel bakışı vardı ki... hayran olmamak elde değildi.
"Hoşbuldum." Ses tonum onunkine bakılırsa soluk kalmıştı. Saçlarım dağınıktı. Altımda kot şort, üstümde ise beyaz bir tişört vardı. Hiç özenle giyinmemiştim. Resmen rezilliktim.
"Oğlum Rabia'ya evi gezdirir misin?" İsminin Kıvanç olduğunu öğrendiğim çocuk eliyle 'gel' işareti yaptı. Peşinden gittim ve merdivenleri çıktım. Ev oldukça büyük ve görkemliydi. Merdivenler uzundu. Odalar genişti. Kısacası benim yaşadığım yurtla hiçbir alakası yoktu.Tanıtmaya kendi odasından başladı Kıvanç. Beyaz renk hakimdi odada. Arada siyah beyaz çizgileri olan eşyaları görüyordum ama fazla renk sevmediği ortadaydı.
"Odanda fazla renk bulunmamasının nedeni nedir?" diye sordum merakla. Bir süre yüzüme öylece baktı. Çocukluk resimlerini karıştırırken sessizliği bozdu.
"Tek renk bana huzur veriyor." Kısa cevap vermeleri rahatsız ediciydi. Fazla üstünde durmamaya çalıştım ama konuşma isteğimi yerle bir etmişti.
"Diğer odaya geçsek ya? Ben çok sıkıldım." dedim konuyu değiştirerek. Daha fazla konuşmak istemediği açık ve net ortadaydı. Kimseyi konuşturmaya niyetim yoktu. Kafasıyla onayladı ve önden gitmeye başladı. El mecbur bende onu takip ettim. Kendi odasına en yakın odaya girdi.
"Burası annemlerin yatak odası. Girmeyelim istersen ayıp olur çünkü."
Banyo, mutfak ve terası gösterdikten sonra ev gezmesi işimiz sona ermişti. En sonunda bana verdikleri odaya girince yatakta tek başıma oturmaya başladım. Bavulum tam yanımda duruyordu. Bir an önce kıyafetlerimi yerleştirmeliydim. Yerleştirdikten sonra uyuyacaktım. Kıvanç arkadaşlarıyla buluşmak için dışarı çıkmıştı. Hazır evde yokken odamda bulunan banyoyu kullanarak duş aldım. Uzun zamandır bu kadar rahatlamamıştım. Su insana rahatlık veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAY'IN KIZI
ChickLit"O an kalbime bir bıçak saplanmıştı. Kıvanç benim gibi değildi. O, asla ve asla sır perdesini kendisinden başkasına aralamayan, ölümden korkmayan ve gayet soğukkanlı biriydi. Ben ise onun aksine, her dediğine inanabilecek saf bir kızdım. İkimiz de z...