"Bavulunu topla, tatile gidiyoruz." demişti Kıvanç. Artık bavulumu toplamaktan gına gelmişti. Beni her yere götürmek zorunda mıydı? Onun kölesi falan mıydım?
"Gelmeyeceğim ben." Mısır patlatıp film izlemek istiyordum artık. Rahatça yayılıp internet keyfini yaşayamamıştım. Ama o beni bir köle misali kullanmıştı. Şimdi de çöpe mi atacaktı?
"Ne demek gelmiyorum?" Ne? Kötü birşey söylediğimi zannetmiyordum, haketmişti. Beni öyle her yere götüremezdi. Eğer istiyorsam gelirdim zorlamanın bir anlamı yoktu.
"Duydun işte. Gelmeyeceğim. Kendin git."
"Demek gelmek istemiyorsun," dedi bavulunu odama getirerek. "Ben seni zorla getirmesini bilirim."
Dolabımın üstünde duran bavulumu indirdi ve kıyafet dolabımı açtı. Tek tek seçtiği kıyafetleri hiç katlamadan bavula yerleştirdi.
"Sen deli misin? Gelmek istemiyorum diyorum neden anlamıyorsun?" Kıyafetleri elinden aldım ve yatağa fırlattım.
"Oraya tek başıma gidemem tamam mı? Yanımda birisinin olması gerekiyor."
"Neden?" Kıyafetleri yatağın üstünden aldı ve bavula geri koydu.
"Çünkü tüm arkadaşlarım orada. Onlara sevgilimin olduğunu söyledim." Ona dik dik baktım.
"Ne yani? Asistanlık bitti, şimdi sevgili rolü mü yapacağım? Ne sanıyorsun sen beni be? Kölen falan mıyım senin gözünde?" Sesimi biraz fazla yükselttiğimi sonradan farkına varmıştım.
"Bak benim evimde kalıyorsun, sınırlarını zorlama."
"Zorlarsam ne olur? Evden mi kovarsın?" Kıyafetlerimi yere attı. Bu hareketi yüzünden bile suratına bir yumruk indirebilirdim.
"Evet kovarım." Resmen açık açık söylemişti bunu. 'Evimden git' demişti. Bu çocuğu anlayabilen birisine plaket verilmeliydi. Davranışları değişikti.
"Eşyalarımı topladın zaten sağol." Yerden aldığım kıyafetleri bavula geri yerleştirdim. Bunu yapmaya hakkı olduğunu zannedemezdi. Yine ve yine yalnız kalacaktım. Bavulun fermuarını kapattım ve tekerleklerinden sürüklemeye başladım. Ne yaptığımı gayet dikkatli ve alay dolu bakışlarla izliyordu. 'En fazla ne yapabilir' modunda baktığını görebiliyordum.
Aşağıya indiğimde o görmeden arabanın anahtarını, montumu ve çantamı alıp kapının kulpunu çevirdim. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Biriktirmiş olduğum paralarla belki bir tatile çıkabilirdim. Onun o meymenetsiz suratını görmekten iyiydi.Arabaya atladım ve havalimanına sürdüm. Buraya en yakın havalimanı neresiydi? Şüphesiz hiç bilmediğim bir yerde ilerlemek trafikte ilerlemekten daha zordu. Birilerine sorarak havalimanını bulmuştum. Tam 45 dakikadır yoldaydım.
Bir dakika... madem elimde bir araba vardı, öyleyse neden bu arabayla tatile gitmiyordum? Havalimanına geldiğim yoldan hızlı bir dönüş yaparak nereye gideceğimi karar vermek için düşünmeye başladım. Marmaris? Uzaktı. Çeşme? Oraya kadar gidemezdim. Bodrum? Zenginlerin yeriydi. Bunlardan başka seçeneğim yoktu. Birisini seçmek zorunda kaldığımdan, aralarından Bodrum'un en mantıklı yer olduğuna kanaat getirdim.
Yol dümdüz olmakla beraber, hiç bir şerit yoktu. Doğru gittiğime emin miydim? Ah salak kafam, bilmediğin yerlere ne diye gelirsin sanki? Üstelik ukala bir çocuğa güvenmiştim. Kim bilir başka hangi kızı evinden kovmuştu. O da kendince haklarını savunuyordu da, ne hakkı? Erkek hakkı diye bir şey yoktu bu çocuk neyi savunuyordu?
Saçma sapan sorularıma birer tik atarak daha sonra cevaplayacağım için üstlerde bir rafa kaldırdım. Şuan bunların sırası değildi. Sırası olan şey, benim orada ne yapacağımdı. Uzun bir yorgunluktan sonra direksiyonu sağa kırıp mola verdim. Biraz ilerde esmer, kot pantolonlu bir kız otostop çekiyordu. Bu kızın hali ne olur diye düşünürken aslında benim de Bodrum'a yalnız gitmemem gerektiğini farkettim. Eğer yalnız gidersem, bazı insan olmayan hödüklere yem olabilirdim. Bunu göze almaya hiç niyetim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAY'IN KIZI
Literatura Feminina"O an kalbime bir bıçak saplanmıştı. Kıvanç benim gibi değildi. O, asla ve asla sır perdesini kendisinden başkasına aralamayan, ölümden korkmayan ve gayet soğukkanlı biriydi. Ben ise onun aksine, her dediğine inanabilecek saf bir kızdım. İkimiz de z...