Bölüm 9 "Bisiklet"

7 3 0
                                    

Hiç şüphesiz dünyanın en zor işi, bütün evi temizlemek zorunda kalmaktı. Normalde bir odayı bile zar zor toplayan ben, koskoca evi toplamak zorundaydım. Neslihan abla hala yoktu, diğer çalışanlarda öyle. Ne yani şimdi Kıvanç'ın kirli çamaşırlarını ben mi toplayacaktım?

Bu evde benden başka kız yoktu. Haliyle temizlemek de bana düşmüştü. Kirli bulmasını ve beceriksiz olduğumu söylemesini istemezdim. Bunu onun için değil, kendim için yapıyordum. Kirli bir evde oturmayı kimse istemezdi.

Salonun ortasında ellerim belimde, nereyi toplayacağıma karar vermeye çalışıyordum. Bir plan yapmam ve o doğrultuda ilerlemem gerekiyordu yoksa bu evin temizliği bitmezdi.

Masanın üstünde duran birkaç çerez tabağını tepsinin içine dizerek, sonradan götürülmesi için koltuğa bıraktım. Perdeleri sonuna kadar açtım ve içeriye güneşin girmesini sağladım. Bu çocuğu burada tek başına bıraksam, kendisine bakamazdı ve hasta olurdu. Yerleri süpürmek için elektrikli süpürge kullanmama gerek yoktu. Belimi ağrıtmayacaktım. El süpürgesini aldım ve sadece üstünden geçtim. Koltuğa koyduğum çerezleri elime alarak mutfağa yöneldim. Asıl sorun mutfaktı. Burayı nasıl temizleyeceğime iyi karar vermem gerekiyordu. Aslında temizlemek zorunda değildim. Eve geldiğinde sadece salonu temiz görse bana yeterdi, mutfağa girdiği bile yoktu. Evet gerekirse hazır yemek siparişi verirdi ama mutfağa girmezdi. İşte böyle değişik bir çocuktu.

Karar verdim. Temizlemeyecektim. Onun arkasını toplamam için bana emir vermemişti, ki zaten verse bile yapmazdım. Ben nasıl çıkardıklarımı topluyorsam onun da toplama zorunluluğu vardı. Ben bir gün buradan gidecektim ama o sürekli burada yaşayacaktı. Belki de birkaç gün sonra Neslihan abla gelirdi. Evin halini görürse ne tepki vereceği konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Karnım guruldamaya başlamıştı. Artık acıktığımı hissedince masanın üstündeki leptop'u alarak yemek tariflerine göz attım. Yapabiliceğim yemekler listesinde sadece soslu makarna vardı. Hiçbir yemek bilmiyordum. Yurtta yetişen bir kız yemek yapamazdı, bu imkansızdı. Makarna için malzemeleri çıkartmaya başladığımda buzdolabının üstündeki bir not dikkatimi çekti. Süslü kalemlerle yazılmıştı ve şık duruyordu.

"Yapacak birşey bulamazsan sakın çorba ve makarnaya girişme, çünkü nefret ederim." Çok güzel! Tek yapabiliceğim şeyi de artık yapamayacaktım. Artık dışardan söyleyebilirdi. Aç olup olmaması umurumda bile değildi.

Hava kararmaya başlamıştı. Ama çok karanlık olduğu söylenemezdi. Televizyona daldığımda zilin çalmasıyla irkildim. Her zaman ki gibi küfür ederken kapıya yönelip kulpu çevirdim. Gelen Kıvanç'tı. Mutlu gözüküyordu. Selam dahi vermeden merdivenlerden hızlıca çıktı. Bir an yanına gitmeyi düşündüm ama sonra o duygu içimde bir yerlere karışıp gitti. Belki yorgundur yatmaya gitmiştir dedim ama üstüne rahat bişeyler giyip aşağıya indi. Beyaz tişört ve siyah eşofmanla oldukça sportif gözüküyordu. 'Ne oldu?' diye sormadan sessizliği bozdu.

"Sana bir sürprizim var," dedi yanıma oturarak. "Ne duruyorsun hazırlansana."

Küçüklükten beri bana yapılan tek sürpriz, yurtta kutladığım doğum günü partimdi. Bugün doğum günüm olmadığına göre sürpriz için heyecanlanabilirdim.

Üstümde kot şort ve krem rengi desenli tişörtüm vardı. Dolayısıyla gayet rahattım.

"Eğer şık bir yere gitmiyorsak -ki kıyafetinden belli olduğu üzre gitmiyoruz- böyle gelebilir miyim?" Çapraz bir gülümseme attı. Bu sefer alaycı bir gülümseme değildi.

"Rahatsız olmuyorsan gelebilirsin."

"Seninle gelmekten rahatsız olmuyorsam emin ol, bu kıyafetlerle hiç rahatsız olmam." İğneleyici bakışlarımı onun üzerine doğru fırlattım. Gözlerini kaçırmadan bana bakıyordu.

SARAY'IN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin