Dün yaptığım saçma sapan hareketlerden dolayı bugün, Kıvanç'tan özür dilemeye çabalıyordum. Ama her seferinde reddediyor, nefret dolu bakışlarını üzerimde kilitliyordu.
"Bak tamam, sarhoş olduğum için bazı şeyleri bilip bilmeden yapmış olabilirim. Sabahtan beri defalarca özür diledim. Artık affetsen diyorum, yapmadığım şey kalmadı çünkü?" Anlamsız bakışlar attı. Umursamadığı her halinden belli oluyordu.
"Ne yaptın ki? Bunlar daha başlangıç." Evet neler yapmadığımı sorsa daha iyi olurdu.
"Kıvanç. Bu kadarı da fazla ama." Sesim umutsuz çıkıyordu. Alt tarafı sarhoş olup birşeyler saçmalamıştım. Affetse ne olurdu sanki?
"Sen mikrofonla bağıra bağıra konuşunca saçma olmuyor da, ben affetmeyince mi saçma oluyor, Rabia?" Affetmek bu kadar mı zordu? Eğer o sarhoş olsaydı, bir daha gitmeyip rezil olmamayı teklif ederdim, ama o böyle birşey söylememişti bile. Ne kadar gaddar bir insandı, bunu şimdi anlamıştım. Daha doğrusu bu özelliği karşıma yeni çıkıyordu.
"Affetmezsen affetme. Kendin bilirsin." dedim sinirle. Evet sinirlenmiştim. Dün olanlar benim suçum değildi. O da biliyordu ki, ayıkken böyle birşeyi asla yapmazdım. Zaten yapacak cesaret de bende yoktu. Daha ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum ama yalvarmamı bekliyorsa yanılıyordu.
"Birkaç küçük şeylerle kendini kanıtlayabilirsin." Küçük şeyler derken bu da ne demek oluyordu? Kendimi ona kanıtlama gibi bir çabam olamazdı, buna izin veremezdim."Sana kendimi kanıtlamayacağım," dedim sanki suçlu ben değilmişim gibi. Suçun büyüğü sarhoş halimdeydi bana neden suçlu muamelesi yapıyordu?
"Öyle mi nasıl affettireceksin peki?"
"Hala nasıl birisi olduğumu anlayamamışsın," dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Ne zaman birşeyi anladığını gördüm, bilmiyorum ya neyse.
"Seni kendimden daha çok tanıyorum inan bana."
Küçük çaplı bir kahkaha attım. Sadece alaycı bakışlarıma eşlik etsin diye attığım bir gerçekti.
"Nasıl birisiyim söyle bakalım?" Konuyu uzatmak istemediğini bildiğimden evden kovmaya çalışıyordum. Belki giderse yalnız kalıp daha rahat düşünebilirdim.
"Rabia sana neden kendini anlatayım, biraz mantıklı düşünür müsün lütfen?" Her zaman ki gibi planım tıkır tıkır işlemekteydi. O evden gittiğinde belki bir sürpriz hazırlayabilirdim. O beni ne kadar tanıyorsa, bende onu o kadar tanıyordum. "Şimdi çıkıyorum ve geldiğimde seni evde bulmak istiyorum. Anlaştık mı?"
"Bakarız." dedim sırıtarak. Hiçbir şey yapmadan onun evden çıkışını izliyordum. Yine ve yine davranışları duygusuzdu. Belki de aklında yaptığı planların haddi hesabı yoktu, bilemezdim. Ne bir güvencem vardı ne de bir kaygım. Aslında ikisi de birbirine zıt kardeşlerdi. Öfke, hepsine ağır basan taraf olduğundan ağabey rolünü üstleniyordu. Listenin başını sadece ve sadece yalnızlık alıyordu. Onun yerini kimse alamazdı, bu imkansızdı.
Telefonun çalmasıyla Kıvanç, elini kulağına götürdü ve kapıyı açarken konuşmasına devam etti. Açıkçası ne konuştuğu umurumda bile değildi çünkü şuan ben, onun için yapacağım sürprizi düşünmekle meşguldüm. Ne havalı, ne de sade birşey olmalıydı. Telefonunu karıştırıp rehberine göz atmıştım ve onun için değerli olan kişileri elimde olan kağıda yazmıştım. Bugün onları teker teker davet ederek Kıvanç'ın bir an olsun yüzünün gülmesini sağlayacaktım. Belki de bu olmayacaktı, ona sormadan yaptığım için bana kızacaktı. Ama umurumda değildi çünkü ben bunu ona özür borçlu olduğum için yapacaktım.
Teyzesinden tut, amcasının oğlunun dayısına kadar tanıdık tanımadık herkesi aramıştım. Birçoğu gelmeyi kabul etmişti, diğer kalan taraf ise bir bahane uydurup gelemeyeceklerini söylemişlerdi. Günün bombasını ise Kıvanç'ın eski sevgilisi Derya'yı aramakla yapmıştım. Konuşmayı bitirmeden kabul ettiğini söylemişti. Tabiki bu kadar kişiye hazır yemek sipariş edecektim. Tek başıma bunların üstesinden gelmem imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAY'IN KIZI
ChickLit"O an kalbime bir bıçak saplanmıştı. Kıvanç benim gibi değildi. O, asla ve asla sır perdesini kendisinden başkasına aralamayan, ölümden korkmayan ve gayet soğukkanlı biriydi. Ben ise onun aksine, her dediğine inanabilecek saf bir kızdım. İkimiz de z...