Bölüm 10 "Merhamet"

7 3 0
                                    

Bazı insanlar fazla merhametliydi bazıları da soğukkanlılık esnasında merhamet duygularını yitirmişlerdi. İşte katiller bu yüzden soğukkanlıydılar. Acıma duygusu olmasa işleri olmazdı. Doktorlar, merhamet etseler o sırada ameliyat yapamazlardı.

Ama Kıvanç tuhaf bir insandı. Ne çok fazla merhametliydi ne de fazla soğukkanlıydı. Acımasızdı ama gerektiğinde benden bile merhametliydi. Nasıl birisiydi hala çözememiştim.

"Bugün ne yapıyoruz sevgili ev arkadaşım?" dedim ikimize de yaptığım kahveyi masanın üstüne koyarak. Kendi kahvemi elime alıp bir yudum aldıktan sonra masaya geri koydum.

"Sen ne istersen." Kahvesine bir şeker attı ve karıştırmaya başladı.

"Aaa... demek bugün benim istediklerimi yapacaksın. Hayır Kıvanç ısrar etme lütfen, bunu kabul edemem."

"Evet istediğini yapacağım ukala. Söyle bakalım nereye gitmek istiyorsun?" Telefonunun mesaj sesiyle irkildim. Eline alıp ince bir hareketle gelen mesaja baktı. Yüzünü buruşturdu ve telefonu masaya geri koydu.

"Ne oldu?" diye sordum şaşırarak.

"Arkadaşımın kardeşi ameliyat olacakmış. Neyse boşver önemli bişey değil zaten."

"Ne demek önemli değil? Arkadaşının kardeşinin ameliyatı senin için önemsiz mi?"

Kafasını ince bir hareketle salladı. İnsan bu kadar duygusuz olabilir miydi?

"Sana inanamıyorum," dedim yerimden kalkarken. Arkadaşım dediği insanın kardeşi ameliyat oluyordu ve umurunda değildi. Böyle bir insanla yaşamak imkansızın da ötesinde birşeydi.

"Tamam, dur. Gideceğim." Benim konuşmaya devam etmem falan mı gerekiyordu hala?

"Ben istediğim için gideceksen hiç gitme daha iyi. Bu arkadaşının yararına olmaz. Tavsiye etmem." Bana yararlı görünmeye çalışıyorsa aksine zararlı göründüğü bir gerçekti. Bu kadar acımasız insan olamazdı.

"Hayır kendi isteğim için gideceğim." Bu söylediğine inanmamı beklememeliydi. Tamam, ikna etme kabiliyeti yüksekti ama bu sefer inandırıcı olmamıştı.

Benim söylememe gerek kalmadan anahtarlarını alıp kapıdan çıktı. Bir süre bekledikten sonra arabanın çıkardığı sesle gittiğini anlamam zor olmadı. Bende bugün ne yapacağımızı düşünmeye başladım. Alışveriş? Çok sıradandı. Bunu tek başıma da yapabilirdim. Kaykay sürmek? Daha yeni bisiklete binmiştik ve bu kadar macera bile bize yeterdi.

Biraz daha kafamı zorladığımda komidinin üstünde duran fotoğraf makinesini gördüm. Bu benim işime yarayabilirdi. Gittiğimiz yere götürüp birkaç fotoğrafını çekebilirdim ve böylece elimde günden güne bir sürü fotoğrafı olabilirdi. Bu, çektiğinde alttan resim çıkartan fotoğraf makinesiydi. Dolayısıyla elimde somut birşeylerin olabileceğini düşündüğümde sırıttım. Artık yanında olmasam da fotoğraflarına bakabilecektim.

Telefonumun çalmasıyla bütün bu düşüncelerimi yerle bir ettim. Fotoğraf makinesini küçük çantama attım ve telefona cevap verdim.

"Ne yapacağımıza karar verdin mi?"

"Evet. Kendimize birkaç arkadaş edinebileceğimize karar verdim." Şuanda tamamen sallamasyon yapıyordum. Aklımda bugün yapabileceğimiz herhangi birşey yoktu.

"Nasıl yani?"

"Karaoke'ye gidebiliriz." Evet, mantıklı bir fikirdi. Onu eğlendirmenin tek yolu buydu.

"Yalnız şarkı söylemem, haberin olsun." Zaten söylemeyeceğine adım gibi emindim. Aklıma gelen birkaç şeyi de uydurdum.

"Söyleme. Bende söylemeyeceğim zaten. Sadece birkaç şişe içeriz o kadar." Gerçekten içebilir miydim? Hayatımda bir kere bile ağzıma sürmemiştim, bunu yapabilecek kapasiteye sahip miydim?

SARAY'IN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin