Daha önce hiç görmediğim bir adamın karşısında masum bir kız çocuğuymuş gibi öylece bakakalmıştım. Bu adamı görmediğime emindim ama o neden beni tanıyormuş gibi konuşuyordu?
"Şimdi seninle birisi hakkında konuşacağım, Rabia."
Ben cevap vermeden kolumdan tutup arkamızdaki banka oturtturdu. Tanımadığım bir adama karşı oldukça soğukkanlı davranmalıydım.
"Sen kimsin?" diye sordum şaşkınlıkla. Benim ona baktığım gibi yabancı bakmıyordu. Sanki önemli birisi hakkında sadece birşeyler söyleyip gidecek gibi bir havası vardı.
"Beni tanımıyorsun, dolayısıyla ismimi söylersem araştıracaksın. Eğer araştırırsan, çevrendekilere zarar veririm Rabia. Bunun olmasını ikimizde istemeyiz öyle değil mi?" Kafam bedenimden bağımsız bir şekilde yukarıdan aşağıya sallanmış, 'evet' demişti. Evet ismini öğrenirsem tabiki araştıracaktım. Bu benim hakkımdı. "Konuşacağım konuya gelirsek... annen Rabia. O yaşıyor."
Olayın şokunu atlatamamış, ağzımın açık olmasından korkuyordum. Bir anda karşıma çıkıp yalan söyleyen adama neden inanacaktım ki? Bu kadar saf olduğumu falan mı zannediyordu?
"Sana inanacağımı beklemiyorsundur umarım." Hem gerçekse bile beni bu zamana kadar hiç görmeyen, umursamadan yurt kapısına bırakıp giden bir kadına neden anne diyecektim ki?
"Şuan ki duygularını anlayabiliyorum." Elimi sıkıca tuttu. Ani bir refleksle elimi kenetlenmiş olan ellerinden çektim. Daha önce kimsenin ellerinden tutmamıştım, haliyle irkilmeme sebep olmuştu. Bana göre insan, ellerini tutmadan da sevebilirdi. Yeter ki sevmek istesin.
"Hayır anlamıyorsun," dedim sesimi yükselterek. "Neden anlayasın ki? Bu zamana kadar yetim büyüdüm ben. Eğer söylediklerin gerçekse söyle ona yüzünü bile görmek istemiyorum. Benim annem yok." Telefonum çalmaya başlayınca çantamın küçük gözünden aldım ve ekrana baktım. Şebnem arıyordu ama ben şu ortamda açacak havada değildim.
"Ama gerçekten o çok iyi bir insan ve senin iyiliğin için herşeyi yapacak. Buna emin olabilirsin." Telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu.
"İyiliğimi istiyorsa karşıma çıkmasın. Bu bana en iyi iyilik olacak." Telefonumu çıkarttım ve ona gösterdim. "Şimdi, telefonu açacağım. Sakın ses çıkarma." Açma düğmesine bastım. "Alo Şebnem?"
"Canım ya ne diyeceğim bak.. Kıvanç sabahtan beri arayıp duruyormuş da sanırım numarasını engellemişsin. Açsan da konuşsanız, he?" Her yaptığını kabul eden salak olmamalıydım. Benimle bir kukla gibi oynayamazdı.
"Şebnem sağol söylediğin için ama o öküzden bir insan çıkacağını zannetmiyorum ben." Hala yanımda bekleyen adama şaşkın gözlerle bakıyordum. Bu adam kimdi, haberci falan mı?
"Sen nerede kalacaksın peki?" Şebnemlerin evi olmazdı. Hergün rahatsız etmek istemiyordum. Sahiden ben nerede kalacaktım?
"Bilmiyorum, bakacağım başımın çaresine." Çok güzel... nasıl bakacaktım peki bunu düşünmüş müydüm?
"Neyse tatlım, Kıvanç'la konuştuktan sonra ararım ben tekrar." Ve telefon kapandı. Etrafı seyretmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Ne yapacaktım ben şimdi?
"Gidecek yerin yok mu?" diye sordu yanımdaki adam gözlerimin içine bakarken. Ne yanıt vereceğimi düşünürken konuşmaya devam etti. "Sanırım yok. Kendime bu gecelik misafir arıyordum Allah seni çıkarttı karşıma. Bende kalsana." Başımı iki yana salladım. Tamam gidecek yerim yoktu ama tanımadığım bir insanda kalmak ne kadar doğru olurdu?
"Hayatta olmaz." dedim hala başımı sallamaya devam ederek. "Seni daha tanımıyorum bile. Beraber kalacağımızı düşünmemişsindir umarım."
"O zaman arabamda yatabilirsin. Orası daha sıcaktır." Aslında bu fikir biraz saçma geliyordu. Bize gelen misafirleri ya arabada yatırsaydık?
Haklı görünüyordu, yatacak yerim yoktu. Evinde kalmayı kabul etmiyordum. Kıvanç'ın evine gitmeyi hiç kabul etmiyordum. En iyi yöntem arabada yatmaktı.
"Pekala, şöyle yapıyoruz. Benim eve gidelim. Arabayı kapının önünde bırakacağım. Sende orada yatacaksın. Anlaştık mı?" Kafamı salladım. Mantık olarak tanımadığım bir insanın evinde kalamazdım ama şuan mantıklı düşünecek kafada değildim. Bu geceyi bir yerde kalarak geçirsem yarın zaten düşünebilirdim. Kıvanç'ın evine gitmeyeceğim kesinleşmişti.
Elimden tuttu ve beni arabasına götürdü. Tek istediğim kafamı bir yastığa koyup uyumaktı. Arabaya bindikten sonra el frenini kaldırıp gaza yüklendi. Kıvanç'tan daha hızlı süremezdi ama eminim bu adam da kontrollü kullanıyordu.
"Beni nereden tanıyorsun?" diye sordum merak edercesine. Kısa bir süre bir yüzüme bir de yola bakmakla yetindi.
"Annen benim en yakın arkadaşım. Bana hep senden bahsediyordu. Ben de seni araştırmaya başladım." Frene yavaş hareketlerle basıp el frenini kaldırdı. "Daha sonra konuşuruz bunları. Şimdi sana yastık ve battaniye getireyim."
"Yazın ortasında battaniye mi örteceğim?" Hava çok sıcaktı ve akşam olmasına rağmen sıfır kolluyla geziyordum.
"İstiyorsan getirmeyeyim." Ses tonu isteksizdi. Sanırım benim söylememe karşılık bu ses tonunu kullanmıştı. Bir an kendime kızdım. Arabanın içi sıcaktı ama gece neden soğuk olmasındı?
"Tamam vazgeçtim getirebilirsin." O battaniyeyle yastık getirmeye gitmişken bende telefonumu çıkartıp Kıvanç'ı aradım.
"Beni aramışsın?"
"Neredesin sen? Saat kaç oldu?"
"Ben söyleyeyim saat 23:59 ve bugün eve gelmeyeceğim. Beni beklemesen iyi edersin." Zaten belli ki Derya'yla işi pişirmişlerdi. Daha fazla konuşmadan telefonu kapattım. Yerimi asla söylemeyecektim. Onun zaten bir ev arkadaşı vardı. Telefon ısrarla çalmaya devam edince üstteki tuşuna basarak çareyi kapatmak da buldum. İsmini bilmediğim adam çok geçmeden elinde ince bir battaniye ve uzaktan gayet rahat gözüken yastıkla yanıma geldi. Açıkçası ismini o kadar çok merak ediyordum ki...
"Arkadaşının kızına karşı davranışın sence de biraz fazla iyi değil mi?" dedim o üstümü örterken.
"Evet iyi olabilir ama bu benim görevim." Demek bana bakmayı kendisine görev olarak benimsemişti. Gerçekten bu adam fazla iyiydi.
"Teşekkür ederim," dedim fısıldarcasına. Sesim o kadar ince çıkmıştı ki ben bile korkmuştum.
"Bir ihtiyacın olursa şu tuşa basman yeterli. Ben gelirim zaten."
Küçük bir baş hareketi yapıp arabanın kapısını kilitledi. Aslında bir süre burada kalabilirim diye düşündüm. Yapmam gereken tek şey annemin gerçekten yaşayıp yaşamadığını bulmaktı. Gerçi, bulsam da birşey değişmeyecekti. Bu yüzden aklımdan geçen düşünceleri silip attım.
Arabanın içi oldukça rahattı fakat tozunun alınması gerekiyordu. Uzun zamandır kullanmadığı belliydi. Evin bahçesinde bir tane daha araba duruyordu, tahminimce onu kullanıyordu. Neyse diyerek geçiştirmeye çalıştım ama acilen uyumam gerekiyordu. Yarın ne yapacağımı düşünmeliydim asıl. Burada kalmam saçma olurdu. Hem, daha adama bile güvenmiyordum. Belki de deliydi?
Yalnız bende pek fazla akıllı sayılmazdım. Yani bana deli dese sende delisin diyecek halim yoktu.
Gözlerim kapanmaya başlamıştı. Bir hayli yorulduğum gözümün altındaki mor halkalardan belli oluyordu, aynaya bakmasam da bunu görebiliyordum. Zorlukla kapattığım gözlerim sanki iğne batırmış gibi acıyordu. Uyumayı denedim ama olmuyordu. Sanki aklıma kazınan birileri vardı ama kim olduğunu çözemiyordum.
Bir süre sonra artık düşünmemeye başladığımı ve rüya görmeye başladığımı farkettim. Sonunda uyuyabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAY'IN KIZI
ChickLit"O an kalbime bir bıçak saplanmıştı. Kıvanç benim gibi değildi. O, asla ve asla sır perdesini kendisinden başkasına aralamayan, ölümden korkmayan ve gayet soğukkanlı biriydi. Ben ise onun aksine, her dediğine inanabilecek saf bir kızdım. İkimiz de z...