Yeni hayatımın ilk arkadaşlarıyla dün tanışmıştım, benden mutlusu olamazdı sanırım. Bugün için belki birkaç planım olabilirdi. Kıvanç uykunun en tatlı yerindeyken Şebnem'i arayıp müsait mi diye sormak için telefonu elime aldım. Dün kaydettiğim numarasını tuşladım.
"Alo? Şebnem?" Telefonda bir süre bekledi.
"Ayy kimsiniz, yoksa özel bir sapığım mı var? Alo şşşht orada mısınız? Bakın benim sevgilim var tamam mı bir daha aramayın lütfen." Sesimi tanıyamamasına şaşırmıştım, konuşalı aylar olmamıştı.
"Benim, Rabia." dedim merdivenlerden sinsice çıkarken. Kıvanç'ın uyanıp uyanmadığını bilmek istiyordum. Belki de uyurken daha tatlıydı?
"Tanıdım zaten. Şaka yapıyordum. Kötü birşey mi oldu?"
"Hayır," dedim odadan içeri girdiğimde. Hala uyuyordu ve kaslı kolları yastığı sımsıkı yakalamıştı. O yastığın yerinde ben olsaydım ezilmiştim diye geçirdim içimden. "Bak ne diyeceğim. Bugün bir plan yapalım mı?"
"Ah tabiki tatlım. Sen istersin de yapmaz mıyız?" Evet başından beri bu kızın iyi niyetli olduğunu biliyordum.
"Pekala o zaman. Nerede buluşacağımızı mesaj atarım. Kızları çağırmayı unutma."
"Tamam arıyorum hemen."
Kapının çalmasıyla Kıvanç'ı izlediğim sırada kendime bir çekidüzen verdim ve merdivenlerden koşturarak indim. Kapıya yöneldiğimde arkasındaki kimse ısrarla çalmaya devam ediyordu, sanırım acelesi vardı. Aslında 'evde yokuz' demeyi tercih ederdim ama bu biraz saçma olurdu. Gelen kişinin bana gelmediği kesindi. Küçük olan delikten tek gözümü kapatarak baktım ve gelenin Derya olduğunu görmemle yüzümü buruşturmam bir oldu.
"Ah hoşgeldin deryacım," dedim tekli koltuğa oturarak. "Niye geldin?"
"Seninle bir alakam yok. Kıvanç'la konuşup gideceğim." Onu istemiyordu hala neden anlamıyordu ki? 'Bir insan ne kadar yüzsüz olur' sorusunun cevabıydı.
"Uyuyor," dedim ama pek umursadığı gözükmüyordu. Şüphesiz bu kızın bir deliler hastanesinde yatmaya ihtiyacı vardı.
"Ben uyandırırım." Seni gördüğüne de pek sevinirdi zaten. Kaç sene Kıvanç'la çıkmalarına rağmen, onu en çok ben tanıyordum sanırım.
"Uyandırılmak isteyeceğini zannetmiyorum."
Benim söylememe kulak asmadan merdivenlerden yukarı çıktı. Bende koşarak yanına geldiğimde ne yapacak diye bekliyordum.
"Kıvanç'ın odası nerede?" Çapraz bir gülümseme attım. Zaten Kıvanç'ın odasına gitmeden bu gürültüyle uyanacağı kesindi.
"Kaç senedir sevgilisiniz odasının yerini bilmiyor musun?" Bu kız tam bir salaktı.
"Canım biz bu evde yaşamadık. Şimdi uzatma da odasının yerini söyle." Emriniz olur paşam.
"Sen bana emir veremezsin, kafanı duvara sürtüp kıvılcım çıkartırım. Kes sesini ve in aşağıya. Çocuğu uyandırıcaksın."
"Ne çocuğu ya?" dedi Kıvanç gözlerini ovuştururken. Vazgeçtim, bu hali daha da tatlıydı. Onu izlemekten konuşabilirsem ne ala. "Derya? Sen niye buradasın?"
"Seninle birşey konuşacaktım, hayatım." Yüzsüze bak yahu!
"Gir odama, konuşalım." Yok artık! Bir de odasında mı konuşacaklardı? İyi de bu kız ya Kıvanç'ı öperse?
"Öööğh yavaş." dedim ama ikisi de duymadılar. Odaya geçip kapıyı kilitleyince çareyi hazırlanıp evden çıkmakta buldum. Şebnemin numarasını tuşladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAY'IN KIZI
ChickLit"O an kalbime bir bıçak saplanmıştı. Kıvanç benim gibi değildi. O, asla ve asla sır perdesini kendisinden başkasına aralamayan, ölümden korkmayan ve gayet soğukkanlı biriydi. Ben ise onun aksine, her dediğine inanabilecek saf bir kızdım. İkimiz de z...